Gazeteci Müftüoğlu hakkında tutukluluğa devam kararı
9 aydır tutuklu bulunan DFG eş başkanı ve gazeteci Dicle Müftüoğlu tahliye edilmedi. Bir sonraki duruşma 29 Şubat 2024 tarihine ertelendi.
Evrim Deniz
DİYARBAKIR - Ankara merkezli soruşturma kapsamında 29 Nisan’da 15 kentte düzenlenen operasyonlarda DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Sedat Yılmaz da gözaltına altındı. Gözaltına alınan Müftüoğlu, Yılmaz ile birlikte çıkarıldıkları Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Müftüoğlu, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Ankara’da Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Tutuklu gazeteci Dicle Müftüoğlu'nun ilk duruşması 8 ay sonra 7 Aralık 2023 tarihinde görüldü. Bugün Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 2'nci duruşmaya Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Disk Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), Diyarbakır DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek ve Batman milletvekili Zeynep Oduncu, gazeteciler ve avukatlar katıldı.
Dicle Müftüoğlu'nun savunuculuğunu üstlenen avukatlar Resul Temur, Veysel Ok mahkeme salonunda hazır bulundu. Müftüoğlu Ankara Sincan Kapalı Cezaevi'nden SEGBİS aracılığıyla katıldı.
'GAZETECİLİK, ÖRGÜTSEL FAALİYET OLARAK YANSIDI'
Duruşma Müftüoğlu'nun savunması ile başladı. Salonda dayanışma için bulunan gazetecileri selamlayan Müftüoğlu şöyle devam etti: "Yargılandığım davada gazetecilik faaliyetlerim örgütsel faaliyet olarak adlandırıldı. Türkiye'deki genel durum her değiştiğinde basına yönelen ve basını susturmaya çalışan bir sistem var. Kadınlara yönelik şiddettin katliama vardığı, ekolojik kırımın olduğu ve çocuk istismarının bu kadar yüksek olduğu ülkede basının bu kadar susturulmaya çalışılıyor olması toplumu etkiliyor."
'BELİRTİLEN TARİHLERDE YURT DIŞINDA OLMAMASINA RAĞMEN SUÇLANIYOR'
İddialara ilişkin açık tanık Kerem Gökalp'in beyanlarına değinen Müftüoğlu, belirtilen tarihlerde yurt dışına çıkış yapamadığını trafik kazası geçirdiğini ve 9 ayı aşkın bir süreyi boyunluk ile geçirdiğini söyledi. Müftüoğlu, "Irak'a gidişim örgütsel faaliyet olarak yansıtılmış fakat ben seçim takip etmeye gittim ve bu haberlerim ile kanıtlıdır. Bir gazeteci, olay neredeyse oraya gitmekle mükelleftir" diye konuştu.
Gizli tanığın beyanlarına değinen Müftüoğlu, "Ben Mezopotamya Ajansı'nda sigortalı olarak çalışıyorum. Ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ise yönetmeliğe uygun bir şekilde resmi olarak kuruldu. Ve DFG gazetecileri savunmak amacı olan bir dernek. Bizler orada onlarca gazeteciye eğitimler verdik. Ve bunlar kamuoyuna açık bir şekilde gerçekleştirildi" dedi.
'DOSYAYI KABARTMAK İSTEDİLER'
Müftüoğlu iddianamede bulunan söz konusu suçların gazetecilik faaliyetleri olduğunu belirterek şöyle devam etti: "Bu meslekte sahada pişmek dediğimiz bir olgu vardır. Ben yıllarca sahada çalıştım ve yıllar içinde haber şefliği yaptım. Bunlar benim mesleki yeterliliğim ile alakalı. Bunların örgütsel faaliyet olması mümkün değil. Yine yaptığım telefon görüşmeleri 'örgütsel faaliyet' olarak aktarılmış. Bunlardan bazı isimler şöyle Özgür Paksoy, Sedat Yılmaz yani benim meslektaşım ve onlarla görüşmem kadar normal bir şey olamaz. Dosyayı kabartmak için bunların konulduğu aşikar. Ve meslektaşlarım ile aynı ortamda bulunduğum için aynı baz istasyonunda sinyal verdiğim için suçlanıyorum. Yine avukat arkadaşlar ile aynı baz istasyonundan sinyal vermem hayatın ve mesleğimin akışına çok uygun bir gerçek."
'HER FAALİYETİM SUÇ OLARAK YANSIDI'
Evinde bulunan bir kitabın da suç olarak gösterildiğini söyleyen Müftüoğlu, "Ben gazeteciyim kültür sanat haberleri de yapıyorum. Ve bir okurum, birçok yayınevi yeni çıkan kitapları gazetecilere yollarlar. Ama polisin yüzlerce kitap arasından birini seçip suç olarak koyması çok ilginç. Bir gazeteci olarak nasıl takip edildiğim ve her faaliyetimin nasıl suç gibi yansıtıldığını görüyorum" diye konuştu.
