Gül ve siyasal İslam’da ‘inkılap’ dönemi
Türkiye eskiye dönüyor. Erdoğan sonrasında devlet yine Atatürkçülere, iktidar ise sağcılara teslim edilecek. Deneyimli siyasetçi Abdullah Gül de bunu gördüğü için ‘Siyasal İslam çöktü’ diyerek ‘göreve hazırım’ mesajını çok net bir biçimde vermiş oldu.
Oktay Candemir*
11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül her ne kadar ‘Siyasete geri dönmeyeceğim’ dese de, ‘İstemem yan cebime koyun’ duygusuyla yeni dönemin liderliğine hazırlanıyor. Gül’ün açıklamaları tamamen siyasete döneceğini gösteriyor.
Uzun yıllar sonra ilk defa Karar gazetesine açıklamalarda bulunan Abdullah Gül, 'Siyasal İslam çöktü' derken aslında bir dönemi kapattıklarını da ilan etmiş oldu. Gül, bunu durup dururken söylemediğine göre bu sözün tarihsel bir arka planı ve gelecek planlaması var.
11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'de 20 yıl önce çeşitli baskılara maruz kalan dindarların bugün artık bir sorununun kalmadığını düşünüyor. 18 yıldır öyle veya böyle iktidarda olan İslamcı cenah geriye dönüşü mümkün olmayan birçok kazanım elde etti.
Anlaşılan o ki 2001'de AKP’nin kuruluşuyla 'Milli Görüş gömleğini' çıkaran muhafazakar siyaset, 20 yılda kapitalist sisteme iyice entegre oldu ve şimdi yeni bir döneme geçiyor. AKP ile birlikte zenginleşen dindar bir kitle var ve onlar da ellerindeki sermayeyi ve kurulu düzenlerini kaybetmek istemiyor. Son zamanlarda gittikçe otoriterleşen ve muhafazakâr yaşam tarzını dahi ciddi manada zorlayan AKP iktidarı kendi tabanından hızla uzaklaşırken, onu 20 yıl önce iktidara getiren iddiasından ise tamamen koptu. Dolayısıyla bugün kendi tabanına dahi söyleyeceği umutvar söylemlerde bulunamıyor. AKP’nin yaşadığı sıkışmışlığın temel sebebi de budur.
Muhafazakâr tabandaki değişimi gören Abdullah Gül, siyasal İslamcı gömleği de tamamen çıkarmaya hazırlanıyor. Artık bundan sonra tamamen zenginleşen hayatlarını ve pozisyonlarını korumak isteyen ve daha fazla ileriye gitmenin büyük yıkımlara yol açacağını göre aklı başında muhafazakar topluma hitap edecek, dindarların haklarını konsolide edecek yeni bir anlayış ortaya çıkıyor.
Abdullah Gül ve çevresi bunun yanında muhafazakâr tabanda gelişmeyen, çağın gerisinde kalan, teknolojiyle arasına mesafe koyan kesimlerin daha da gelişerek yeni çağla bütünleşmesini istiyor.
Dünyada sağ ve sol kavramlarının ideolojik olarak erimesinin ardından radikal ya da ılımlı İslam politikalarının da artık tamamen eridiğini söyleyebiliriz.
21'inci yüzyılın başlarında ABD ve Avrupa’nın eliyle Türkiye’ye empoze edilen ılımlı İslam düşüncesi yine aynı güçler tarafından sökülüp atılıyor. Arap Baharı, Suriye’de yaşanan gelişmeler ve Müslüman dünyasını zor durumda bırakan envai türde radikal cihatçı terör grupları, egemen güçleri yeni planlar yapmaya zorluyor. Geçtiğimiz yıllar bize şunu gösterdi ki, ılımlı İslam adı altında uygulanan modeller radikal İslam’ı doğurmaktan başka bir işe yaramadı.
2000’lerin başında Türkiye'nin en ilerici söylemleriyle ortaya çıkan AKP, bugün sadece çağın değil, kendi tabanının bile gerisine düştü. Erdoğan ve AKP’nin aradan geçen zamana rağmen 31 Mart yerel seçimlerinde seçmenin verdiği mesajı okuyamadığı, an itibariyle çok net bir biçimde anlaşılıyor.
Peki, ‘Gezi olaylarıyla gurur duydum’ diyen Abdullah Gül, siyasal İslamı yeniden reforme ederken Türkiye’de yaşayan diğer kesimleri nasıl memnun edecek? Kürtlerin, Alevilerin ve 97 yıldır her şekilde mağdur edilmiş tüm kesimlerin sorunlarını nasıl çözecek?
Gül, Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorunu için sadece ‘Çözmeliyiz’ derken çözüm planı nedir? Gül ve Babacan, Tayyip Erdoğan’ın 2000’li yıllarda söylediklerinin ilerisinde neler söyleyecek? Gül de Demirel, Özal ve Erdoğan gibi sadece ‘Kürt sorunu vardır, kabul ediyoruz’ dedikten sonra meseleyi asayiş boyutuna indirgeyerek 'Terörle mücadele' mi diyecek?
'Kürt sorununu çözmezsek uluslararası bir boyut kazanır' diyen Abdullah Gül’ün ıskaladığı bir şey var. Kürt sorunu uluslararası bir boyut kazanalı epey bir zaman oldu.
Turgut Özal, 1983 seçimlerinde demokratik sol, liberal sağ, milliyetçi sağ ve İslami sağı yani dört eğilimi de bir araya getirerek tek başına iktidar olmuştu. Ancak bugünün koşullarında Kürt siyaseti de oldukça güçlü durumda ve Türkiye’de beşinci eğilim olarak karşımızda duruyor. Gül’ün bu eğilime nasıl yaklaşacağı konusunda henüz bir fikrimiz yok. Kürt meselesi Gül’ün yeni paradigmasının turnusol kâğıdı olacak.
Türkiye eskiye dönüyor. Erdoğan sonrasında devlet yine Atatürkçülere, iktidar ise sağcılara teslim edilecek. Deneyimli siyasetçi Abdullah Gül de bunu gördüğü için ‘Siyasal İslam çöktü’ diyerek ‘göreve hazırım’ mesajını çok net bir biçimde vermiş oldu.
Abdullah Gül, siyasal İslam’da inkılap dönemi için düğmeye bastı. Bakalım gerisini getirebilecek mi?
*Gazeteci