Evde kalma mecburiyeti ve ahlaki yükümlülüklerimiz
Bu olağanüstü dönemde evde kalmayı esas almak birçok yönden ahlaki bir yükümlülüktür. Ailelerimize, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza, komşularımıza, tanıyıp tanımadığımız herkese karşı sorumluyuz. Herkes herkese karşı sorumludur.
Çetin Nerse*
Bu yazıda daha çok yurttaşın ahlaki yükümlülükleri üzerinde duracağım. Ve korona virüsüyle ilgili bilindik teknik bilgilere ve istatistiklere değinmeden direkt konuya gireceğim. Zira günlerdir yoğun bir şekilde gündemimizde olan bu virüsün ölümcül niteliği, yayılması, belirtileri ve sonuçlarıyla ilgili hemen herkes az çok bilgi sahibidir, bu nedenle tekrara kaçmak yerine çok az vurgulanan bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Korona virüsünün her yerde kırıp geçirdiği bir dönemde herhangi bir devletin aldığı sokağa çıkma yasağı kararının ahlaki olmadığını kimse iddia edemez, etse dahi bu iddiasının ahlaki meşruluğunu sağlam argümanlarla ortaya koyamaz. Bunun yanında, devletin (ilgili ve yetkili mercilerinin) bu olağanüstü durum karşısında sokağa çıkma yasağı ilan etme gibi ahlaki bir yükümlülüğü vardır, bu ahlaki yükümlülük doğrudan yurttaşa karşıdır. Anayasa(-lar)’da da belirtildiği üzre, devletin temel yükümlülüklerinden bir tanesi de yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Aynı zamanda herhangi bir devlet (hükümet) bu yükümlülüğünü yerine getirirken, yurttaşların bu yasak süresince ve/veya bu yasaktan kaynaklı uğrayacakları maddi ve manevi zararları da telafi etmek durumundadır. En azından maddi olarak dezavantajlı olan yurttaşlarının temel (barınma, beslenme, sağlık, eğitim vs) ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadır.
Peki bu olağanüstü süreçte yurttaşların ne gibi ahlaki yükümlülükleri vardır? Yurttaşın devlete karşı yükümlülüklerini es geçeceğim, yalnızca yurttaşların birbirlerine karşı olan ahlaki yükümlülüklerini irdeleyeceğim. Bunu yaparken altı ahlak ilkesine vurgu yapacağım. Yer darlığından dolayı her bir ilkeye çok kısaca değinmek durumundayım.
Yalın ve kesin bilgi 1: Covid-19 virüsü öldürücüdür.
Yalın ve kesin bilgi 2: Covid-19 virüsü bulaşıcıdır.
Yalın ve kesin bilgi 3: Covid-19 virüsünü kapan hastalar için henüz ‘hiçbir yerde herkes için’ piyasaya herhangi bir aşı sürülmemiştir.
Söz konusu ahlaki ilkeleri okurken, herkesçe malum, bu yalın ve kesin bilgileri aklınızda tutmanızı özellikle istiyorum.
1) Öteki ilkesi: Öteki ilkesi, kısaca, bireyin toplum karşısındaki ahlaksal yükümlülüğü anlamına gelir. Benim dışımda bir öteki vardır ve toplumun hayati çıkarları nedeniyle bu ötekiye karşı pek çok hususta yükümlüyümdür... Ne toplumda ne de toplumu da içeren evrende yalnız ben yaşamıyorum ve bu nedenle aklıma estiği gibi, kimseyi hesaba katmadan yaşayamam. Her bir adımımda/davranışımda ötekiyi de (insan ve insan dışı hayvan) düşünmeli ve ona göre yaklaşmalıyım. Davranışlarımı ve yaşam tarzımı bu gerçeklik üzerine inşa etmeliyim. Bununla yükümlüyüm. Bu, temel bir ahlaki ilkedir.
Bu ilke çerçevesinde değerlendirdiğimizde, ölümcül ve bulaşıcı olan bu virüsün ailemizin üyeleri dahil olmak üzere herhangi bir kimseye bulaşmaması için ahlaki bir yükümlülüğümüz var. Evde kalmak ahlaki bir sorumluluktur, bir görevdir.
2) Masumiyet ilkesi: Hemen hepimiz bazen birileri tarafından istemediğimiz sonlara sürükleniriz. Bu sonlar bize zarar/acı veren sonlardır. Ve çoğunlukla bunları hak etmemişizdir... Peki hak etmediğimiz halde niye birileri tarafından razı olmayacağımız sonlara sürükleniriz? Bu yapılan ahlaksızlık değil midir?
Hepimiz sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşamak isteriz. Benim olduğum kadar diğer insanlarında buna ihtiyaçları ve dolayısıyla hakları vardır. Ve ailemizin herhangi bir üyesi ya da tanımadığımız herhangi biri de olsa, kimsenin sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşama hakkını elimizden almaya hakları yoktur. Bu ahlaki değildir.