Savunmasına devam eden Müftüoğlu, öğrencilik yıllarında aldığı burslar ve tanıdığı tanımadığı birçok kişinin ismi dosyaya konarak bir algı yaratılmaya çalışıldığına değindi. 9 aydır tutuklu olduğunu hatırlatan Müftüoğlu, "Gazetecilik faaliyetlerim yargılanıyor tahliyemi talep ediyorum" dedi.
'KANDİL'DE OLDUĞU SÖYLENEN TARİHLERDE TÜRKİYE'DEN İMZALI HABERLERİ VAR'
Duruşma açık tanık Kerem Gökalp'in konuşması ile devam etti. Dicle Müftüoğlu'nu tanıdığını söyleyen Gökalp, Müftüoğlu'nu KCK'nin düzenlediği basın komitesinde gördüğünü belirtti. O faaliyette eğitimci olarak bulunduğunu belirten Gökalp, avukat Resul Temur'un 'hangi tarihlerde oradaydı' sorusuna '2014 Temmuz-Ağustos' olarak cevap verdi.
Dicle Müftüoğlu ise, o tarihlerde orada bulunmadığını söyledi. Ve Müftüoğlu'nun o tarihlerde Türkiye'den adıyla imzalı haberleri olduğu da bir önceki mahkemede heyete sunuldu.
İddia makamı tutukluluğun devamını istedi.
Ardından söz hakkı alan Müftüoğlu, "Gazeteciliğin özgür bir ortamda sansürsüz devam etmesi için mücadele ettim. Tekrar belirtiyorum gazetecilik suç değildir. Eğer bir gazeteci haberlerinden dolayı yargılanıyorsa diğer bütün gazeteciler için tehdit var demektir" dedi.
'MÜFTÜOĞLU'NUN FOTOĞRAFI NEDEN TANIK GÖKALP'E GÖSTERİLDİ?'
Müftüoğlu'nun savunmasını üstlenen avukat Resul Temur, "Soruşturma Kerem Gökalp'in beyanları üzerine yürütülüyor. Gökalp, KDP tarafından Türkiye'ye teslim ediliyor. Ve ilk alınan ifade tutanağında Dicle'ye dair hiçbir beyan yok. Aradan zaman geçiyor. Kerem Gökalp Ankara'ya götürülüyor ve orada Müftüoğlu'ndan bahsediyor. Gökalp onlarca davada da itirafçı. Gökalp'in beyanlarının somut bir delili yoktur. Biz merak ediyoruz Gökalp neden Ankara'ya götürüldü? Dicle Müftüoğlu'nun fotoğrafı neden tanığa gösterildi" diyerek şöyle devam etti:
"Müvekkilim gazeteci, tanığın verdiği tarihlerde Müftüoğlu'nun yurt dışında olmadığı çok rahat kanıtlanabilir. Müvekkilim çok ağır bir kazadan sonra örgütün kırsal dağlarına yolları aşarak gitmesi mümkün değil. Geçen celse sundum yine sunayım, 2017 yılında Irak'tan haberleri var. Aynı zamanda müvekkilimin o yılda Ezdiler'e karşı DAEŞ'in yaptığı katliama dair haberleri var. Ve 2017 yılında Dicle'nin yurt dışına çıkışı bu şekilde sunuluyor. Bunlar benim açık kaynak araştırmalarım. Açık ve gizli tanıkların beyanlarını mutlak doğru olarak kabul ediyorsunuz."
'TANIK DAHA ÖNCE DEVLET ADINA ÇALIŞTIĞINI BEYAN ETTİ'
Açık tanık Kerem Gökalp'in daha önce tanık olduğu farklı bir gazeteci duruşmasında heyetin "devlet adına mı çalıştınız" sorusuna 'evet' cevabı verdiğini hatırlatan Av. Temur, gizli beyanının akışında farklılıklar olduğunu söyledi.
Temur, "Müvekkilim MA'da editörlük yapıyor daha önce muhabirlik yaptı. Aynı zamanda DFG'de eş başkanlık yapıyor ve DFG'nin kamuoyuna açık bir şekilde çağrı ile atölyeler düzenlediği hepinizin ulaşabileceği bir bilgi" diye ifade etti.
'SON 2 YILDA 30'U AŞKIN GAZETECİ AYNİ SUÇLAMALAR İLE YARGILANDI'
Savunmasına devam eden Av. Temur, "Türkiye'de Kürt gazetecilere yapılan baskı sansürün karşılığıdır. Son iki yıl içinde 30'u aşkın Kürt gazeteciye benzer iddialar ile soruşturmalar var. Tanıkların beyanı bir bütün olarak ele alınırsa kaç kişi hakkında ezbere şeyler söylediği ortaya konur. Peki biz açık tanığın beyanları ile Ankara'daki 11 gazeteciyi mi cezalandıracağız yoksa Dicle Müftüoğlu'nu mu? Baz istasyonuna bakarsa şu an heyetteki herkes örgütten yargılanabilir" dedi.
