Gassal: İddiası kendinden büyük dizi

‘Gassal’, güçlü bir çıkış noktasına sahip olsa da, eksik senaryo, yüzeysel karakterler ve yapay diyaloglar nedeniyle beklenen etkiyi yaratamayan bir yapım.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

Ahmet Kural’ın başrolünde yer aldığı ‘Gassal’ dizisi, TRT’nin dijital platformu Tabii tarafından büyük bir tanıtım kampanyasıyla izleyiciyle buluştu. 10 bölümden oluşan ve senaryosunu Sümeyye Karaaraslan’ın yazdığı dizinin yönetmen koltuğunda ise Selçuk Aydemir oturuyor.

HAYATTAKİ EN ÖNEMLİ SORU: ÖLÜNCE BAKİ’Yİ KİM YIKAYACAK?

‘Gassal’, kimi zaman kimsesiz cenazeleri yıkayan Baki adlı bir gassalin, "Ölünce beni kim yıkayacak?" sorusunu sorarak hayatını sorgulamaya başlamasını konu alıyor. Ahmet Kural’ın canlandırdığı Baki, yalnızlık ve ölüm korkusuyla boğuşan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Annesi ölmüş, babası hapiste, çevresindeki insanlar ise ya kötü ya da ‘cahil’. Tek bir arkadaşı var Baki’nin, o da 3 çocuğuna bakan, eşi çalışırken ev işlerini yapan ‘ev erkeği’ Ahmet. Ahmet, eşini ve çocuklarını mutlu etmek için elinden geleni yapıyor, bu nedenle de Baki’yle sürekli çatışma halinde.

Baki, genel anlamda mutsuz, evden işe işten eve bir yaşam sürüyor. Evi, çocukluğunu geçirdiği, annesinin ölümüne şahit olduğu ev; tek bir çivi bile çakmamasını bırakın, herhangi bir eşyanın yerini bile değiştirmemiş yaşamı boyunca. Başına gelen bir olayın ardından ölürse kendisini kimin yıkayacağını düşünmeye başlıyor. Derdi hayata karışmak, arkadaş edinmek veya bir ‘yuva kurmak’ değil, ölünce onu yıkayacak birinin olması. Ahmet’in önerisiyle, biraz da zorlamayla kız istemeye gidiyor Baki. Kafasındaki düşüncelerden kurtulmasının tek yolu belki de yuva kurması çünkü. Ancak istemede işi sorulduğunda ölü yıkadığı için ters bakışlarla karşılaşıyor, istediği kızın sevdiği ‘belalı’ biri olduğu için reddediliyor. Bunu da kaderi sayıp mutsuz dünyasına dönüyor.

Baki, “Nasıl dayanıyorsun bu kadar ölü görmeye?” sorusuna “Ben de anlamıyorum, nasıl dayanıyorlar bu kadar diri görmeye?” diye büyük ve klişe laflar etmeyi de seviyor. Dizi, baş karakter Baki’yi ölümün gerçekliğini derinden kavramış, erdemli ve muhafazakâr bir figür olarak sunarken, diğer tüm karakterleri cahil, bencil ve korkak olarak gösteriyor. Bu yaklaşım, diziyi yalnızca bir hikâye anlatısı olmaktan çıkarıp, propaganda aracı gibi hissettiren bir yere taşıyor.

Evet, Baki yalnız ancak bu yalnızlık kendi kusurlarından kaynaklanıyor. ‘Erdemli’ bir figür olarak sunulan başkarakterimiz, çevresindeki insanlara karşı sürekli agresif, alaycı ve aşağılayıcı bir tavır sergiliyor. Neyse ki bu durum, izleyicinin başkaraktere sempati duymasını zorlaştırıyor.

SÜRÜKLEYİCİ KURGU, OLGUNLAŞMAMIŞ SENARYO

Dizinin senaryosu, bu temel zayıflığı destekler şekilde ilerliyor. İlk bölümlerde ölüm korkusu ve yalnızlık ekseninde şekillenen hikâye, sonraki bölümlerde dağınık bir şekilde farklı konulara yöneliyor. Baki’nin annesinin neden öldüğü, babasının hapisten çıkışı gibi önemli olaylar yalnızca anlık bahsedilip unutuluyor. Ya da ‘çırak karakteri neden korkmasına rağmen gassal olmaya itiliyor, korkusunun kökeni ne?’ gibi sorular yanıtsız bırakılıyor.