3) Eşitlik ilkesi: Ne insanların renkleri, dilleri, inançları, cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, giyinme biçimleri, yaşam tarzları ve fikirleri, ne de yaşları, boyları, kiloları, zekaları, yetenekleri vd. biyolojik, fiziksel özellikleri onlara ‘bizimle eşit olmayan varlıklar’ olarak ayrımcı/olumsuz muamelelerde bulunmamızı meşrulaştırmaz. Kainatın nezdinde acı ve haz duyabilme yetisine sahip olan tüm varlıklar eşittir ve başkaları umursasın veya umursamasın çıkarları eşit derecede gözetilmelidir.
Filozof Jeremy Bentham, herkesin eşit olduğu (eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu) fikrini “Herkes bir sayılmalı ve hiç kimse birden fazla sayılmamalı” şeklinde bir cümleyle formüle etmiştir. Bunu, “Herkes ‘bir’ eder ve hiç kimse ‘bir’den az veya ‘bir’den fazla değildir” diye okumak da mümkündür. Tüm insanlar “eşit içkin değer”e sahiptirler, başkası umursasın umursamasın, başkasına faydası olsun veya olmasın, herkesin varlığı (hayatı) en başta kendisi için eşsiz bir değere sahiptir.
Kimse birden az veya fazla değildir. Herkes eşit hak ve özgürlüklere sahiptir. Herkesin yaşama hakkı vardır ve hiç kimse bu hakkı ihlal edemez. Yaşlı ve engelli insanlar dahil herhangi bir kimseye birden az muamelesi yapılamaz ve kimsenin yaşam hakkı gözden çıkarılamaz. Hiç kimse bir virüsten dolayı ölmeyi hak etmez. Herkes bu anlamda ahlaki bir sorumluluğu olduğunun bilinciyle hareket etmelidir.
4) Evrensellik ilkesi: Filozof I. Kant’ın ahlak kuramının temel ilkelerinden biri “Evrenselleşmesini istemeyeceğin bir şeyi yapma” ya da “Evrenselleşmesini isteyeceğin şekilde davran” olarak formülleştirilebilecek ilkedir.
Bu ilkenin basit ve anlaşılır açılımı şudur; Kötü/ahlakdışı/zararlı bir davranışın herkes tarafından yapılmasını istemiyorsan sen de yapma! Yani örneğin, herkesin hırsızlık yapmasını istemiyorsan sen de yapma. Herkesin birbirine yalan söylemesini istemiyorsan sen de yalan söyleme. Ve herkesin birbirine virüs bulaştırmasını istemiyorsan sen de kimseye bulaştırma. Herkesin evden çıkıp birbirine virüs bulaştırması ve birbirlerinin ölümüne sebebiyet vermesi doğru bir şey mi? Şayet herkesin evden çıkıp birbirine virüs bulaştırması doğru yani ahlaki bir şey değilse o zaman sen niye evden çıkıyorsun?!
İnsanların alınlarında “Dikkat, ben virüslüyüm” yazmadığına ve kimin virüs taşıyıp taşımadığı o an binmediğine göre bu konuda azami dikkat ve duyarlılık göstermeliyiz. Bu ahlaki ilke kısaca ve basitçe şunu diyor; Eğer herkesin dışarıda olmasını, birbirlerine virüs bulaştırmasını ve dolayısıyla birbirlerinin ölümlerine yol açmalarını istemiyorsan o zaman sen de dışarı çıkma, evde kal! Kimsenin ölümüne sebep olma!
5) İşbirliği ilkesi: Her bir canlı varlık farklı biçimlerde ve düzeylerde birbirlerine yardım ederler ve hepsinin ortak bir amacı vardır; yaşamaya ve yaşatmaya çalışmak... Hepimiz sık sık kimi noktalarda birilerinden yardım talep ederiz/yardım alırız ve birilerine yardım ederiz. Pek çok kez ortak hareket ederek ihtiyaçlarımızı karşılamaya ve problemlerimizi çözmeye çalışırız. Kimseye ihtiyaç duymadan doğan, büyüyen ve yaşayan canlılar değiliz. Birilerinin işbirliğiyle doğarız. Birilerinin yardımıyla büyürüz ve birilerinin yardımıyla ölene kadar yaşarız. Biz de, belli bir yaşa geldikten sonra da ölene değin farklı şekillerde birilerine bazı hususlarda yardım ederiz. İşbirliği/dayanışma/yardımlaşma, varoluşumuzun bir parçasıdır.
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat işbirliği içinde inşa olur.
Bu ölümcül virüs tehlikesi karşısında yapmamız gereken tek şey işbirliği yani dayanışmadır. En büyük işbirliği de herkesin evde kalarak virüsün daha fazla insana bulaşmasına engel olmaktır. Bu ahlaki bir yükümlülük ve gerekliliktir.
