Kars’ta neler oluyor!

Karslı olmak sadece yılın belli zamanlarında Kars’a gidip veya kış aylarında eş-dosta kaz eti yeme partisi vermekle olunmaz, Karslı olmak, kendi siyasi duruşunuza aykırı olsa dahi, seçilmiş bir belediye başkanına sahip çıkmayı, ona destek olmayı da gerektirir.

Google Haberlere Abone ol

Alisait Yılkın*

Epey uzun bir zamandır, yaklaşık dört yıl oldu, elimden geldiğince almış olduğum iki kararı hayatımda uygulamaya çalışıyorum. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’de yaşanan güncel olayların peşine takılmamak, bir diğeri ise; bilgi ve deneyim sahibi olmadığım hiçbir konuda fikir beyan etmemek. Tabii almış olduğum bu kararlardan ilkini hayata geçirmenin ilk şartı, var olan sosyal medya üyeliklerimi sonlandırmaktan geçmekteydi. Çünkü, herhangi bir Batı Avrupa ülkesinde bir yıl boyunca yaşanan gelişmeler Türkiye’de bir gün hatta bazen birkaç saat içerisinde sosyal medya aracılığıyla neredeyse bütün toplum tarafından benimsenmektedir. Bu yüzden birkaç hafta sosyal medya hesaplarımı kullanmadım. Fakat arada fark ettim ki, almış olduğum bu karardan benim bir fayda sağladığım söylenemez, bilakis takınmış olduğum bu tavırdan ben zararlı çıkmaya başladım çünkü bu benim açımdan biraz da "dünya esasında yuvarlak değil; düz bir zeminden oluşmaktadır’’ demek gibi bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktaydı. Çünkü, sosyal medya dışında Türkiye’de yaşanan sosyal, siyasi ve de ekonomik durum hakkında bir bilgiye ulaşma kanalları neredeyse kapalıdır. Bana göre, bu durumun ortaya çıkması, 2007 yılında AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) tarafından uygulanmaya konulan stratejik bir planın sonucuydu. Eskilerin deyimi ile hafıza-i beşer nisyan ile malüldür (insan hafızasının eksikliği unutkanlığıdır). Bu yüzden tekrar tekrar hatırlamakta, hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Peki AKP’nin uygulamaya koyduğu bu plan neydi, nasıl ve de ne zaman başladı? AKP daha önce ülke yönetimini devralan partilere nazaran farklı bir yol izledi. Örneğin, daha önce iktidara gelen partiler, ulusal medya içerisinde yer alan veya yer almalarını sağladığı gazeteci veya gazete yöneticileri eliyle uyguladığı sosyal ve siyasi politikaları kamuoyuna benimsetme yolunu tercih ederken, AKP iktidarı, kendi parti görüşünü savunan gazete veya gazete yönetici grubunun oluşmasını sağlamak yerine, belli bir okuyucu kitlesine sahip gazete ve televizyon kanallarının doğrudan parti ile yakın ilişkiler içinde olan iş insanlarının satın alınmasına ön ayak oldu. Bu planın ilk adımı 2007 yılında atıldı. Örneğin, daha önce Ciner Holding bünyesinde faaliyet gösteren Sabah, Takvim, Yeni Asır, Fotomaç gazeteleri ile ATV televizyon kanalının, TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) üzerinden, AKP’ye yakınlığı ile bilinen Turkuaz Yayın Grubu adlı yapıya geçmesine destek oldu. Bu planın son halkası ise 2018 yılında, Doğan Medya Grubu'nun, yine hükümete yakınlığı ile bilinen Demirören Medya Grubu'nun bir kamu bankası olan Ziraat Bankası’ndan almış olduğu banka kredisini kullanarak satın alınması ile son buldu. Böylece, mevcut iktidar Türkiye’de faaliyet gösteren yazılı ve görsel basının neredeyse yüzde 90’ını kontrol altına almış oldu. Bu yüzden, üç-beş gazete ve TV kanalını saymazsak, günümüzde Türkiye’de ulusal çapta faaliyet gösteren yazılı ve görsel kanalların tamamı iktidarın kontrolü altındadır. Ve bunun doğal bir sonucu olarak, Türkiye’de yaşanan birçok gelişme ancak ve ancak sosyal medya aracılıyla yapılan paylaşımlar ile takip edilebilmektedir.

