Polonya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndaki rolü
Polonya kamuoyunda aşırı milliyetçi kesim katliamlar için milli günlerde “Nie Przepraszam za Jedwabne” yani "Jedwabne için özür dilemiyorum" sloganları atıyorlar. Polonya’da son yıllarda aşırı milliyetçi grupların giderek güçlendiği kabul edilen bir gerçek; Hitlerin doğum gününü gamalı haçlar ile kutlayacak kadar aşırı olan bu örgütlerin mevcut iktidarın söylemlerinden beslendiğine dair görüşler kamuoyunda sıkça dile getiriliyor.
Harun Güney Akgül*
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geçtiğimiz günlerde Polonya’ya karşı uzun süren sessizliğini çok ağır bir suçlama ile bozdu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Polonya’nın Hitler ile işbirliği yaptığını dile getiren Putin bu iddiasını Kızıl Ordu tarafından 1945 yılında ele geçirilen belgeye dayandırıyor. Bu belgeye göre dönemin Polonya Berlin Büyükelçisi Josef Lipskiy ülkesinde bulunan Yahudileri Afrika sömürgelerine göndermeyi teklif etmiş. Bugüne kadar İkinci Dünya Savaşı'nın en büyük mağdurlarından biri olarak kabul edilen Polonya’nın bu tür bir suçlama ile karşı karşı kalmasının arka planında Polonya asıllı Amerikalı akademisyen Jan Tomasz Gross’un 2000 yılında yazdığı Neighbours (Komşular) adlı belgelere dayalı kitap ve aynı iddiaları 2015 yılında güncellediği bir makale yer almaktadır.
Jan Tomasz Gross ülkenin başkenti Varşova’ya iki saat uzaklıkta ufak bir şehir olan Jedwabne’de İkinci Dünya Savaşı'nda gizli kalmış bir katliamı belgeler ile birlikte gün ışığına çıkarıyor. Savaştan sonra şehirde yaptırılan anıtta şehir sakinlerinden 1600 kişinin Nazi Polisi ve Gestapo tarafından canlı canlı yakıldığı yazmasına rağmen kitapta yer alan bilgilere göre şehirde yaşayan Polonyalı vatandaşların bu katliamı planlı bir şekilde gerçekleştirdiği şeklindedir. Kitaba göre; 10 Temmuz 1941 katliam günü toplam 2 bin 500 nüfuslu şehirde Yahudilerin etrafı ve şehir kuşatıldı. Hiçbir Yahudi şehirden kaçamadı, kaçmak isteyenler geri dönmek zorunda kaldı. Şehir meydanına sıkıştırılan Yahudiler işkence ve aşağılanmanın ardından içlerinden seçilen güçlü ve genç erkekler şehrin dışına götürülerek ilkel bir şekilde balta, keser gibi aletler ile öldürüldüler, geri kalan topluluk ise kadın çocuk ayrımı yapılmadan şehrin dışında bulunan ahırlarda diri diri yakılarak katledildi.
İlginç bir şekilde 2000 yılına kadar gizli kalmış bu olayı ortaya çıkaran Gross bu katliama dayanarak daha birçok küçük yerleşim yerinde bu ve benzeri katliamların yaşandığını söyleyerek ülke sınırları içerisinde Polanyalıların Almanlardan daha çok Yahudi katliamı yaptığını söylemiştir. Polonya asıllı akademisyen Jedwabne’de yaşanan bu katliamı iki ana kaynağa dayandırıyor. Birinci kaynağı katliamdan kurtulan birkaç kişiden bir olan Szmul Wassersztejn’in 1945 yılında yaptığı tanıklık, diğer kaynak ise 1949 ve 1953 yıllarında açılan dava dosyalarında katliamın birtakım uzmanlar tarafından incelenmesine rağmen şehir kayıtlarında dahi sümenaltı edilerek saklanmış olduğunu Gross ortaya çıkarıyor.
Yazarken bile tüyleri diken diken eden bu katliam ile Polonya kamuoyu hâlâ tam olarak yüzleşemedi. 2001 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Aleksander Kwaśniewski’in Yahudi toplumundan özür dilemesi konuya hassasiyet ile yaklaşılacağını ve diğer benzer katliamların da gün yüzüne çıkarılacağı beklentisi oluştursa da milliyetçi ve muhafazakar çizgide olan PİS (Hukuk ve Adalet Partisi) iktidarı ile birlikte katliam iddiaları kamuoyu gündeminden uzak tutuldu. 2015 yılında Gross’un iddialarını geliştirdiği yeni makalesi konuyu tekrar gündeme getirdi. Polonya hükümetinin konuya karşı ilgisiz tutumunun İsrail tarafından tepkiyle karşılanmasının ardından PİS hükümeti Türkiye Anayasası'nda yer alan 301'inci madde benzeri bir maddeyi Avrupa Birliği’nin tepkilerine rağmen yasalaştırdı. Bu maddeye göre alenen ve gerçeklere aykırı olarak Polonya milletine ve devletine Yahudi soykırımda payı olduğuna dair suçlayan kişi Polonyalı olmasına bakılmaksızın üç yıla kadar hapis ve para cezası ile yargılanacak. Bu yasa ile birlikte Polonya’nın Avrupa Birliği ile halihazırda iyi olmayan ilişkileri daha da sorunlu hale gelirken İsrail’in tepkisi ise daha sert oldu.
Polonya kamuoyunda aşırı milliyetçi kesim katliamlar için milli günlerde “Nie Przepraszam za Jedwabne” yani "Jedwabne için özür dilemiyorum" sloganları atıyorlar. Polonya’da son yıllarda aşırı milliyetçi grupların giderek güçlendiği kabul edilen bir gerçek; Hitlerin doğum gününü gamalı haçlar ile kutlayacak kadar aşırı olan bu örgütlerin mevcut iktidarın söylemlerinden beslendiğine dair görüşler kamuoyunda sıkça dile getiriliyor. Sonuç olarak Polonya’da sivillerin savaş döneminde Yahudi katliamlarına karıştığına dair ciddi iddialar ve belgeler var. Eğer Polonya hükümeti ve kamuoyu bu gerçekleri ortaya çıkarabilmek için çaba sarf eder ve yüzleşebilirse İkinci Dünya Savaşı süresince üstlenmiş olduğu kahramanlık rolünü tekrar kanıtlayabilir. Aksi halde katliam iddialarını araştırmaktan ve yüzleşmekten kaçınarak, Rusya ve İsrail’in tepkilerini iç siyaset malzemesi yapmak Polonya’nın İkinci Dünya Savaşı hakkındaki tutumunu ve rolünü şüpheli hale getirecektir.
*Doktora öğrencisi, Wroclaw Üniversitesi Siyaset Bilimi