Futbolun yaş problemi: Mbemba olayı
Porto’dan Marsilya’ya transfer olan Mbemba’nın aslında 27 değil 33 yaşında olduğu iddiası, futboldaki yaş sahtekarlığının son örneği oldu…
Ferhan Şensoy’un Soyut Padişah oyununda Münir Özkul’un canlandırdığı Makriköylü Mustafa karakteri, karşısında oturan ancak henüz tanımadığı padişaha, “Sen beni kaç yaşında tahayyül ediyorsun?” diye sorduktan sonra cevabı kendi verir: “Ben yalnız paramı sayarım çünkü çalınmak, kaybolmak ihtimali vardır. Yaşadığım yıllara kimsenin dokunmayacağını bildiğim için onları saymak zahmetini ihtiyar etmedim.”
Bugün o kadar emin olamayabilirdi. Geçen hafta ajanslara düşen habere göre, Porto’dan Marsilya’ya transfer olan Demokratik Kongolu stoper Chancel Mbemba Mangulu’nun beyan ettiğinden altı yaş büyük olduğunu gösteren bir belge ortaya çıktı. Mbemba olayı Afrika başta olmak üzere birçok yerde ve futbol başta olmak üzere birçok spor dalında başvurulan aldatmacanın sık görülen örneklerinden biri olabilir. Adına yaş sahtekarlığı deniyor…
KIRK YILDIR YAPILIYOR
Yaş sahtekarlığı rekabette avantaj sağlamak için kişinin kimlik bilgilerini tahrif ederek yaşını gerçekte olduğundan daha küçük göstermek anlamına geliyor. Özellikle geri kalmış – veya ileri sömürülmüş – ülkelerde yaygın. Çoğu zaman nüfus idaresinden rüşvet karşılığı sahte kimlik çıkarılarak veya uluslararası turnuvalara gitmeden önce yine rüşvet karşılığı sahte geçici pasaport edinilerek uygulanıyor.
Aslında yaş beyanı masum nedenlerle de yanlış olabilir. Özellikle eski kuşağın gerçek doğum tarihi ile nüfus cüzdanında yazanın örtüşmediği örnekleri biliyoruz. Devletin yılda bir kez uğradığı yerlerde farklı zamanlarda doğsa bile aynı doğum gününe sahip olan, nüfusa geç yazdırılan, çok küçükken ölen ağabeyinin/ablasının kimliğiyle hayata devam eden birçok insan var. Yani kayıt ve veri eksikliği önemli bir etken. Eskiye gittikçe doğum tarihini günü gününe değil de “tütün kırıyorlarmış”, “kiraz mevsimiymiş” gibi tasvirlerle “doğal takvim” uyarınca aşağı yukarı tahmin edenlere rastlamak mümkün.
Ama spordaki biraz farklı. Bilgi eksikliğinden ziyade kasıtlı tahrifata dayanıyor ve genellikle ergenlik çağında yapılıyor. Örnekleri epey geçmişe gitse de 1980’lerden itibaren sistematik hale geldiği düşünülüyor. Kimilerine göre Balkan, kimilerine göre Afrika kökenli bir dolap. Teamüller ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela Senegal’de genellikle 3 yaş küçültmek âdetten. İşi abartıp beş, altı, sekiz, hatta kimi örneklerde 12 yaşa kadar vardıranlar oluyor.
Dünya kamuoyunun haberdar olduğu ilk kapsamlı örnek 1988’de yaşanmış, Seul Olimpiyatları’na katılan Olimpik Milli Futbol Takımı’nda “yaşlı” isimlere forma veren Nijerya iki yıl cezaya çarptırılmış, hatta 1991 FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası organizasyonu da elinden alınmıştı. Meksika da 20 Yaş Altı Dünya Kupası elemelerinde yaşı geçkin dört oyuncu kullandığı için 1989’daki turnuvadan men edilmiş, federasyon görevlileri cezaya çarptırılmıştı. Yıllar içinde birçok benzer uygulama ve benzer ceza görüldü ancak yaş hilesi hala çok yaygın. Şubat ayında Le Monde’a konuşan Gana’daki Batı Afrika Futbol Akademisi direktörü Karel Brokken, “Afrikalı oyuncuların yüzde 95’inin” yaş sahtekarlığına bir şekilde karıştığını söylüyor.