Sanırım böyle uzun bir girizgâhtan sonra bu yazının yazılma nedenine geçebilirim. Bu yazının yazılma nedeni son 10 gündür, (bana göre, Türkiye’nin en güzide şehirleri listesi yapılsa açık ara Kars birinci seçilir) Kars ve onunla ilintili olarak il belediye yönetimi etrafında dönen tartışma üzerine olacaktır. Kars ile ilgili yaşanan bu gelişmelerden benim haberimin olması ise, halihazırda Kars Belediyesi Başkanlığı görevini yürüten Ayhan Bilgen’in kendi sosyal medya hesabından yapmış olduğu bir paylaşım ile oldu. Bu sosyal medya paylaşımında Ayhan Bilgen “AKP iktidarına yakınlığı ile bilinen çeşitli kişi ve internet siteleri yoluyla, Kars Belediye yönetiminin toplanan yardımların ihtiyaç sahipleri yerine, PKK gibi çeşitli terör örgütlerine aktarıldığını, ayrıca belediye bünyesinde çalışan işçilerin yasa dışı terör örgüt mensubu insanlardan seçildiği vesaire suçlamalar yapıldığını ve bu paylaşımların tek amacının da seçilmiş belediye yönetimi yerine bir kayyım yönetiminin getirilmesinin amaçlanması olduğunu’’ takipçileri ile paylaştı. Üzülerek belirtmem gerekiyor, birkaç internet haber sitesini saymazsak, Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen ve mensubu olduğu parti ve onun etrafında dönen bu iddiaların doğruluğunu veya eksikliğini gündeme getiren ulusal bir yayın organı olmadı. Zaten var olanlar da, takip ettikleri siyasi yaklaşımları gereği konuyu görmezden gelmekteler.

