Bugün yaşlılar 'günah keçisi', ya yarın?
Almanya’da aynı virüs çok daha yavaş yayılıyor. Ama Alman toplumu dünyanın en yaşlı toplumlarının başında geliyor. O zaman Almanya’da aynı virüsün yavaş yayılmasının “başarısı” yaşlılara mı aittir? İtalya’da neden en hızlı şekilde yayılıyor? Neden her gün 700-800 kişiyi öldürüyor? İtalyan yaşlılar mı suçludur?
İsmail Tufan*
Son günlerde basında çıkan haberler sadece yaşlıları tedirgin etmiyor. Çevremdeki insanlarla konuyu konuştum. Fikirler bulanık. Kimileri yaşlıları suçluyor, kimileri yaşlıları günah keçisi yapanları.
Her halükârda, korona virüsünün yayılmasında yaşlıların hiçbir suçu yoktur. Bunu hafızamızın bir kenarına kaydedelim. Diğer taraftan yaşlılara yönelik sosyal medyadaki rencide edici açıklamalar, tehditler, alay etmeler, hor görmeler bir yana, basınımızın da bu tür davranışlara abartılı duyarlılığını, iyi niyet olarak değerlendirmek zordur. Çünkü yaşlılara bu tür saldırılar korona salgını ve yaşlıların sokağa çıkma yasağı ile başlamadı. Sadece basın şimdi karasinekler gibi bulduğu pisliğe konmaya başlayınca, sanki yaşlılara karşı genel bir düşmanlık aniden ortaya çıkmış gibi bir algı meydana geldi. “Yaşlıya Saygı Haftası” için tartışılmaya değer bir konu.
Yaşlılar neden günah keçisi yapıldı veya yapılmaya çalışılıyor?
Pis bir otelde tatil, şirkette başarısız bir proje, kulüpte muhasebe hataları: Hayatta suçlanmamız için birçok fırsat vardır. Bazen soruna katkıda bulunuruz, bazen hiç katkıda bulunmayız. Sonra her “şeyi berbat eden kişi” olmak, kolay yenilip yutulacak lokma değildir.
Yaşlıların durumu da buna benziyor. Virüsün yayılmasına bazı kimseler yaşlıları suçlu olarak algılıyor veya öyle algılatmaya çalışıyor. Oysa Almanya’da aynı virüs çok daha yavaş yayılıyor. Ama Alman toplumu dünyanın en yaşlı toplumlarının başında geliyor. O zaman Almanya’da aynı virüsün yavaş yayılmasının “başarısı” yaşlılara mı aittir? İtalya’da neden en hızlı şekilde yayılıyor? Neden her gün 700-800 kişiyi öldürüyor? İtalyan yaşlılar mı suçludur?
Günah keçisi terimi Eski Ahit ve Yahudi inancına kadar uzanır. Bununla ilgili bir hikâye var. Özetle şöyledir: İsraillilerin hatalarının ve tecavüzlerinin telaffuz edilmesi ve ellerin bir keçinin üstüne konularak günahların keçiye aktarılması ve daha sonra keçinin çöle gönderilmesi.
Toplumda veya ailede olsun her sosyal sistemde, bir hedefin başarılı olup olmadığı konusunda gerginlikler vardır. Hatalarla uğraşırken, huzurun olmadığı ve kişiselleştirilen bir düşüncenin egemen olduğu yerde, yüksek baskı vardır. İnsanlar bu ortamlarda kolayca bir günah keçisi haline getirilirler.
Yaşlıların günah keçisi yapılmaya çalışılmasına fırsat verirsek, virüsle mücadelede elde edilecek olan başarıya bunun hiçbir katkısı olmayacaktır. Ama bu “zehirli düşünce” yeni günah keçileri yaratacaktır. Yaşlılar, sorumlu olmadıkları yapısal çerçeve koşullarından sorumlu tutulamaz. Yani bu bir kişilik meselesi değildir. Kim günah keçisi olursa, bu büyük ölçüde kontekste de bağlıdır.
Günah keçisi yapılırsam, ne yapmalıyım? Eğer günah keçisi yapılırsam, önce sakin kalmak önemlidir. Çılgınca, agresif ve heyecanlı şekilde tepki verirsem, bu çevremdekiler tarafından “benim günah keçiliğimin” onaylanmasıyla sonuçlanır. Yaşlılarımız sükunetlerini korumayı başararak, günah keçisi rolünü kendilerinden uzak tutmayı başardılar. Ama basın devamlı bu meseleyi gündemde tutmaya çalışıyor. Sözde yaşlılara yardımcı olmak için. Ben daha ziyade, bunun ardında haber yapılacak konu bulamamanın sıkıntısını görüyorum. Bu yüzden basınımız Youtube’u kendisine yardımcı muhabir seçti. Basının davranış kalıplarını da bilmek iyidir.
Günah keçisi rolü sadece bir kişiyi etkilediğinde konu zorlaşır. Bundan kurtulmak zor ve çok streslidir. Önemli olan günah keçisi olgusunu anlamaktır. İnsanlar her zaman kendi zayıflıkları üzerinde yoğunlaşan dikkatleri dağıtmaya çalışır. Bu dikkat dağıtma meselesi hem basın hem de yaşlıları günah keçisi yapmaya çalışan kişiler açısından geçerlidir. İkisi de dikkatleri kendi güçsüzlüklerinden başka tarafa yönlendirmeye çalışıyor.
Yaşlıların bu rolden kurtulma şansı var mı? Yaşlıların bulunduğu ortamı değiştirmesi zordur. Başka bir yere taşınacak hali yoktur. Orada yaşamak zorundadır. Orada kalmak zorundaysa, duruma itiraz eder ve açıklayıcı bir denetim isteyebilir. Ancak bunu, bu ortamda kişi olarak yapamaz. Bu, devlet kurumlarının görevidir. Başta yerel yönetimlere sorumluluk düşüyor. Sadece korona virüsünden nasıl korunacağımızı anlatmakla görevleri sona ermiyor. İnsanları, sosyal-psikolojik bilgilerle de aydınlatmalarını öneriyorum.
Ne olursa olsun tavsiyelere açık olmalıyız. Üzerimizde kalıcı etkisi varsa, görüşlerimiz bulanıklaşır, bakış açımız daralır. Bu yüzden dışarıdan gelecek fikirlere ve önerilere ihtiyacımız vardır. Böylece olayları daha gerçekçi bir şekilde yansıtabiliriz ve duruma bir hareket getirmek için çeşitli müdahaleler geliştirebiliriz.
Bir durumun uzun vadede zor olacağı öngörülebilirse, ki korona yakamızı kolay bırakmayacak, o zaman herkes günah keçisi olabilir. Şimdilik bu “piyango”(!) yaşlılara vurdu. Güvenilebilir, gerçeği söyleyecek kadar kendine güvenen, geri bildirim sağlayıcılar olmalıdır. Davranış hakkında tekrar tekrar aynı geri bildirimi alıyorsak veya her zaman aynı sorunlar varsa, o zaman şunu sormalıyız: Acaba günah keçisi yapılmamda doğru olan bir şey var mıdır? Yani yaşlıların günah keçisi yapılmasında bir gerçek payı var mı?
Bence yoktur. Tekil olayları genel olaya dönüştürme eğilimi vardır. Türkiye korona virüsünden önce yaşlısına ne kadar sahip çıkıyorduysa, korona virüsünden sonra da o kadar sahip çıkıyor! Asıl üzerinde kafa yorulması gereken bu son cümledir.
*Prof. Dr. Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Gerontoloji Bölümü