Gençliğin ne demek olduğunu bilmek
“Mank” filmini hatırlar mısınız? Yönetmen David Fincher, senaryosunu babası Jack'in 1990'larda yazdığı Oscar adayı bu filmin yönetmenliğini üstlenmişti. Herman J. Mankiewicz’in katkısıyla ‘Amerikalı’ adıyla yazılan Yurttaş Kane'in yapımının ardındaki hikayeyi, siyasetin ve Hollywood’un üstü örtülü bir dönemini anlatır. Yurttaş Kane tam bir gizlilik içinde yapılmıştır.
“Yönetmen, ama yazan bir oyuncu-yönetmenim”, kendini böyle tanımlıyor Orson Welles.
Bir filmi yaparken oyuncuları tek bir kamera kaydeder, bir oyun oynarken salondaki yüzlerce kamera, izleyicinin gözleri… Welles bu sayı için “1500” kamera, diyor. Onun sanat serüveninde yükselişi kamera gözlerin karşısında oynadığı ya da sahneye koyduğu oyunlarla başlar.
Bana ilginç gelmişti, babasının ölümü sonrası, onun bıraktığı parayla on altı yaşında çıktığı Avrupa gezisinde, örneğin İrlanda’da oyuncu olabilmeyi başarmak… Üstelik Gate Theatre adlı tiyatro topluluğunun yöneticisine bir Broadway yıldızı olduğu yalanını uydurmuştur. Tabii ki kimse yutmamıştır, ama seçmelerde müthiş performans gösterince affedilmiştir.
Birkaç yıl süren bu serüven ABD’ye geri dönüşüyle, kurduğu çoğu siyahi oyuncu olan Negro Theatre Project ve ilk oyunları Macbeth ile Shakespeare dünyasının kapısını açar.
Shakespeare tutkusunu sahne ile sınırlamayacaktır, hem Macbeth hem Othello’yu sinemaya da taşır.
Bu arada 16 Haziran 1937 günü, hazırlıkları tamamlanan Marc Blitzstein politik müzikalinin (The Cradle Will Rock/Beşik Sallanacak) perdesini açmaya birkaç dakika kala, gelişen işçi hareketi ve kültürüne karşı savaşıma-komünizm suçlamasıyla saldırıya bir ön hazırlık Blitzstein müzikali seçilecek, açılışı engellenecektir.
AMERİKAN TİYATRO TARİHİNİN EN BÜYÜK HİKAYESİ
Üstelik, siyasetin emrindeki oyuncu ve sahne Yöneticilerini temsil eden Sendika Actors' Equity oyunculara sahneye çıkmayı yasaklar. Blitzstein ve Orson Welles hemen yakında bir tiyatro salonu ve eski ama kullanılabilir bir piyano bulacak, oyuncular ve yüzlerce izleyici birlikte yürüyerek, şakalaşarak salon değiştirecektir. Blitzstein piyanonun başına geçip başlarken, izleyiciler arasında oturan, önceden rolü belli olan oyuncu koltuğundan ayağa kalkarak yerinde açılış şarkısını söyleyecektir. Oyuncuların geri kalanı da aynı şeyi yapacak ve Amerikan tiyatro tarihinin en büyük hikayelerinden biri doğacaktır.
Işıksız salondaki bu Brehtçi doğaçlama için Welles şöyle diyecektir:
“O salonda seyirciler vardı. Bize doğrultulan bir ışık olmasa bile onların ışığı bizi aydınlatıyordu.”
Welles 1937’de filmlerinin de karakterlerini paylaşacak oyuncularla Mercury Tiyatrosu’nu kurar, ilk oyunu yine Shakespeare kaynaklı bir Julius Caeser yorumu olacaktır.
Onu yakından tanıyanlardan Norman Lloyd kendisine sorulduğunda (2014) şunları söyleyecektir:
“Sanırım (Welles) bir tiyatronun başına geçen en yetenekli yöneticiydi. ‘Bir Welles Yapımı’ yazısını gördüğünüzde anlardınız. Sahneleme fevkalade, setler, müzikler, sesler, ışık, her şey olağanüstü… Tiyatroya onun gibi biri daha gelmedi.”