İşin açıkçası, Ayhan Bilgen’in yapmış olduğu bu paylaşımları ilk gördüğümde çok da üstünde durmadım. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi, uzun bir süredir yaşamadığım bir yer hakkında konuşmak veya fikir beyan etmenin, orada yaşayanlara haksızlık olacağını düşünmem ve de Ayhan Bilgen’in mensubu olduğu siyasi parti ile dünyaya farklı pencerelerden bakmamızdan kaynaklandı. Öte yandan, Ayhan Bilgen’in benim de doğup büyüdüğüm şehir ve orada yaşayanlar için bir şeyler yapmaya çalışmasını gördükçe, en azından kuru bir yazı yoluyla da olsa destek olmanın zorunluluk olduğunu düşünmekteyim. Yazının başlangıcında da söylediğim gibi, insanoğlu çok çabuk unutuyor, belki de bizi yönetenler de bu durumun farkında ki; bizlere bu şekilde davranmayı adet edindiler. Bu yüzden geçmiş dönem Kars Belediye yönetiminde yer alan yöneticilerin yapmış olduğu faaliyetlerine bakmakta fayda var. Tabii burada önceki belediye yöneticileri adına bir Z Raporu çıkarmak bu yazının yazılma amacı dışında bir durum olsa da birkaç cümle yazmak faydalı olacaktır. Mevcut Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in aktardığına göre, Kars Belediyesi daha önceki dönemde yapılan usulsüz işlemler nedeniyle bir borç batağına dönüşmüştür, belediyenin banka hesapları hacizlidir. Bu konuda yeni belediye yönetimi, suç duyurusunda bulunmuş ve çıkacak karar veya kararları beklemektedir. İşleyen yasal bir durum söz konusu olduğu için bu konuda konuşmak gereksizdir. Bu yüzden, ben kendi yaşamış olduğum kişisel bilgi ve deneyimlerimi paylaşmak durumundayım. Bilindiği üzere, 1878-1918 yılları arasında, Kars şehri o zamanki adıyla Çarlık Rusya'sının kontrolünde kalmıştır. Bu yüzden bütün tahribat ve yıkımlara rağmen günümüzde hâlâ ayakta kalmayı başaran Baltık mimari tarzının en iyi örneklerinden olan ve de hâlâ kullanılan müstakil evler, iki veya üç katlı yapılar ile karşılaşmak mümkündür. Geçmiş yıllarda seçilmiş veya atanmış yöneticilerin gereken ilgi ve alakayı göstermemeleri nedeniyle günümüzde çok sınırlı sayıda bina varlığını sürdürmektedir. Buna ek olarak, 2016 yılında babamın vefatı dolayısıyla Kars’ı iki defa ziyaret etme imkânım oldu. İlk gittiğimde şehre çok dikkat edemedim ama ikinci seyahatimde durumunu yakından görme imkânım daha çok oldu. Şehrin acınası bir haldeydi, her taraf çöp kaynıyor, yollar bakımsız ve de her bir yanı pis sular kaplamış, yaya olarak şehirde yürümek imkânsız bir hale almıştı. Açıkçası, ailecek uzun planladığımız tatilimizi kısa kesip ayrılmak durumunda kaldık çünkü şehir şehir olmaktan çıkmış farklı bir yerleşime dönüşmüştü. Uzun bir zaman bu duruma bir anlam veremedim. Çünkü, 2016 yılında Kars doğumlu olan Ahmet Aslan hem Kars Milletvekili hem de Ulaştırma Bakanlığı görevini icra etmekteydi. Buna ek olarak, AKP’nin seçim ittifakı yaptığı MHP de (Milliyetçi Hareket Partisi) il belediye yönetimi görevini yürütmekteydi. Futbol jargonu ile söylersem hava ve de saha şartları müsait olmasına rağmen, Karslı hemşehrilerim doğru düzgün bir hizmet alamamıştı. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı yapılan son yerel seçimde Kars seçmeni de kendisine daha iyi bir hizmet sunacağını düşündüğü aday ve onun mensubu olduğu partiyi tercih etmiştir. Bu yüzden, HDP’nin (Hakların Demokratik Partisi) Kars Belediye Başkanlığı yarışını kazanması benim açımdan çok da sürpriz bir sonuç olmadı. Burada belki yeri geldiği için vurgulamakta fayda vardır. Kars seçmeni, Belediye Başkanı tercihini HDP adayı Ayhan Bilgen’den yana kullanırken, il meclis yönetiminde ise AKP ve MHP partileri yönünde bir duruş sergilemiştir. Burada bir parantez açmanın bu yazı nezdinde iyi olacağını düşünüyorum. HDP’nin Kars Belediye seçimini kazandığını öğrenmem, üst düzey bir bürokrat tanıdığın göndermiş olduğu, “Kars’ta PKK kazandı, Kars’ta ne kadar çok PKK’lı varmış’’ mesajı ile oldu. Ben bu mesajı ilk gördüğümde “1 Nisan şakası’’ olduğunu düşündüm. HDP adayı Ayhan Bilgen’in seçilmesini değil tabii, bir devlet memurunun Kars ile uzaktan yakından bir alakası olmamasına rağmen böyle bir yorumda bulunmasını bir “şaka’’ olarak düşünmüştüm. Ona cevap olarak: 1- PKK adlı terör örgütü ne zaman bir parti kurdu ve seçime katılmasına kim veya kimler izin verdi? 2- Sen üstat Cemal Süreyya mısın ki; gidip görmediğin ve de yaşamadığın bir yer hakkında ahkam kesiyorsun?

Bilindiği üzere, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde daha önce MHP’de olan belediye yönetimi, yapılan seçim sonrası HDP yönetimine geçti. Önceki iki dönem, yani 2004-2014 yılları arasında ise AKP tarafından yönetildi. Ondan bir önceki dönemde ise (1999-2004) ANAP (Anavatan Partisi) tarafından yönetildi. Son 20 yılda yapılan seçimlerde, Kars seçmeni farklı parti ve adaylar yönünde bir irade göstermiştir. Örneğin son yerel seçim sonuçlarına baktığımız zaman karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır.

.

