Mısır'ın devrik firavunu özgür bir adam olarak öldü
Görece seküler generaller sayesinde Mübarek bir villada, Mursi ise gözaltında öldü. Mübarek'in halefi Mursi Haziran 2019'daki duruşma sırasında düşüp bayıldı ve kısa bir süre sonra hastanede öldü, Mübarek ise son yıllarını Kahire'nin Heliopolis bölgesindeki bir villada geçirebildi.
Josef Hasek Kılçıksız
Hüsnü Mübarek her zaman Mısır topraklarında ölmek istemişti. Bu isteği Salı günü gerçekleşti. Uzun zamandır iktidarda kalmayı başaran 91 yaşındaki Mısır diktatörü anavatanında son nefesini verdi.
2011 devrimi Hüsnü Mübarek'in iktidardan düşmesine mal oldu. Ancak eski hava kuvvetleri subayı sadece nefret ettiği halefi Mursi’den daha fazla hayatta kalmayı becermedi, ama aynı zamanda özgürlük içinde ölme erincine de ulaştı.
Şubat 2011'de Kahire Tahrir Meydanı'nda haftalarca süren protestolardan sonra devrildiği göz önünde tutulursa, anavatanında son nefesini özgürce vermesi normal olağan bir durum olarak değerlendirilemez. Yumuşak ya da sert devrimlerden sonra meslektaşlarının uğradığı akıbete bakılırsa bunun normal, olağan bir durum olmadığı anlaşılacaktır.
Örneğin Tunus Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Ben Ali, Ocak 2011'de devrilmesinden sonra Suudi Arabistan'a kaçmak zorunda kaldı ve geçen eylülde büyük bir unutuş içinde sessizce öldü. Daha da kötüsü, Mübarek'in devrilmesinden birkaç ay sonra, isyancılar tarafından bir kanalizasyon deliğinden çıkartılıp memleketi Sirte'nin dışına sürüklenen ve bu güne kadar hâlâ müphem olan koşullar altında öldürülen Libya hükümdarı Muammer Kaddafi örneği var.
Her ne kadar devrilmesinden sonra sürgün edilmekten kurtulmuş olsa da, ülkesinde Firavun olarak adlandırılan Mübarek gözaltına alınmaktan kurtulamadı.
Birçok Müslüman Kardeşler ve diğer siyasi mahkumların kendi yönetimi altında işkenceye maruz kaldığı kötü şöhretli hapishanelerden birinde tutuklu kalması yüzünden eski Hava Kuvvetleri subayının zaten kırılgan olan sağlığı daha da bozuldu.
Henüz yargılamalar başlamadan önce bile kötüleyen sağlığı nedeniyle askeri hastaneye nakledildi.
Haziran 2012'de bir mahkeme, Ocak Devrimi sırasında 800'den fazla göstericinin ölümünden sorumlu tutarak onu ömür boyu hapse mahkum etti. Daha sonra yolsuzluk ve zimmetine para geçirme nedeniyle 36 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, eski devlet başkanı ömür boyu hapis cezasını çekmek zorunda değildi, çünkü hakkındaki hüküm Mart 2017'de bozuldu.
Demokrasi bu hükümdarların yönetimi altında sadece kısa bir epizot olarak kaldı. O zamanlar kısa bir süre için sürgün veren demokrasi fidanı yeniden kırıldı. Haziran 2012'de Mısır'ın ilk serbest seçiminde İslamcı Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanı seçilmesinden sadece bir yıl sonra, askeri darbe oldu ve ardından generaller Mursi’yi destekleyenlerin protestolarını kanlı bir şekilde vahşice bastırdılar.
Abdel Fattah Al Sisi ile, devrimin kargaşasından sonra, ordunun kontrolünü acımasızca restore eden başka bir subay iktidara geldi.
Görece seküler generaller sayesinde Mübarek bir villada, Mursi ise gözaltında öldü. Mübarek'in halefi Mursi Haziran 2019'daki duruşma sırasında düşüp bayıldı ve kısa bir süre sonra hastanede öldü, Mübarek ise son yıllarını Kahire'nin Heliopolis bölgesindeki bir villada geçirebildi.
Mübarek’in ölüm haberinin Mısır’da sadece temkinli reaksiyonları tetiklemesi muhtemeldir. Zira 2011 devriminin hatırası askeri darbe ve onu müteakip baskılarla gölgelenmiş durumdadır ve Mübarek'in iktidâr yılları özgürlükler ve insan hakları ihlalleri bakımından gri bir geçmişe tekabül etmektedir.
Yönetiminin son yılları, kötüleyen sağlığı ile karakterize edilen, bir politik felç ve resesyon dönemine karşılık geliyordu.
Sağlık durumu ilk olarak 2003 yılında, halka açık bir toplantı sırasında sarsılıp yere düşmesiyle birlikte, bir kamu sorunu haline geldi. Sonraki yıllarda Almanya'da çeşitli operasyonlar geçirdi, Sağlık durumu uzun yıllar Mısır'da tabu haline gelen hassas bir mevzuya dönüştü.
Devlet yayın organları özgüveni yüksek gösterişli bir subay imajını allayıp pullayarak halka servis ettiler. Öyle ki 1928 doğumlu Mübarek'in memleketi olan Nil Deltası'ndaki Kafr Misalha’da daha küçük yaşlarda liderlik meziyetleri olan bir çocuk olarak dikkat çektiği söylencesi yayıldı.