WELLES’E ŞÖHRET RADYO OYUNUNDAN GELDİ
Bilinmeyen değildir: Welles’e şöhret tiyatrodan değil, ciddiye almadığı radyo oyunundan gelir. Welles’in yönettiği ve anlatıcısı olduğu Mercury Theatre on the Air adlı radyo dizisinin H. G. Wells'in Dünyaların Savaşı adlı yapıtından uyarladığı, kurgusu gereği haber bülteni diyalogları da bulunan bölüm radyo oyunu olarak yayınlandığında Amerika sarsılır.
Yayını başından dinlemeyen, radyosunu haber bülteni verilirken açan Amerikalılar, uzaylıların dünyayı gerçekten istila etmekte olduğuna inanacak, paniğe kapılacak, caddeler yola düşenlerle dolacak, radyo kanalının telefonları kilitlenecektir. Yayın kesilir, radyodaki metnin gerçeği yansıtmadığı, kurmaca bir senaryo olduğu duyurulur ama…
Oyunun yankıları biter, Welles’e -bu harika çocuğa- RKO Radio Pictures film stüdyosunun kapılarını açar. İlk filmini, Citizen Kane/Yurttaş Kane’i çekebilecektir.
“Mank” filmini hatırlar mısınız? Yönetmen David Fincher, senaryosunu babası Jack'in 1990'larda yazdığı Oscar adayı bu filmin yönetmenliğini üstlenmişti. Herman J. Mankiewicz’in katkısıyla önce ‘Amerikalı’ adıyla yazılan Yurttaş Kane'in yapımının ardındaki hikayeyi, siyasetin ve Hollywood’un üstü örtülü bir dönemini anlatır. Yurttaş Kane tam bir gizlilik içinde yapılmıştır.
“Filmin çevrildiği stüdyoya kimse sokulmuyordu, tek çevirim senaryosu Kane’in elindeydi, oyuncuların hepsi senaryonun ancak kendileriyle ilgili bölümünü biliyorlardı, bunu da açıklamamağa ant içmişlerdi.” (Nijat Özön)
Ama hikayenin kahramanı Kane, 40 gazete ve dergileriyle Amerikan basınının en önemli kişisi William Randolph Hearst’ü anıştırıyordu. Filimde yer alan ve ilişiği çok açık bazı sahnelerin değiştirilmesi yapımcıdan istense de, gerçekleşmedi. Akademi ödüllerinin hemen her dalında aday gösterilmesine karşın yalnızca senaryo ödülü verildi. Welles filmindeki gibi haklıydı, “zenginlik ve güç, insanca yaşamayı olanaksızlaştırıyordu”.
ZENGİNLİK, GÜÇ VE NÜFUZA RAĞMEN
Altın madeni, petrol kuyuları vb. ile zengin medya patronu Hearst ,Yurttaş Kane filminin gösterimini engellemesiyle, medyayı kullanarak okurları yanı sıra tüm seçmenlerin sevgisini elde etme gayreti, iç ve dış siyaseti yönlendirme gücüyle de bunu yapmıştı. Ama Welles Kane ile Hearst’e zenginlik, güç ve nüfuzuna rağmen ömür boyunca elde edemediği bir şeyin varlığın söylemiş ya da hatırlatmıştı, çocukluğunun masumiyetini…
“Bütün zamanların en iyi on filmi” listelerine girdi, karakterlerinin psikolojik dünyasına yakınlaşma başarısı, seste ve çekimde denediği yeni teknik, anlatı ustalığı, yaratıcılığı, sinema diline katkısıyla tanındı; övgüler aldı ama, Welles, Hollywood’da çektiği son ve en iyi filmlerinden Touch of Evil dahil hiç bir filmiyle para kazanamadı. O nedenle Hollywood’da adı “Görkemli Başarısız” olarak anıldı…
Üzücü tabii ki, neredeyse tüm yaşamı başlayıp bitiremediği filmlerine para bulmak için başka yönetmenlerin filmlerinde ve saçma sapan reklam filmlerinde oynamak, yorucu seslendirme işleri yapmakla geçecektir.