Hem yukarıda yer alan tabloyu daha anlaşılır kılmak hem de yine yukarıda bahsini ettiğim devlet memurunun sergilemiş olduğu tavrı anlamak için Kars ilinin sosyal ve ekonomik durumuna yakından bakmak gerekir. Şimdi "Kars’ı bir de benden dinleyin" diyecek halim yok ama Kars’ta doğan ve üniversite eğitimim için İstanbul’a taşınıncaya kadar Kars’ta yaşayan birisi olarak sanırım birkaç cümle yazma hakkım olduğunu söylersen çok da abartmamış olurum. Kars, Türkiye’nin diğer 80 iline nazaran ilginç ve de farklı bir şehirdir. Nasıl mı? Kars, çeşitli ve de farklı etnik grup ve mezhepleri içerisinde barındıran farklı ve de renkli bir kültüre sahiptir. Bu durumun ortaya çıkması kentin farklı etnik gruba mensup insan nüfusu tarafından sarmalanmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, kendilerini Azeri, Kürt, Terekeme, Karapapag, Türkmen ve "yerli" olarak tanımlayan insanlar mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamlarını devam ettirmektedir. Örneğin, şehrin merkezinde yer alan ve Azerilerin camisi olarak bilinen Hazreti Ali Camisi’nin kuzey tarafına yaklaşık 1 km. uzaklıkta Süleyman Hilmi Tunahan Cemaati'ne bağlı hem camii hem de öğrenci yurdu, yine aynı camiye hemen hemen aynı uzaklıkta ama doğu yönünde MEB’e bağlı imam hatip ortaokulu ve lisesi, yine aynı uzaklıkta ama bu sefer güney tarafında Millî Görüş Hareketi'ne bağlı mescit ve öğrenci yurdu ve son olarak da batı tarafında ise, Diyanet’e bağlı Kars Merkez Camisi bulunmaktadır. Şimdi bu satırları okuyanların aklında şu soru oluşabilir: Ne var bu durumda, fark ne? Bu isimlerini zikrettiğim kurum ve kuruluşlar, İslam dinini farklı açılardan yorumlamaktadırlar. Belki tam bir zaman dilimi belirtmek yanlış olacaktır ama çok uzun bir süredir bu cemaatler arasında doğrudan veya dolaylı olarak sözlü veya fiziki bir çatışma hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bu durum da bize göstermektedir ki; Kars’ta insanlar birbirinin diline, dine, ırkına bakmazsın birlikte huzur ve sükûnet içerisinde yaşam mücadelesi vermektedir. Bu durum ister istemez, seçim sonuçlarına da yansımaktadır. Örneğin, siyasi partilerin almış oldukları oy miktarına baktığımızda, partilerin birbirlerine yakın oldukları görülmektedir. Bu son seçim sonucu, daha önceki yıllarda yapılan seçimlerde de hemen hemen aynı seviyelerdedir.

Bir insanın bir görev için seçilmiş veya atanmış olması ona suç işleme özgürlüğü tanımaz, bu görev süresi içerisinde kanun ve de yasalar nezdinde işlemiş olduğu bir suç varsa bunun hesabını hâkim karşısında vermek zorundadır. Kars’ın seçilmiş Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in de bu yazdıklarıma karşı çıkacağını sanmıyorum, en azından kendisine ve ait olduğu partiye yönelik yapılan itham ve iddialara cevap olarak yapmış olduğu sosyal medya paylaşımlarından bunu anlıyorum. Bu yüzden, naçizane iki önerim olacak; 1- Eğer ortada bir suç unsuru ve bunu kanıtlayacak yeterli bir delil sahibi olan(lar) varsa hemen yetkili mercilere başvurmalıdır. Eğer elinde herhangi bir belge veya kanıt yoksa, kalan görev süresi boyunca seçilmiş bir belediye başkanını rahatsız etmenin kimseye bir faydası olmayacaktır. 2- Kars kökenli, siyasetçi, akademisyen, gazeteci vesaire, kaba tabirle belli bir nüfuz sahibi olanları, Ayhan Bilgen’e destek olmaya davet ediyorum çünkü Karslı olmak sadece yılın belli zamanlarında Kars’a gidip veya kış aylarında eşe-dosta kaz eti yeme partisi vermekle olunmaz. Karslı olmak, kendi siyasi duruşunuza aykırı olsa dahi, seçilmiş bir belediye başkanına sahip çıkmayı, ona destek olmayı da gerektirir. Büyük usta Rıfat Ilgaz’ın deyimiyle "Ya ezenden yana olacaksın ya da ezilenden yana olacaksın; bu işin az şekerlisi çok şekerlisi olmaz’’.

**Resmi olarak Ayhan Bilgen'in Belediye Başkanı olması hasebiyle, yazar bilinçli olarak Şevin Alaca ismini yazıda kullanmamıştır.

*Bielefeld Üniversitesi, Doktora Adayı

Etiketler HDP Kars Ayhan Bilgen