Kahrolsun kraliçe... Umurumda değilsin kraliçe...
Sex Pistols'un milli marşa gönderme yapıp "Tanrı kraliçeyi korusun ve faşist rejimini de" diyerek düzene kafa tuttuğu, 'Kahrolsun kraliçe' sloganlarının arşa yükseldiği zamanlardan, 'Kraliçe umurumda değil' günlerine geldik. Her kuşak kendi müziğini ve kendi politik tutumunu yaratıyor. Sloganların retro kaldığı bir dönemdeyiz. Kelimeler kifayetsiz, değerli olan ise aksiyon.
Ayşegül Dikenli Williams
Dünya gündemine bomba gibi düşen Prens Harry ile Düşes Meghan’ın kraliyet görevlerinden çekilme ve Kanada’ya taşınmalarının harareti dinmiş gibi görünse de etkileri konuşulmaya devam ediyor. Saray dedikoducuları dramanın magazin detaylarını yazadursun, bizse punk ve rock'ın doğduğu, Sex Pistols’un 'Tanrı kraliçeyi korusun ve faşist rejimini de' diye düzene kafa tuttuğu o nihilist, anarşist, agresif düzeyde modern 70’ler ruhuna neler olduğunu anlamak istiyoruz.
Yaşlanmanın avantajlarından biri de hemen her konuda ufak da olsa bir anekdotunuzun birikmesi. Güncel herhangi bir konunun anlaşılması için ise tarihte geri sarmamız kaçınılmaz. Sene 1997, Leydi Diana o trajik kazayla aramızdan ayrılmıştı. Bense ek işlerde çalışıp devlet lisesi İngilizcemi geliştirmek için bir kursa yazılmıştım. Kurs sabahı, yirmilerindeki İngilizce öğretmenim Tom’a aşırı kötü İngilizcemle “Üzgün olmalısın Diana öldüğü için” demiştim. ”Hiç umurumda değil’” diye omuz silkmişti Tom.
APOLİTİK 90'LAR
Londra’da yaşamalıyım fikrinin tohumları belki de ilk o an ekilmişti içimde. O sıralardaki İngilizcemle, ne kraliyet ailesini, ne İngiltere’nin sosyoekonomik durumunu, ne de Leydi Diana’nın ölümünün neden umurunda olmadığını tartışabilmiştim Tom’la. Tüm bunları anlayabilmem için on yedi yıl Birleşik Krallık'ta yaşamam gerekecekti.
Tom, mimarlıktan mezun olmuş ama çalışma hayatının çarklarına girmeden önce birkaç yıl dünyayı gezmek için öğretmenlik yapan İngiliz gençlerden biriydi. Oasis, Blur ya da Pulp seviyordu muhtemelen. 90’larda dinlediğin müzik ne ise oydun ne de olsa. Benimse üniversite solculuğumun da etkisiyle müzik dağarcığım olabildiğince dardı.
Oysa her dönem, her kuşak, kendini ifade edecek müziği, modayı, alternatif çıkışları buluyor. 70’lerdeki punk'ın isyankarlığını günümüz yargılarıyla analiz etmek sınırlayıcı. Ya da 90’ların apolitik Oasis kuşağının kraliyet gündemine kayıtsızlığını bir önceki akımdan bağımsız anlamak mümkün. John Lennon'ın 1963’te seyircileri arasında Kraliçe Elizabeth’in de yer aldığı konserde o ünlü "Ucuz koltuklarda oturanlar alkışlayınız. Geri kalanınız mücevherlerini şıngırdatsın" dediği nispeten ılımlı çıkış 70’lerin punk'ına ışık tutmuştu belki de.
SLOGANSIZ İSYANLAR
Peki 2020’lerin ruhu neydi ve kraliyet ailesinin koşulsuz popülerliği neden pek sorgulanmıyordu? Kayıtsızlık diyebiliriz özetle bu ruh haline. Ve bu hiç de öyle kötü bir şey değil. Konsantre olunacak çok daha önemli meseleler varken kraliyet ailesinin dramalarının dikkatimizi dağıtmasına izin vermemek en iyisi belki de. Vejetaryen olmayı seçerek ya da tüketim tercihlerimizi değiştirerek başkaldırımızı usul usul yapıyoruz 2020’lerde. ‘Kahrolsun kraliyet’ tarzı propaganda cümleleri kulağa biraz retro geliyor. Kelimelerin kifayetsiz aksiyonun ise değerli sayıldığı yıllardayız. "Kahrolsun çiftlik hayvancılığı" derken et yemeyi azaltmak da şart. Ya da çevremizi koruyalım demektense işe otomobille değil arada sırada trenle gitmeyi tercih etmek. Sözün kısası kraliyet ailesindeki gelişmelere omuz silkip "Umurumda bile değil" diyoruz.
Game Of Thrones’un bölümleri kadar sürükleyici dünyanın bu en ünlü ailesindeki dramalara dönecek olursak. Misyonu, etkisi, turistik statüsü bir yana, kraliyet ailesi tabloid medyanın çanak tuttuğu trajik bir kazada annelerini yitiren iki genç çocuğun da ailesi. Bu iki çocuk şimdi yetişkinler ve kendi dönemlerine damgalarını vurmaya daha yeni başladılar. Bu dönemin müzikteki karşılığı 1988 doğumlu Adel’in duygusal şarkıları, ya da 1991 doğumlu Ed Sheeran’ın türler ötesi yaklaşımı olabilir. Özgür, bireysel, fonksiyonel. İstediğine omuz silken istemediğini değiştirmek içinse aksiyona geçmekten korkmayan 2020’ler.