MİLYONLUK SENELER
Peki neden? A Milli Takım seviyesinde başarılı olamayan “küçük” ülkeler, en azından yaş limitli uluslararası turnuvalarda devlerin bileğini bükebilmek için bu yan yola sapıyor. 17 yaşındaki bir oyuncu ile 22 yaşındaki bir oyuncu arasında fiziksel, zihinsel ve taktiksel açıdan ciddi gelişim ve tecrübe farkı olduğundan, kadronuzda ne kadar “yaşlı” isim varsa U15, U17, U20 kıta veya dünya şampiyonluğu şansınız o kadar artıyor.
Siyaseten de makbul. Milli takım başarısı özellikle popülist liderler için leziz ve ucuz bir propaganda aracı. Spor “Dünyanın en iyisi biziz” demenin en kestirme ve en çok ses getiren yollarından biri. Dolayısıyla devletin desteğiyle veya göz yummasıyla uygulanabiliyor. Geçmişte Olimpiyatlar gibi büyük organizasyonlarda sırf iktidarın namı yürüsün diye doping yapıp dereceye giren atletlere aşinayız. Sonrasında cezaya çarptırılmaları veya unvanlarının ellerinden alınması ise o ilk ışıltı ve göz boyama için değecek bir bedel olarak görülüyor.
En belirgin sebep ise futbolda yaşın iyi para etmesi. Gençlik hayatta olduğu gibi sahada da kıymetli. Aynı düzeydeki üç oyuncudan biri 18, biri 25, biri 32 yaşındaysa gerek uzun yıllar hizmet vereceği gerekse daha fazla gelişeceği düşüncesiyle haklı olarak 18 yaşındaki tercih ediliyor. Yaş geçtikçe üst seviyeye adapte olma şansınız düşük görülüyor. 25 yaşındayken Afrika’dan Avrupa’nın hatırı sayılır liglerine transfer yapmak imkansıza yakın.
Yani aradaki her sene bonservis ücretinde birkaç milyon Euro fark edebilir. Çevrenizde o milyonları dört gözle bekleyen yoksul bir aile, mütevazı bir kulüp, emeğinin karşılığı için yanıp tutuşan bir scout ve açgözlü bir menajer olunca, toplu yalan söylemek ve korumak kolaylaşıyor ve yaş sahtekarlığı herkesin bildiği bir sır olarak devam ediyor. “Büyük gelecek vaat eden” bir genç olarak Avrupa’ya kapağı atmak hayatınızı ve ailenizi kurtarmak demek.
Mbemba da o çocuklardan biriydi. Ama işin biraz suyu çıktı. Resmi kayıtlardaki doğum tarihi 8 Ağustos 1994 ve kariyerini buna göre kurmuş. Öte yandan geçtiğimiz hafta ortaya çıkan belge aslında 8 Ağustos 1988 doğumlu olduğunu gösteriyor. Bitmedi. CNN’in 2013 yılında ele geçirdiği evraka göre 2011 yılındaki Afrika Uluslar Kupası eleme maçında doğum tarihi 30 Kasım 1991 olarak verilmiş. Dahası, yıllar önce kendisine sorulduğunda, “1990 doğumluyum diye biliyorum” cevabını vermiş.
KİME NE ZARARI VAR?
Yaş küçültme pratiği öncelikle suç; evrakta sahtecilik. Yanında getirdiği muhtelif pratik ve etik sorunlar da var. Alt yaş gruplarında haksız rekabet yaratarak diğer oyuncuların önünü tıkıyor. Dahası, birçok oyuncu bu pratiğe başvurduğu için kariyerleri rotasından sapıyor. Yirmisinde çok parlak görünen bir isim 25 yaşına geldiğinde performans düşüşü veya yaşa bağlı sakatlıklar sebebiyle ortalıktan kaybolup ya kendini alt liglerde buluyor ya da kariyeri erken – aslında vaktinde – bitiyor. Çifte kimliğe sahip olmanın genç yaştaki futbolculara getirdiği psikolojik yük de azımsanmayacak cinsten.
Üstelik belli ülkeleri ikinci sınıf gören, ırkçı veya ayrımcı yaklaşımın eline koz veriyor. Avrupa kulüplerine bağlı olarak Afrika’da görev yapan scoutların oyuncu seçmelerine rastladınız mı bilmiyorum. İzledikleri bir maçtan sonra beğendikleri futbolculara yaptıkları muamele, iş görüşmesinden ziyade esir pazarını andırıyor. Ergenlik çağındaki çocukların bir sırtı bir göğsü döndürülüyor, eğilip kalkmaları söyleniyor, ayaküstü dişlerine bakılıyor. Bütün bu davranışları oyuncunun güvenilmez olduğu argümanıyla gerekçelendirebiliyorlar.