6) Altın kural: “Sana yapılmasını istemeyeceğin bir şeyi başkasına yapma” olarak formülleştirilen bu ilke “Altın Kural” diye adlandırılır... İngiliz siyasetçi John Locke, Altın Kural’ı “Ahlakın sarsılmaz kuralı ve tüm toplumsal erdemlerin temeli” olarak değerlendirmiştir. Düşünür Michael Shermer, İyiliğin Ve Kötülüğün Bilimi adlı kitabında bu kuralın “insanlar arasındaki etkileşim ve ilişkilerin çoğunun temelini” içerdiğini, “kayıtlı tarih boyunca dünyanın her yerinden sayısız metinde karşımıza çıktığını” ve bunun da bu kuralın “evrenselliğinin kanıtı” olduğunu vurgulamaktadır. Konfüçyüs’tan Hz.İsa’ya ve Hz. Muhammed’e kadar tarih boyunca ortaya çıkmış tüm etkili şahsiyetler bu ahlaki ilkenin önemine değinmişlerdir.
Aslında Altın Kural’ın dediği çok basittir: Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma ve sana yapılmasını istediğin şeyi yap!
Birisinin bize virüs bulaştırarak ölümümüze yol açmasını istemiyorsak o zaman bizim de kimseye virüs bulaştırmamamız gerekiyor. Biz dahil herkes evinden çıktığında herkes potansiyel taşıyıcı olabileceğinden dolayı herkesin evinde kalması daha makuldür. Dışarı çıktığımızda kimsenin bize virüs bulaştırmayacağının garantisi olmadığı gibi bizim de kimseye virüs bulaştırmayacağımızın garantisi yoktur.
Birilerinin size ve ailenizin herhangi bir ferdine virüs bulaştırarak ölmelerine yol açmalarını ister misiniz? Hayır, istemezsiniz. O zaman siz niye dışarıya çıkarak birilerinin aile fertlerine virüs bulaşmasına ve dolayısıyla ölmelerine yol açıyorsunuz?! Sizin dışarı çıkıp virüsü kapmayacağınızın ve sonra da başka insanlara bulaştırmayacağınızın bir garantisi var mı? Hayır. Bu bir ihtimal ve risktir. Bu riski niye göze alıyorsunuz?
Kimsenin sizin ve ailenizin hayatını riske atmasını ve ölüme yol açmasını istemiyorsanız o zaman siz de kimsenin hayatını riske atmayın ve ölümlerine yol açmayın. Bu ahlak dışı bir davranıştır. Evde kalarak hem kendinizin hemde ailenizin hayatlarını ve sağlıklarını güvence altına alabileceğiniz gibi, dışarı çıkmayarak aynı zamanda başka insanların da hayatlarını ve sağlıklarını güvenceye alırsınız.
Bu olağanüstü dönemde evde kalmayı esas almak birçok yönden ahlaki bir yükümlülüktür. Ailelerimize, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza, komşularımıza, tanıyıp tanımadığımız herkese karşı sorumluyuz. Herkes herkese karşı sorumludur. Kimsenin sizin veya ailenizin herhangi bir ferdinin katili olmasına izin vermeyin ve siz de kimsenin katili olmayın. Bir an için birkaç hafta ya da birkaç ay işsiz kaldığınızı ya da haksız yere cezaevine konulduğunuzu farz edin. Elbette ki bu süreçte maddi olarak hepimiz mağdur olacağız ve elbette ki evde kalarak sıkılacağız. Ama hiçbir maddi mağduriyet ve can sıkıntısı hiç yoktan kendi ölümümüz ya da birilerinin ölümü kadar ağır ve sarsıcı olmaz. Pek çok şeyin telafisi vardır ama ölümün yoktur! Normalde bize sorulduğunda çocuklarımız ya da ailemizin herhangi bir ferdi için düşünmeden ölmeyi göze alacağımızı rahatlıkla söyleriz. Ve fakat ne yazık ki bu ölümcül virüs tehlikesini ciddiye almadığımız için kendi çocuklarımızın (ailemizin) hayatlarını kendi elimizle tehlikeye atarız. Ne yaman çelişkidir bu! “Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça!”
Söz konusu olan yalnızca bizim hayatlarımız değildir, ailemiz, akrabalarımız ve arkadaşlarımız olmak üzere herkesin hayatları tehlikededir. Ancak evde kalarak bu tehlikeyi dışımızda tutabiliriz. Birilerinin hayatlarını riske atmak veya ölümlerine yol açmak ahlaki değildir, aynı zamanda hukuken de suçtur. Bu bir cinayettir! Kendi ölümümüzün müsebbibi ve kimsenin katili olmayalım. Ahlaki yükümlülüklerimizi yerine getirelim; evde kalalım!
* 'Hayvan Hakları’, ‘Exlaqe Tevgir’ ve ‘Tehlikeli Denemeler’ adlı kitapların yazarı