Gençlerin üzerine 'çevresel kıyamet' korkusu çöküyor
Teşhis edilebilir bir durum olmasa da uzmanlar, iklimle ilgili endişelerin dünya çapında artmakta olduğunu dile getiriyorlar.
Andrew Gregory
Uzmanlar, mevcut iklim krizinin çocukların ve gençlerin ruh sağlığını giderek daha fazla olumsuz yönde etkilediği konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Halk sağlığı uzmanları, yükselişe geçen “eko-kaygı” -kronik çevresel kıyamet korkusu- düzeylerinin uzun vadede göz ardı edilmesinin ve pek çok insana zarar vermesinin muhtemel olduğunu ifade ediyorlar.
EN ÇOK SAVUNMASIZ OLANLARI ETKİLİYOR
British Medical Journal’da (BMJ) bir makale yayınlayan Imperial College London Birinci Aşama ve Halk Sağlığı Bölümü’nden Mala Rao ve Richard Powell, eko-kaygının bu tür psikolojik etkilere karşı az çok savunmasız olan insanlar arasında var olan sağlığa ve sosyal hayata dair eşitsizlikleri şimdikinden daha da kötü hale getirme riski taşıdığını söylüyor. Şimdilik teşhis edilebilir bir durum gibi görülmese de eko-kaygı ve yarattığı karmaşık psikolojik etkiler kabul görmeye başlarken çocuklar ile gençler üzerindeki “orantısız” etkisinin yükselişte olduğunu belirtiyorlar.
Bilim insanları, makalelerinde, İngiltere’de 2020 yılında çocuk psikiyatristleri arasında gerçekleştirilen araştırmaya atıfta bulunarak, katılımcıların yüzde 57’lik bir oranla yarısından fazlasının, iklim krizi ve doğal çevrenin durumuyla ilgili sıkıntı yaşayan çocuk ve gençlerle görüştüklerini vurguluyorlar. 16-25 yaş arasındaki gençlerde iklim kaygısı hakkında gerçekleştirilen yakın tarihli bir uluslararası araştırma, iklim krizinin yarattığı psikolojik yükün “dünya genelindeki bu gençlerin büyük bir bölümünü derinden etkilediğini” ortaya koyuyor.
Rao ve Powell, küresel liderleri, karşımızdaki güçlükleri, hemen harekete geçme gereğini ve hiç kimseyi geride bırakmadan daha mutlu ve sağlıklı bir geleceğe giden yolu inşa etmek için gereken taahhüdü vermeye çağırıyor.
GENÇLER İHANETE UĞRADIKLARINI DÜŞÜNÜYOR
Yayınlanan araştırma, gençlerin sahip olduğu duyguların hükümetler ve yetişkinler tarafından ihanete uğrama ve terk edilme duygularıyla nasıl bağlantılı olduğuna ilişkin bir bakış açısı sunduğunu ifade ediyor. Hükümetlerin [sorunlara] yeterli yanıtı veremediği, gençleri “geleceksiz” ve “insanlığı kaderine terk edilmiş bir halde” bıraktığı görülüyor.
Uyarıları, Greta Thunberg’in küresel liderleri azarlamasından ve iklim acil durumuyla ilgili vaatlerini “boş laflar” diyerek reddetmesinden bir hafta sonra geldi. Greta Thunberg, nisan ayında, iklim aktivizmini nitelemek için alaycı bir şekilde “hayvansever” ifadesini kullanan Boris Johnson’dan alıntı yaptı ve “Bu, pahalı, politik doğrucu ve çevreci bir hayvanseverlik eylemi değil” dedi. BM’nin aktardığı kadarıyla, 2030 yılına dek karbon salımlarının yarı yarıya düşmesinden ziyade yüzde 16 oranında artması bekleniyor; bu, küresel ısınmayı uluslararası bağlamda kabul gören 1.5 santigrat derece sınırının altında tutmak için gereken oran demek.
ÇEVRE BİLİNCİ YAYGINLAŞTIRILMALI
Rao ve Powell, artış gösteren iklim kaygısı düzeyini hafifletmek için neler yapılabileceğine kafa yormanın mühim olduğunu dile getiriyor. “Eko-kaygı yaşayan genç ve yaşlılarda iyimserliği ve umudu arttırmak için en iyi yol, iklimsel yatıştırma ve uyum hususunda en doğru ve en güvenilir bilgilere ulaşabilmelerini sağlamak” diyorlar: “Bilhassa mühim olan şey, tabiatla nasıl daha güçlü bir şekilde bağ kurabilecekleri, bireysel düzeyde daha çevreci seçimlere nasıl katkı sağlayabilecekleri ve kendileriyle benzer düşünen topluluklar ve gruplarla güçlerini nasıl birleştirebilecekleri hususunda bilgi sunmaktır.”
BMJ’de yayınlanan yeni araştırma, bunun dışında, zararlı davranışların değiştirilmesinin 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu hedefine ulaşmanın yolu olabileceğini savunuyor. Cambridge Üniversitesi’nde görevli Theresa Marteau, tek başına teknolojik ilerlemelerin yetersiz kalacağını söylüyor. Büyük oranda bitki bazlı bir beslenme benimsemenin ve yolculukların büyük kısmını yürüyüş, bisiklet ve toplu taşıma araçlarının bir karışımını kullanarak gerçekleştirmenin sera gazı emisyonlarını büyük ölçüde azaltacağını ve sağlığa iyi geleceğini sözlerine ekliyor.
Yazının orijinali The Guardian sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)