Krizler ve kerizler
Siyasi söylem bakımından Trump’ı, Putin’i, Erdoğan’ı güçlü lider konumuna taşıyan durum öngörülen krizlerdir. Bu kriz anlarında liderlerin çıkması beklenen ve gayet doğal bir durumdur. Bu yanıyla odaklanılması gereken liderler değil gelmekte olan krizdir. Ve krizde liderler kaybetmez, milletvekilleri kaybetmez şirket yöneticileri kaybetmez, büyük sermaye sahipleri de kaybetmez. Sadece ve sadece kerizler kaybeder.
Halil Ecer*
Kapitalizmin içsel çelişkileri durmadan kriz peyda eder. Zaten kapitalizmi ayakta tutan yegâne araç krizlerdir. Kulağa geliş biçimi ile bizlerin içini ürperten krizler büyük sermaye sahipleri için velinimettir. Tarihsel olarak ele alındığında son yüzyıl itibariyle “Büyük Buhran” denilen 1929 krizi ardından 17 Ekim 1973 “Petrol Krizi” ve 1990’larla birlikte farklı etkilerde farklı krizler, küresel boyutuyla 2008’de “Mortgage Krizi” gibi büyük çaplı olmak üzere irili ufaklı krizleri yaşadık. Tüm bu kriz anlarında sürekli fakirleşen bir kesim olurken diğer yandan aşırı derecede zenginleşen küçük bir grup hep var oldu. Bu krizlerin etkisi ile siyasal, sosyal ve ekonomik sistemlerde yöntemler ve yapılar değişti. Liberalizm, neo-liberalizm gibi ekonomik temeli değişim, klasik kamu yönetiminden neo-klasik kamu anlayışı gibi devletlerin yönetişim araçlarındaki farklılaşmalara kadar birçok konuda değişim ortaya çıktı. Bu süreçlerde güçlenen ve zayıflayan bireyler gibi daha da güçlenen veya daha da gerileyen ülkelerde ortaya çıktı. Yani kısacası kriz olduğu müddetçe bazı alanlarda gelişim yaşanırken başka alanlarda batışlar gözlemlenmektedir. Ve bu durum artık kapitalizmin normu olarak tescillenmiştir.
Son birkaç yıl içerisinde kriz sancısı çeken kapitalizmin nerede ve ne zaman doğuracağı belli değildir. Kimi fikir adamı dünya genelinde yükselen aşırı sağ eğilimin sebep olacağını ileri sürerken kimi fikir adamları ise “teknoloji” ile birlikte gelişen otomasyon sistemlerinden dolayı artan işsiz yığınlarının krizi tetikleyeceğini ön görmektedir. Bir başka yaklaşıma göre ise küresel iklim krizinin sebep olacağı göç ile birlikte insanlar görülmemiş bir krizin eşiğindedir diye açıklamalar yapmaktadır. Bana sorarsanız hepsi haklıdır! Hepsi olasılık dâhilindedir ve hepsi yakındır. Felaket çığırtkanlığı yapma amacında değilim ama felaket uzağımızda değil! Dönüşen dünya ile birlikte insanlar, kentler, ülkeler, virüsler dönüşürken-form değiştirirken elbette krizlerin de form değiştirmesi kaçınılmazdır. Bu yanıyla yakın gelecekte gerçekleşecek krizler aniden olmayacaktır. Her kriz kendini göstere göstere gelirken bizim elimizden hiçbir şey gelmiyor/gelmeyecek. Çünkü yeni dönem krizleri yapısal krizlerdir, gömlek düğmelerine benzeyip ilk yapılan hata devamlılığını sağlayıp krizi çağırmaktadır.
Evet, şu an genel itibariyle neredeyse tüm dünyada hissedilen durum tam da yukarıda belirttiğim gibidir. Bir kriz havası var fakat henüz kriz yok (küresel ölçekte). Yapılan hataların farkındalar fakat ellerinden bir şey gelmiyor. Büyük bir problem kapıda ve biz dışarı çıkamıyoruz. Çözüm üretemediğimiz bu soruna karşı yeni sorunlar üretiyoruz. Avrupa’da kendine alan yaratan “uzlaşmayı sevmeyen partiler”, sosyal yaşamda tüketim çılgınlığının artması gibi yeni problemler ile bu kriz havasını unutmaya çalışmaktayız. Öte yandan siyasi olarak yine kriz havasının etkisiyle liderlerin yükselişleri de yine krize karşı geliştirilen reflekslerdir.
Peki, kriz anında kim kaybeder? “Kriz, yöneticiler için gerçek bir arenadır. Yöneticinin etkisi, kriz dönemlerinde daha belirgin hale gelir. Kötü yönetici şirketini öldürür, iyi yönetici hayat verir.” Bu cümle iş dünyası için söylenmiş, girişimcilik üzerine derslerde sıkça bu tarz söylemler işitilmektedir. Fakat bu söylemin ülke ölçeğinde ele alınması yine aynı kapıya çıkmaktadır. Günümüzde dünya siyasetinde liderlerin ön plana çıkması tıpkı cümlede söz edilen “gerçek arena”, yani liderlerin kendilerini ispatlayabileceği bir olanağa karşı beslediği arzularıdır. Bu durum kaçınılmaz bir şeydir. Siyasi söylem bakımından Trump’ı, Putin’i, Erdoğan’ı güçlü lider konumuna taşıyan durum öngörülen krizlerdir. Bu kriz anlarında liderlerin çıkması beklenen ve gayet doğal bir durumdur. Bu yanıyla odaklanılması gereken liderler değil gelmekte olan krizdir. Ve krizde liderler kaybetmez, milletvekilleri kaybetmez şirket yöneticileri kaybetmez, büyük sermaye sahipleri de kaybetmez. Sadece ve sadece kerizler kaybeder.
Keriz, Türk Dil Kurumu'na göre “kolayca kandırılabilen kimse” anlamında ele alınmış. Yani bir evlenme merasimi öncesi israfa girmekten sakınmayan, bir kere evleniyoruz en iyisi olsun deyip on yıllarca kendini borç altına sokan kimse. İşlevsel arabası veyahut mobilyası olup tüketim çılgınlığı ile yenisini alan ve bu yüzden borca batan kimse. Hayat planlamasında yeterince önem vermeyip har vurup harman savuran kişi veya kişiler. Ezcümle, gelirinden fazla harcayıp bir şekilde borçlu olan kişiler kriz anlarında en çok etkilenen kimseler olmaktadır. Kriz denilen şey küçük borcu olanları devirir.
*Kent ve Toplum Uzmanı