‘Gassal’, farklı konusu ve reklamlarıyla dikkat çekse de yaratmak istediği etki ile ulaştığı sonuç arasında ciddi farklar var. Dizi, sürükleyici bir hikâye kurgusu yakalamış olsa da, senaryo ve karakter derinliği açısından büyük eksikler barındırıyor. Yaklaşık beş saat süren bir sezon boyunca, başkarakter dışında hikâyeyi zenginleştirecek yan karakterlere yer verilmiyor. Karakterlerin yeterince derinleştirilememesi ve senaryonun olgunlaşmamış hissi, hikâyenin etkileyiciliğini baltalıyor.

Dizi boyunca işlenen dini temalar, özellikle seküler karakterlerin cehaleti üzerinden hikâyeye dahil ediliyor. Örneğin, “İkindi vaktinde alırsınız cenazeyi” sözünü duyup “Saat 6 gibi alırız, ikindi ne zaman?” diye soran karakterler, dinle ilgili en ufak bilgisi olmayan figürler olarak sunuluyor. Bu tarz yapay diyaloglar, hikâyeyi zenginleştirmek yerine sığlaştırıyor. Bu bilmeme hali üzerinden “alaycı” bir ton yaratılıyor. Farklı düşünceleri aşağılayan bu kibirli anlatı, izleyicide zorlama bir etki yaratıyor.

Final sahnesine gelirsek, final dizinin konseptine uygun şekilde daha sarsıcı olabilecekken, gayet tahmin edilebilir bir noktada kalıyor. Tüm bu eksiklikler, dizinin potansiyelini gerçekleştirememesine neden oluyor.

REKLAMIN İYİSİ KÖTÜSÜ VAR MIDIR?

‘Gassal’, konusundan çok reklam kampanyasıyla gündemde kaldı. Propaganda hissi veren yaklaşımı ve agresif reklam kampanyası, dizinin içeriğinden daha çok tartışıldı.

Özellikle billboardlarda yer alan “Ölünce beni kim yıkayacak?” sloganı, birçok insanda haklı olarak rahatsızlık yarattı. Bu sloganın hastaneler ve son dönemlerde intihar vakalarının yoğun olduğu Marmaray gibi hassas yerlerde bile sürekli göz önünde olması, fazlasıyla sorumsuz bir tanıtım stratejisi. Özellikle de kamu yayıncılığı misyonuyla hareket eden bir kanalın dijital platformu için.

Eğer dizi başka bir platformda yayınlanmış olsaydı, bu kadar geniş bir tanıtım alır mıydı, bu kadar dikkat çeker miydi, burası da tartışmanın bir başka noktası. Ancak bu şartlar altında ‘Gassal’ toplumsal bir tartışma başlatmaktan öteye gidemedi. Bu kadar dikkat çeken bir yapımın, içeriğiyle de konuşulabilmesi gerekirdi.

ŞİDDET FAİLİNE ALAN AÇMAK

Dizinin reklam kampanyası ve içeriği kadar tartışılan, göz ardı etmememiz gereken başka bir yönü daha var: Şiddet faili bir oyuncunun, kamu yayıncılığı misyonuyla hareket eden bir platformun yapımında başrolde yer alması.

Ahmet Kural, Sıla Gençoğlu’na uyguladığı fiziksel şiddet nedeniyle üç ayrı suçtan yargılanmış ve kamuoyunda büyük tepki toplamış bir isim. Kural, 2 yıl sınırının altında kaldığı gerekçesiyle (1 yıl 4 ay 20 gün) hapse girmedi. Uzun bir süre projelerde yer almayan Kural’ın, Tabii gibi bir kamu platformunun yapımında başrolde yer alması, şiddet faillerinin toplum nezdinde nasıl aklanmaya çalışıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bir erkeğin şiddetini görmezden gelerek onu izlemeye devam etmemizin istenmesi faile daha çok alan açmak demek. Şiddet faillerine böylesine büyük alanlar açılması, şiddetin üzerini kapatarak sektöre ‘yeniden kazandırılmaya’ çalışılması toplumsal travmaları derinleştirmekten başka bir yola hizmet etmiyor.

GÜÇLÜ FİKİR, EKSİK UYGULAMA

‘Gassal’, güçlü bir çıkış noktasına sahip olsa da, eksik senaryo, yüzeysel karakterler ve yapay diyaloglar nedeniyle beklenen etkiyi yaratamayan bir yapım. Ahmet Kural gibi bir şiddet failinin başrolde olması, dizinin yarattığı rahatsızlıkların önemli bir kısmını oluşturuyor.

Sonuç olarak, ‘Gassal’, güçlü bir reklam kampanyasıyla dikkat çekse de, içerik anlamında büyük eksiklikler taşıyor. Sokaklarda şiddet görmeden, korkmadan, öldürülmeden yürüyemediğimiz bir toplumda, “ölünce bizi kimin yıkayacağı”nı düşünmek biraz lüks kaçıyor. Önce hayatta kalalım da, gerisini sonra konuşuruz.