Av. Resul Temur, Müftüoğlu'nun evinden suç unsuru olarak alınan kitabın basıldığı yıl yasaklı olmadığına değindi ve tahliye talep ederek savunmasını sonlandırdı.
'SAVCI KADRONUN NE DEMEK OLDUĞUNU BİLMİYOR'
Avukat Veysel Ok, sürecin hukuksuzluklar ile ilerlediğini belirterek şunları kaydetti: "43 sayfanın iki sayfası Dicle ile ilgili. İddianamede fotoğraf yok, delil yok. Umarım zayıf savcılar bundan sonra iddianame hazırlarken daha iyi çalışır. Bir kadro söz konusu ama savcı kadronun ne demek olduğunu bilmiyor. Kadro gizlidir. Kadro bilinmez. Tanığın belirttiği süreçlerde müvekkilimin boynu kırık. Sabah gazetesinin tanıkla ilgili haberi var. Ve haberde Kerem Gökalp'in KCK'nin en üst düzeyde yönetici olduğu yazılmış. Ama tanık Dicle'nin orada neden bulunduğunu bilmiyor mu?"
'KARŞINIZDA BİR GAZETECİ VAR'
Baz istasyonundan alınan sinyallerin suç unsuru olarak gösterilmesine değinen Ok, "Sırf baz istasyonu ortak sinyal çekiyor diye siz kimseyi 9 ay tutuklayamazsınız. Telefondaki mesajlaşmalar örgütsel veri olarak ele alınıyor. Ama mesajlara dair içerik yok. Savcılık makamı niyet okumuş. Ama savcılık niyet okumaz eylem ortaya koyar. Maslak raporu ise Dicle gibi bir gazetecinin yüz akıdır. Ortada 9 aylık bir tutukluluk var ve karşınızdaki bir gazeteci" diye ifade etti.
Mahkeme heyeti gazeteci Dicle Müftüoğlu'nun tutukluluğunun devamına ve gizli tanığın mahkeme huzurunda dinlenilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 29 Şubat 2024 tarihine ertelendi.
'HERKES DİCLE'NİN SUÇSUZ OLDUĞUNU BİLİYOR'
Duruşmanın ardından MLSA, DFG, TGS ve Disk Basın İş, MKGD ve gazeteciler basın açıklaması yaptı.
Açıklamada konuşan DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, "Duruşma salonunda hepimiz gördük. Duruşma hakimi dahil olmak üzere herkes Dicle'nin suçsuz olduğunu biliyor. Ama düşmanca tavır sergileyerek tahliyesi ertelendi. Müftüoğlu da belirtti aslında yargılanan gazetecilik faaliyeti. Evet Dicle'yi burada tutacağız ve gazetecilik yapmasına izin vermeyeceğiz tavrı var. Öfkeliyiz çünkü bu duruşmada Dicle'yi almayı umut ediyorduk. Bir gazetecinin yeri zindanlar değil. Sokaklardır. Gazetecilik suç değildir, özgür basın Susturulamaz. Bizler gazeteciliği savunmaya devam edeceğiz. Dicle'nin bir an önce tahliye edilmesini istiyoruz" dedi.
'DAHA KALABALIK OLMALIYIZ'
MLSA Eş Direktörü Av. Veysel Ok, 9 aydır bu sürecin devam ettiğini belirterek "Bugün hem Dicle, hem avukatları iddianameyi savunmaları ile çürüttüler. Diğer celse daha kalabalık olmalı ki Dicle'yi alalım" dedi.
'DİCLE'NİN ÖMRÜNDEN 1 YIL ALINDI'
Ardından konuşan TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, kendi adına şaşkın olduğunu belirterek devam etti: "Bu duruşmada bir mantık aradık ama ortaya konan hukuksuz delillerle olumlu bir sonuç çıkmadı. Dicle'nin ömründen bir yıl alındı. Hukuksuz bir biçimde bir gazeteci mesleğinden men ediliyor. Umarım bir sonraki duruşma daha kalabalık geçer ve Dicle'yi alırız."
'DİCLE'NİN GAZETECİLİĞİNE ŞAHİDİZ'
Disk Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ise, "Mahkeme heyeti bu ülkede hukukun ve anayasanın olmadığını ortaya kondu. Dicle gazetecidir onun gazeteciliğine şahidiz. Dicle tekrar çıkacak ve doğruları yazmaya devam edecek" diye ifade etti.
MKGD yöneticilerinden Aysel Işık, bir hukuksuzluk yaşandığını belirterek şöyle konuştu: "Tüm iddialar çürütülmesine rağmen Dicle, özgürce haber yazmanın cezasını çekiyor. Biz bu kararı tanımıyoruz özgür basın susturulamaz diyoruz."