Genç yaşlarda orduya katıldı ve pilot olarak eğitim aldı. Mübarek 1959 ve 1961 yılları arasında askeri eğitimini Sovyetler Birliği'nde tamamladı ve burada Rusçayı akıcı bir şekilde konuşmayı öğrendi.
Modern Mısır'ın babası Cemal Abdünnasır, Mübarek'in lojistik yeteneği, düzen ve disiplin sevgisini erken tanıdı ve onu 1967'de Mısır Havacılık Akademisi başkanlığına getirdi. 1967'de İsrail'e karşı kaybedilen Altı Gün Savaşı'ndan sonra Mübarek Hava Kuvvetleri'ni yeniden inşa etti.
Bu misyonu başarıyla yerine getirmesine müteakip, Abdünnasır'ın halefi Anwar el-Sadat, 1972'de onu önce hava kuvvetleri komutanı ve ardından 1975'te başkan yardımcısı olarak atadı.
1973 Yom Kippur Savaşı'nda Süveyş Kanalı'na yakın konuşlanmış İsrail birliklerine sürpriz saldırılar planlaması ve ardından Sina Yarımadası'nın yeniden fethini komuta etmesi, savaş kahramanı Hava Kuvvetleri komutanı mitinin inşası için eşi bulunmaz fırsatlar sundu.
Savaştan sonra Mısır, 1979'da İsrail'le barış yapan ilk Arap ülkesi oldu. Radikal İslamcılar Sedat'ı bu yüzden affetmedi ve onu 1981'deki askeri geçit töreni sırasında vurarak öldürdüler. Ardından Mübarek başkanlığı devraldı.
Başkan Yardımcısı olarak Mübarek, İsrail'deydi ve Yahudi devletiyle bir barış antlaşmasının kotarılmasında önemli bir rol oynadı. Yönetimi devralmasından sonra İsrail çıkarlarına yakın politikalar izlemekle suçlandı. Ancak Mübarek her zaman bu anlaşmaya bağlı kaldı ve İsrail ile Filistinliler arasında bir denge unsuru olarak kalmayı yeğledi. Çünkü İsrail'le ekonomik ilişkilerin Mısır için hayati bir önem taşıdığına ikna olmuştu.
Barış anlaşmasının kefareti olarak ABD ve diğer uluslararası ortaklardan milyarlarca dolarlık askeri ve kalkınma yardımı aldı.
Uluslararası arenada "ılımlı bir yönetici" olarak ün yaptı, ancak içeride demir yumrukla yönetti. Sedat'ın öldürülmesinden sonra ülkeyi olağanüstü hal ile yöneterek siyasal İslamcılara karşı sert davranmayı sürdürdü. Ancak çok sonraları Müslüman Kardeşler'in bağımsız adaylar olarak seçimlere katılmalarına izin verdi.
Karşıtları onu, otokratik yönetim, nepotizm, rüşvet ve savurganlık nedeniyle bölgede lider konumunda olan Mısır’ı bu liderlikten koparmakla suçladı.
Yoksulların daha da yoksullaşması pahasına sosyal ve ekonomik kutuplaşmayı teşvik etti. İktidârda kaldığı on yıllar boyunca giderek daha fazla entelektüel ondan uzaklaştı. Oğlu Gamal'ı halefi olarak hazırlamasından ve onu utanmadan servete boğmasından dolayı birçok kişi ondan nefret etmeye başladı.
Saltanatının sonuna doğru yaşlanan başkan kendini, sadık işadamları ve Ulusal Demokrat Parti yöneticilerinden oluşan dar bir çemberin içine hapsetti.
Bölgenin diğer "kontrollü demokrasilerinde" olduğu gibi, herhangi gerçek bir muhalefet Mısır rejimi için de tende iltihaplı bir kıymık anlamına geliyordu.
Mübarek ilk olarak çoğunlukla İslamcıları tutuklattı. Daha sonra solcuları ve liberalleri de hapse attı. Sonunda, rejim freni boşalmış bir kamyon gibi, bağımsız blogculara da zulmetmeye başladı.
Yaşlılıkla beraber azıcık gevşemeye başlayan rejim cenderesiyle birlikte muhalefet giderek daha demokratik bir sistem, sosyal adalet, kadınlar ve gençler için daha iyi fırsatlar ve adil seçimler talep etmeye başladı.
Tunus'ta Ocak 2011'de Arap Baharı protesto dalgası başladığında, Mısır'daki muhalefet de bu fırsatı gördü. Protestolar Mübarek'i hazırlıksız yakalamıştı. Nitekim güç kullanımı iktidârını kurtarmaya yetmedi.
On yıllar boyunca Amerika Birleşik Devletleri, AB, Arap ülkeleri ve İsrail arasında siyasi rüzgarlara göre sürüklenen bir siyaset izlemek dışında bir seçeneği olmadığına kendini inandırmıştı. Aslında bu becerisi, rejiminin uzun ömürlülüğünü açıklayan bir sebeptir.
ABD onu yalnız bırakıp Mısır ordusu 2011 baharında onu devirdiğinde neredeyse bir gecede tahtından düştü. Muhtemelen bu ani düşüşten asla tam olarak iyileşemedi. Bu uzun iktidar yıllarından arkaya sadece ona Mısır'da özgür bir adam olarak ölmekten duyduğu memnuniyet kaldı.