YAZARLAR

Futbol kaç ayakla oynanır?

Takımdaki efektif ayak sayısını artırarak rakibe üstünlük kurma stratejisine kalecilerin ayakları da dâhil. Üstelik bir ayağı değil iki ayağı da. Üstelik kalecilerin ayaklarının marjinal faydası daha yüksek.

Futbolun on bir kişilik iki takımla oynanan bir oyun olduğunu tartışmak mümkün değil. Ancak adı ayaktopu olan bir oyunun kaç ayakla oynandığını elbette sorgulayabiliriz. Futbolun ortodoks yorumunda oyunda ellerini kullanma hakkına sahip kaleciyi dışarıda bırakırsak, futbol potansiyel olarak kırk ayakla oynanan bir oyundur. Futbolun bugün geldiği noktada ise kalecinin ayaklarını oyun dışı olarak kabul etmek o kadar da kolay değil. Bu nedenle artık bu rakamı kırk dört olarak ifade etmek abartılı olmaz.

Ancak bunun mümkün olabilmesi için her oyuncunun her iki ayağıyla oyuna katılması elzemdir. Burada karşımıza sağ/sol ayak ikilemi çıkar. Çünkü bugün hâlâ futbolcuların çok büyük bir bölümü oyuna tek ayaklarıyla katılırlar. Diğer ayaklarını yürümek ve koşmak için kullanırlar! Yani sadece bir ayaklarıyla topu kullanma maharetine sahiptirler.

Oysa bugün futbol iyice bir alan/zaman/pozisyon oyununa dönüşmüş durumdadır. Futbol sadece motivasyon, fiziki kondisyon, bireysel yetenekle açıklanabilir olmaktan çıkmaktadır. Ayrıca futbol giderek daha ilişkisel hâle gelmektedir. Bunun basit anlamı futbolun ancak bir rakiple oynanabilir olmasıdır. Ama bu anlam zaman içinde evrim geçirmekte ve rakibe göre her an değişebilecek daha karmaşık stratejileri içermektedir.

Bu açıdan bakıldığında oyun akışında açılar çok önemli hâle gelmektedir. Her iki ayağıyla da kaliteli pas yapabilen bir futbolcunun pas açısı, aynı işi ancak tek ayağıyla yapabilen bir futbolcuya göre çok daha geniş olacaktır. Çünkü topa sahip olan takıma karşı rakip top ayağında olan futbolcunun hangi ayağıyla topu yönettiğine göre de pozisyon almaktadır.

Örneğin, hem kafa hakimiyeti olan hem de her iki ayağıyla vuruş yapabilen bir santrafor çok daha kıymetlidir. Ancak bu giderek sahadaki tüm futbolcular için geçerli olması beklenen bir meziyet haline gelmektedir. Örneğin sol ayağının yanı sıra sağ ayağı da olan bir sol bek veya sol açığın hücum esnasında içeriye de kat etme kabiliyeti daha yüksek olacaktır. Aynı şey tersinde sağ bek ve sağ açık için de geçerlidir.

Özellikle Galatasaray’ın stoperi Marcao ile ülke futbolunun gündeminde yer tutmaya başlayan sol ayaklı stoper meselesi aslında bu tartışmanın bir parçasıdır. İki tane sağ ayaklı stoper yerine, biri sol biri sağ ayaklı iki stoper ehven olarak kabul edilmektedir. İşte bu çerçevede her iki stoperin de çift ayaklı olduğunu bir düşünün? Bunun bir takıma sağlayacağı ufku hayal etmek bile zor gelebilir bugün için. Ancak zaman içinde bu tür futbolcuların sayısının artacağı daha doğrusu futbol endüstrisinin bu tür futbolcuları üretmeye girişebileceğini öngörmek pek de şaşırtıcı olmaz. Özellikle de takımların artık birer taç antrenörü olduğu ve düzenli taç atma antrenmanları yaptığı bir zamanda!

Uzun lafın kısası aslında şu: Evet bir takımda on bir futbolcu ve dolayısıyla yirmi iki ayak var. Ancak bu ayakların yaklaşık yarısı henüz diğerleri kadar yetkin değil. Yani sahadaki yetkin ayak sayısını arttırarak, başka bir deyişle çift ayaklı futbolcu sayısını çoğaltarak rakibe üstünlük sağlamak gayet mümkün. Bu sadece örneğin sağ bekin sol bek, sol bekin sağ bek oynayabilmesi için değil, daha önemlisi kendi alanlarında işlerini çok daha iyi bir biçimde gerçekleştirerek takım oyununa daha fazla katkı vermek için faydalı.

