Singapur'un erken önlemleri göçmen işçileri kapsamadı

Göçmen işçilerin sorunları ile ilgilenen sivil toplum örgütleri (aktivistler) salgının göçmen işçilerin yatakhanelerinde yayılmasına şaşırmıyorlar, çünkü 20 kişilik odalarda hijyenden yoksun bir ortamda sosyal mesafe korunamıyor maalesef.

Google Haberlere Abone ol

Zehra Molho*

Singapur’da Covid-19 vakaları son bir kaç hafta içinde hızla arttı, teşhis edilen 15 bin 641 vakanın 13 bin 205’i göçmen işçilerin kaldıkları yatakhanelerde görüldü. Korona virüsünün bu yatakhanelere sıçramasıyla işçilerin hangi şartlarda yaşadıkları da dünyanın gözü önüne serilmiş oldu. Kısa bir süre önce pandemiye karşı hızlı stratejisiyle model olan Singapur bugün bize marjine ettiği grupları nasıl ihmal ettiğini gösteriyor.

Mart ayının sonuna kadar pandemiyi kontrol altında tutan şehir-devlet korona virüsüne karşı uyguladığı stratejide göçmen işçileri görmemesinin cezasını çekiyor. Bu ihmalsizlik sadece bugünün sorunu değil, Singapur’un genel olarak göçmen işçilere yaklaşımının yansımasıdır. Nüfusun yüzde 30'unu göçmen olarak gelen işçilerin oluşturduğu bir ülke Singapur. 1 milyon 420 bin 200 çalışma izni olan kişilerin 772 bin 200'ü düşük ücretli çalışanlardan oluşuyor. Bu sayının yarısını inşaat, liman ve hizmet sektörlerinde çalışan Hindistan, Bangladeş ve Güney Asya ülkelerinden gelen erkek işçiler oluşturuyor. Diğer yarısı ise ev içi işlerde çalışan ve çalıştıkları evlerde yaşayan kadın işçiler.

Singapur’un modern, temiz bir şehir olmasının arkasında bu işçilerin emeği yatıyor ama kendileri toplum içinde görünmeyen ve istenmeyen bir azınlık gruptan öte gidemiyor.

GÖÇMEN İŞÇİ ŞEHİRDEN İZOLE EDİLİYOR

Göçmen işçilerin sorunları ile ilgilenen sivil toplum örgütleri (aktivistler) salgının bu yatakhanelerde yayılmasına şaşırmıyorlar, çünkü 20 kişilik odalarda hijyenden yoksun bir ortamda sosyal mesafe korunamıyor maalesef.

Yatakhaneler Singapur’un lüks gökdelenlerinden uzakta şehrin dışında yer alıyor ve en büyük yurt 24 bin işçi barındırıyor. Ne Singapur hükümeti ne de halkı işçilerin şehir merkezinde olmasından memnun. 2008 yılında eski bir okulun işçiler için yatakhaneye dönüştürülmesine çevre halkının karşı çıkmasıyla da bu isteksizlik eyleme dökülmüş ve ‘arka bahçemde yarı çıplak işçiler görmek istemiyorum’ diye imza kampanyaları başlatılmıştı. Diğer yandan hükümet işçilerin yaşam alanlarının yanına tatil günlerini değerlendirebilecek sinema, kriket sahası gibi eğlence merkezleri ve yemek yiyebilecekleri alanlar açtı oralarda zaman geçirsinler, şehir merkezine gelmesinler ve Singapur halkı ya da turistler onları görmesin diye. Şehrin tüm ihtiyaçlarını karşılayın ama ortalıkta da görünmeyin diyor Singapur göçmen işçisine.

GELİRİN DÜŞÜKSE YATAKHANELERDE YAŞAMAYA MAHKUMSUN

Şehir-devletin göçmenlik politikası, çalışan emekçinin gelirine göre kategorize ediliyor. Eğer aylık geliri altı bin Singapur Doları'nın altındaysa ailesini getirme hakkı yok, şantiyelerde çalışan işçilerin zaten aylık kazançları bin ve bin beşyüz dolar arasında yer alıyor. Türkiye'den alışık olduğumuz tablo gibi, Suriyeli göçmen işçi misali Singapur’da da Hindistanlı ya da Bangladeşli işçi en ucuz iş gücünü oluşturuyor. Zira Çinli bir göçmen işçi Singapur nüfusunun çoğunluğunun milletinden olduğu için bu ülkelerden gelen işçilere göre daha fazla kazanıyor. Bu nedenle yatakhanelerde yaşayan işçilerin çoğunluğu Hindistanlı veya Bangledeşli.

PANDEMİYLE EŞİTSİZLİK DAHA DA GÖRÜNÜR OLDU

Göçmenlerle inşa edilmiş ve kendisini dünyaya çok kültürlülüğü ile global bir şehir olarak tanıtan Singapur’un yeni gelen göçmene tahammülünün olmaması riyakarlığını ortaya koyuyor. 10 yıldan fazladır Singapur'da yaşayan göçmen bir işçinin bile topluma entegre olma hakkı yok o sadece ‘geçici çalışma izni’ olan bir işçi.

Öyle ki Singapur hükümeti pandeminin yayılmasında göçmen işçilerin klustırını topluma yayılmasından farklı tutuyor, evet 14 bin vaka var ama topluma yayılan sadece 1100, çoğunluk işçilerin yatakhanesinde diyor, sanki onlar bu şehirde yaşamıyor bu şehrin toplu taşımalarını kullanmıyor. Açıkça ne kadar uzun süre yaşarsan yaşa ne kadar emeğini verirsen ver toplumun bir parçası olma hakkın yok diyor, pandemi sürecinde de ne risk karşısında ne de alınan önlemler karşısında göçmen halkla yerli halkın eşit olmadığını vurguluyor.

Umarız ki yaşadığımız pandemi krizi hem Singapur’u hem dünyayı iyi yönde değiştirir ve pandemi sonrası daha eşit ve adil bir dünyaya uyanırız.

*Bağımsız gazeteci