Sağlığını korumak için evde kal ama politikanın dışında kalma
Sendika ve muhalefet edenlerin salgına karşı öneri olarak gösterdiği tek kaynak işsizlik fonu mu olmalı? Oysa kaynak bulması gereken emekçiler ve onlar adına muhalefet eden örgütler değildir. Ama kaynak vardır.
Halil İmrek*
Korona virüsü salgını, kapitalizmin insanlık dışı bir sistem olduğunu gözünü kapatanlara da gösterdi. Sınıfların bittiğini ilan edenler, salgının da sınıfsal sonuçlar doğurduğunu görüyor. Kârından vazgeçemeyen sermaye bütün risklere karşın işçileri çalıştırmaya devam ediyor. Sermayenin iktidarı çalışmayı durduracak kararlar almaktan imtina ediyor. Anlı şanlı ‘Başkan’ın en büyük yaptırımı önerilerde bulunmakla sınırlı. Tüketimi düşen işkolları işçileri ücretsiz izne zorluyor. Küçük işletmeler buna da gerek duymadan ‘biz sizi çağırırız’ diye insanları evlerine gönderiyor. Ama bu arada bazı sektörler kapasitelerinin çok üstünde üretime geçti. Bunlar kârlarını bine katladı. Sağlık Bakanı 15 kuruştan satılan bir maskeye 3 lira verdiklerini ancak bu sektörün büyük çoğunluğunun bunu kendilerine satmak yerine karaborsada çok daha yüksek fiyatlarla sattıklarını söylüyor. Onun eksik bıraktığını biz tamamlayalım: Yerli ve milli sermaye sahiplerimiz, insanlar ölürken bu maskeleri büyük kârlarla yurtdışına göndermenin yasal-yasadışı yollarının peşine düşmüşler. Sağlık sektöründeki personeli üç ay zorunlu çalıştırma hakkını kendinde gören bakan bunlardan ancak ricacı olmaktadır.
Bu arada işçilerin sağlığı, işsiz kalanların ne yiyeceği, yoksulların eve nasıl kapanacakları konuları ise birkaç yaşlının evine televizyon reklamı olarak yapılan servislerle geçiştirilmek isteniyor.
Bütün bu olup bitenlere muhalefet edenler ise tek bir kaynak gösteriyor: İşsizlik sigortası!
İşsizlik sigortası fonu bu güne kadar sürekli amaç dışı kullanılmıştır. 2018 yılında işverenin fona katkısı yaklaşık yüzde 10 iken, fon harcamalarının yüzde 30'u işverene destek olarak verilmiştir. Oysa aynı yıl işçiler yüzde 17 oranında işsizlik ödeneği alabilmiştir. GAP’a aktarmadan tutun, banka kurtarmaya kadar birçok alanda fonda biriken para talan edilmiştir. Yapılan açıklamalara göre şu an Fon’da 136 milyar lira birikmiştir.
İşsizlik sigortasının bugüne kadar talan edilmesini önleyemeyen muhalefet ve sendikalar bugün bu paranın amaç dışı kullanımını talep etmektedir. Bu para çalışamayan herkesin yararlanacağı bir kaynak haline getirilsin isteniyor. Kısa çalışma ödeneği ile ilgili bir değişiklik yapıldı. Ancak bunun da genişletilmesi talep ediliyor. Oysa örneğin bu salgın üç ay sürdü ve üç ay kısa çalışma ödeneği alındı. Üç ay sonra işten atılan işçi dokuz ay değil altı ay işsizlik ödeneği alabilecek. Yani işçinin geleceği harcanıyor. Kaldı ki bütün ödemeler buradan yapıldığında fondaki para zaten bitecektir.
Oysa kaynak bulması gereken emekçiler ve onlar adına muhalefet eden örgütler değildir. Ama kaynak vardır. Kaynak yüzde 70’i ücretlilerden alınan vergilerle oluşturulan Hazine'dir. Hazine bir ay kâr garantisi verdiği şirketlere ödeme yapmayarak her yoksul aileye bir aylık asgari ücret ödeyebilir. Ölüm korkusunu paraya çeviren sektörlerden özel vergiler alabilir. Patronlar yıllardır işçilerin artı değeri ile biriktirdikleri servetlerini hiç etkilemeyecek olan ücretli izin yoluna zorlanabilir. Bu ve benzeri önlemlerin imkânsız olduğunu söyleyenler, hemen iktidarı işçi sınıfına bıraksınlar. O zaman daha nelerin imkân dâhilinde olduğu görülecektir. Ya da emek örgütleri bu tehdidi onlara sürekli hatırlatacak bir etkinlikle mücadele etmeliler.
İşsizlik sigortası fonu işçinin ihtiyat akçesidir. Kriz döneminde işverenlere kolaylık sağlamak için oluşturulmamıştır. Salgın bittiğinde işsiz kalan işçinin tutunacağı daldır. Bugün kullanılması geleceğin yok edilmesidir. Tam tersine geçmişte amaç dışı kullanılan bütün varlıklar yasal faizi ile geri çağrılmalıdır. Fon yönetimi işçilerin denetiminde olmalıdır. Bu fona dokunulmadan salgın süresince şu önlemler alınmalıdır.
Herhangi bir gelir girmeyen her eve, en az asgari ücret üzerinden ödeme yapılmalıdır. İşten atma yasaklanmalı, salgınla ilgili olmayan bütün işkollarındaki işçiler ücretli izne gönderilmelidir. Çalışmaya devam etmek zorunda olan yerlerde ise çalışma süreleri 6 saate düşürülmeli, bu uygulamanın salgından sonra ülkede yasal çalışma süresi olarak kalması hedeflenmelidir. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturalarında önce kârı ortadan kaldıran ücret indirimi yapılmalı sonra devletçe karşılanmalıdır. Kapitalizm tel tel dökülürken boş zaman kazanan her işçi sosyalizmi etüt etmelidir. Bu iş birkaç iyi niyetli okumuşa bırakılamayacak kadar güncel ve zorunlu hale gelmiştir.
*Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu Üyesi