Bu noktada kalecilere özel bir yer ayırmak da anlamlı olabilir. Yazının başında da ifade ettiğim gibi yakın zamanlara kadar kalecilerin oyuna daha çok elleriyle katılan oyuncular olduğu düşünülürdü. Ancak günümüz futbolunda “ayağı iyi kaleci” diye bir terimin ortaya çıkması bile işlerin nasıl değiştiğini anlatıyor. Özellikle de kalecinin ceza sahası içinde takım arkadaşına pas verme yasağının kaldırıldığı bir çağda. Artık kaleciler sadece tutan değil, aynı zamanda ayaklarıyla oyun başlatan, pas veren, hatta istisnai de olsa asist yapan oyuncular olarak düşünülüyor.

Takımdaki efektif ayak sayısını arttırarak rakibe üstünlük sağlayabilirsiniz şeklindeki ana fikre geri dönersek, bu süreçten kalecilerin azade olmadığını hemen ifade etmek gerekir. Yani rakibinizin kalecisinin ayaklarını hiç kullanmadığı bir oyunda sizin örneğin çift ayaklı bir kaleciniz varsa kazanma şansınızın arttığını söylemek mümkün. Elbette diğer değişkenlerin sabit olduğunu varsayma durumunda! Bugün henüz kalecinin en azından tek ayağıyla da olsa takımın pas trafiğine katkı vermesi bekleniyor. Siz bir de bunu iki ayağıyla da yapabilen kalecileri hayal edin! Sadece bunun oyunun başlangıcındaki pas imkânlarını ne kadar çeşitleyeceğini bir düşünün!

Yani takımdaki efektif ayak sayısını artırarak rakibe üstünlük kurma stratejisine kalecilerin ayakları da dâhil. Üstelik bir ayağı değil iki ayağı da. Üstelik kalecilerin ayaklarının marjinal faydası daha yüksek. Çünkü bu ek yetenekle birlikte sadece sayıyı arttırmış olmuyorsunuz. Oyun başlangıcında kalecinin ayaklarıyla oyuna katıldığı bir düzende, rakip kalecinin kalesinde olacağı varsayımıyla oyunu ona karşı on bir kişiyle oynama, dolayısıyla rakip kaleye çok daha hızlı ve doğrudan gidebilme imkânınız yükseliyor.


Besim F. Dellaloğlu Kimdir?

1965’de İstanbul’da doğdu. 1984’de Galatasaray Lisesi’ni, 1990’da Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Yüksek Lisans ve Doktorasını Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sosyoloji alanında hocası felsefeci Ömer Naci Soykan danışmanlığında yaptı. Lisans ve lisansüstü eğitimi esnasında uzun süre Fransızca turist rehberliği yaptı. Memleketin büyük bir bölümünü gezdi. Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde (1998), Paris VIII Üniversitesi’nde (2002), Lizbon Üniversitesi’nde (2014), Strasbourg Üniversitesi’nde (2017-2018), Mainz Gutenberg Üniversitesi’nde (2018-2019) doktora sonrası araştırmalarda bulundu ve dersler verdi. Bu vesileler sayesinde dönem dönem Frankfurt, Paris, Lizbon, Strasbourg ve Mainz’da yaşadı. Türkiye’de Mimar Sinan, Marmara, İstanbul Bilgi, Yıldız Teknik, Galatasaray, Kırklareli, İstanbul ve Sakarya Üniversitelerinde dersler verdi. 2019’da üniversiteden emekli oldu. Okuryazarlığa devam ediyor. Mevcudu bulunan kitapları şöyledir: Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum (Say), Romantik Muamma (Timaş), Benjamin (Derleme-Say), Benjaminia: Dil, Tarih ve Coğrafya (Ayrıntı), Modernleşmenin Zihniyet Dünyası: Bir Tanpınar Fetişizmi (Timaş), Zamanın İçinden Zamanın Dışından (Heretik), Poetik ve Politik: Bir Kültürel Çalışmalar Ansiklopedisi (Timaş).