YAZARLAR

Fransa ve İsrail’de işçi sınıfının gücü

Fransa’da tüm sendikaların emeklilik yaşını yükselten yasaya karşı protesto eylem ve grevleri, Macron hükümetini sarstı. İsrail’de de yargıyı hükümetin kontrolü altına alan yasaya karşı ilan edilen genel grev, yasanın geri çekilmesine neden oldu. Türkiye’de ise, sendikaların büyük çoğunluğu sessiz…  

Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde ve İsrail’de de mevcut iktidarların hak kayıpları ve demokrasiyi kısıtlayıcı uygulamalarına karşı işçi sınıfının sesi yükseliyor. Fransa’da uzun yıllardan sonra farklı eğilimli tüm sendikalar, ortak eylem kararlarıyla emeklilik yaşının yükseltilmesinİ öngören yasaya karşı harekete geçti ve grevler yoluyla yaşamı aksattı.

Fransa’nın sol eğilimli en büyük sendikalarından CGT (Genel Emek Konfederasyonu) ve CFDT (Demokratik Emek Konfederasyonu) ile birlikte sekiz etkin sendika, ortak eylem kararı alarak emeklilik yaşını 62’den 64’e yükselten yasaya karşı Ocak ayından bu yana direniyor.

Sekiz büyük sendikanın genel grev çağrılarına diğer emekçi ve öğrenci sendikalarının da destek vermesiyle ülke çapında yürüyüş ve protesto eylemleri gerçekleşti, genel grev günlerinde hayat büyük ölçüde durdu.

Ulaşım aksadı, çöpler toplanmadı, benzin kıtlığı yaşandı, günlük hayatın tüm bu zorluklarına karşı halkın büyük çoğunluğu da eylemcileri destekledi. 23 Mart 2023’te gerçekleşen grev ve eylemlere 3.5 milyon Fransız emekçisi katıldı.

Macron hükümeti, bu grevler ve protesto eylemleri karşısında emeklilik yaşını yükselten yasayı parlamentoda onaylatmadan Anayasa’nın hükümete tanıdığı 49/3 maddesine başvurarak kabul ettirdi. Ancak sendikaların mücadelesi devam ediyor, kamu ve özel sektördeki grevler sürüyor.

FRANSA’DA 68 RUHU

1968 yılında Fransa’da öğrencilerin ve işçilerin mevcut düzene karşı ayaklandığı dönem, dünya siyasal tarihinde önemli bir simgedir. Ülkedeki son eylemler de, Paris sokaklarında “68 Mayısı’nın havası esiyor” şeklinde değerlendirildi.

Ancak bu eylemlerin bir devrime yol açmayacağı da belirtilmekle birlikte protestocular, “yeni bir 68 için herkes burada” sloganlarını da atıyorlardı. Kuşkusuz Paris kentinin de, 1789 Fransız Devrimi dahil 1871 Paris Komünü’nden bu yana tarihsel olarak bir direniş kültürüne sahip olduğu da bilinen bir gerçektir.

Sendikaların eylemliklerinin yanı sıra sol, çevreci ve sosyalist partiler de NUPES adı altında bir birliktelik oluşturarak “emeklilik reformuna” karşı tek ses çıkarıyorlar. Fransa’da daha önce “Sarı Yelekliler” adıyla başlatılan isyan hareketi, siyasi bir niteliğe sahip değildi. Bu hareketin net talepleri yoktu ve örgütlenme biçimleri de gevşekti.

Şimdiki eylemler ise, sendikaların önderliğinde emeklilik yaşını yükselten yasanın geri çekilmesi gibi net slogana ve örgütlenme düzeyine sahip bulunuyor. Ayrıca siyasi partilerden de destek alıyor.

Almanya, İngiltere, Yunanistan, Belçika, Hollanda, Bulgaristan gibi birçok Avrupa ülkesinde de hayat pahalılığı, düşük ücretlere karşı ciddi sınıf protesto hareketleri gözlemleniyor.

İSRAİL’DE GENEL GREV

İsrail tarihinin Netanyahu başbakanlığındaki en sağcı hükümeti, yargı reformu adı altında tüm yargı sistemini siyasal iktidarın kontrolüne veren bir yasal düzenlemeyi gündemine aldı. Bu yasayla yargıçları atayan komisyonun hükümetin kontrolüne geçmesi, bakanların başsavcılıklarının hukuki tavsiyelerine uyma zorunluluğunun kaldırılması, yüksek mahkemenin yasaları reddetme yetkisinin meclis salt çoğunluğu ile geçersiz kılınabilmesi öngörülüyor.

Bu “yargı reformuna” karşı tüm ülkede 13 hafta boyunca protesto eylemleri sürdü, binlerce kişi sokaklara çıktı. İsrail’in en büyük işçi sendikası Histadrut, Netanyahu'nun bu yasal düzenlemeyi durdurmaması halinde genel greve gidileceğini bildirdi. Ülkenin en büyük uluslararası havalimanı Ben Gurion'da başlatılan grev nedeniyle seferler durdu, mağazalar, bankalar ve hastanelerde hizmetler aksadı.

Başbakan Netanyahu, bu protesto eylemleri ve genel grev üzerine yasayı bir ay ertelediğini duyurdu. Ancak başbakanın bu açıklamasına rağmen halkın öfkesi dinmiş değil, yasa tamamen iptal edilinceye kadar protestoların devam edeceği belirtildi.

İsrail Komünist Partisi, böyle bir yasanın ülkede faşist bir diktatörlüğe geçişi sağlayacağını ifade ediyor. Zaten Netanyahu koalisyon hükümetinde de faşist eğilimli gerici siyasal partiler bulunuyor. İşçi sendikaları başta olmak üzere halk da, yasayı geçirmemekte kararlı gözüküyor.

Türkiye’de ise DİSK ve bu konfederasyona bağlı sendikalar dışında diğer büyük sendikaların hayat pahalılığı, derin yoksulluk, işsizlik, otoriter ve baskıcı uygulamalar karşısında sesleri pek çıkmıyor. Seçimler yaklaşmasına rağmen taleplerini de ortaya koymuyorlar…


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.