Neticede ayrımcılık iyice yerleşiyor. 2008 yılında Everton’ı çalıştıran David Moyes o günlerde iyi performans veren forveti Yakubu Ayegbeni için, “Daha 25 yaşında, gerçi Nijerya 25’i; yani gerçekten o yaştaysa önünde uzun yıllar var” demiş ve açıklamasına gelen ırkçılık suçlamalarını sözlerinin yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle reddetmişti. José Mourinho ise ikinci Chelsea döneminde takımdaki golcü eksikliğinden yakınırken, “Elimde bir tek Eto’o var, o da 32 yaşında. Belki de 35’tir” diyerek nahoş bir muziplik yapınca Kamerunlu yıldızın sert tepkisiyle karşılaşmıştı.
NASIL ÇÖZÜLÜR?
Aslında bir yöntem bulundu. FIFA 2009’dan itibaren kendi turnuvalarında oynayacak futbolcular için MR testi şartı getirdi. Oyuncuların el bileğine bakılarak kemik yaşı ölçülüyor ve söylenene göre en az yüzde 99 oranında doğru sonuç veriyor. Ancak kemik yaşı ölçümünün güvenilirliği esasen 17-18 yaşına kadar geçerli. Yani 26 yaşındaki bir oyuncunun aslında 32 olduğunun tespiti o kadar kolay değil. Üstelik uygulama FIFA turnuvalarıyla sınırlı. Yani genç milli takımlara “bulaşmadan” top koşturan bir oyuncu kulübüyle işbirliği yaparak transferini mümkün kılabiliyor.
Yine de kayıtların daha güvenilir ve dijital hale gelmesi, tıbbi testlerin daha yaygın olması sayesinde eskiye göre bu vakaların daha fazla ortaya çıkarıldığı kesin. Çocukların okul kayıtlarının daha sıkı takibi de fayda getiriyor.
Ama hepsinden önce niyet ve bilinç gerekiyor. On iki yıl önce Nijerya Futbol Federasyonu “Hile yapıyoruz” dediği için apar topar görevinden alınmıştı. Oyuncuları yaşlı olduğu için A Milli Takımın başarısız olduğunu söylediği için kovulan teknik adamlar oldu. Ama hilenin aslında kendilerine zarar verdiğini fark edenler artıyor. Geçen ay Kamerun Futbol Federasyonu kimlik veya yaş sahtekarlığı şüphesiyle 44 oyuncu hakkında soruşturma başlattı. İlerleme kaydetmek için ülke federasyonlarının ve kıta konfederasyonlarının harekete geçmesi şart.
BİZDE ÖYLE ŞEY OLMAZ MI?
Yaş sahtekarlığı en çok Afrika’da görülüyor ancak dünyanın geri kalanı da sütten çıkma ak kaşık değil. Amerika’da Danny Almonte ve Albert Pujols gibi beyzbol oyuncularının aynı suçu işlediği sabit. Futbolda yaygın yöntemlerinden biri doğum yılını değil gününü değiştirerek “ay küçültmek”. Yaş limitli organizasyona kabul için oyuncunun en geç 1 Ocak’ta doğması gerektiğinden birçok çocuğun kimlik bilgileri değiştiriliyor. 2017 yılında Portekiz’le hazırlık maçında karşı karşıya gelen Türkiye 17 Yaş Altı Futbol Milli Takımı’ndaki sekiz isim– tesadüf bu ya – 1 Ocak 2001 doğumluydu. Benzer uygulamaları geçmişte ve bugün bulmak mümkün. Sorumlulardan hesap sorulmuyor.
Chancel Mbemba olayı henüz neticeye bağlanmadı ve işin içinden çıkılması zor görünüyor. Bu ve benzer örneklerde oyuncunun fail mi yoksa mağdur mu olduğunu kestirmek de her zaman kolay değil. Makriköylü Mustafa’nın dünyasındaki üçkağıtlar günümüzde mütevazı kalabilir. Neoliberal dünyanın yeni futbolunda para için yaşınızdan bile olabilirsiniz. Hem de bazen kendi isteğinizle…