Belki o nedenle biraz alaycı eleştiriler alsa da bence “bir masadaki iki biftek ve bir bardak Scotch viskiden oluşan yemeğini” fazlasıyla hak etmiştir. (Hitchcock için üç biftek ve üç kâse dondurma belirtilir…) Tabii ki sonuçta Welles’in fiziki görünümünü de etkileyen yemek zevki saplantısı doktorunun uyarısına neden olacaktır.
Welles diyeti hakkında şunları söyler:
"Doktorum, başka üç kişi olmadıkça dört kişilik samimi akşam yemekleri yemeyi bırakmamı söyledi.”
ÖĞLE YEMEĞİNE DOKUNMAYIN
Orson Welles 1983'te bir gün, sanat dünyasının seçkin restoranı Ma Maison'da yemeğini yerken, Richard Burton masasına gelerek "Orson," diyecektir, "seni görmek ne güzel. Çok uzun zaman oldu. İyi görünüyorsun. Elizabeth (Taylor) benimle. Seninle tanışmayı çok istiyor. Onu masana getirebilir miyim?
Richard Burton’a "Hayır," yanıtını verir Welles.
"Gördüğün gibi, öğle yemeğimin ortasındayım."
YURTTAŞ KANE'DE EN SEVDİĞİM YEMEK SAHNESİ
Eğer benden Citizen Kane'deki en sevdiğim sahneyi daha doğrusu yemek sahnesini seçmemi isteseydiniz, bir yazara göre “tüm film yemek sahnelerinin en harikalarından biri” olan aşağıda plan ve diyaloglarını verdiğim sahneyi seçerdim.
Kahvaltı masasının iki ucunda Orson Welles (Kane) ve Ruth Warwick (Emily) oturmaktadır. İki evli insan başlangıçta duygu/düşüncede çok yakındır, yıllar geçtikçe -aynı masada- sevgi/düşünce/politik görüşte birbirlerinden uzaklaştıkları görülecektir.
1.Kare/tek plan: Kane: -Çok güzelsin Emily: – Öyle mi? Evet, güzelsin. Çok, çok güzelsin. – Bir gecede hiç altı davete birden gitmemiştim. Hiç de bu kadar kahvaltıya geç kalmamıştım. – Alışkanlık meselesi…- Hizmetçiler ne düşünüyordur acaba? – Birlikte güzel vakit geçirdiğimizi. Sevgilim. - Eğlenmedik mi? — Neden gazeteye bu kadar erken gitmen gerekiyor. – Bir gazeteciyle evlenmemen gerekirdi. Denizcilerden bile kötüdür onlar. Emily sana bayılıyorum.
2.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane bel çekim; Emily: - Charles, gazetecilerin bile uyuması gerekir – Bernstein’ı arayıp randevularımı öğleden sonraya aldıracağım. Saat kaç? – Bilmiyorum. Geç oldu. –Daha erken.
3.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane bel çekim; Emily: - Charles…dün gece beni ne kadar beklettiğini biliyor musun? Hani gazeteye on dakika için gitmiştin. Gazetede gecenin bir yarısı ne yapıyorsun. – Sevgilim senin tek rakibin Inquirer’dir.
4.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane bel çekim; Emily: - Etten ve kemikten bir rakibi tercih ederdim. – Gazetede o kadar vakit geçirmiyorum. – Yalnız ayırdığın zaman değil. Yayınladıkların, başkana saldırman. – Yani John amcayı demek istiyorsun. – Amerika Birleşik Devletleri başkanını kastediyorum –Aynı kapıya çıkar, yani ... yani muhteşem bir ahmak. Hükümetini sicilli dolandırıcılar çetesinin eline bırakan bir ahmak. Şu büyük petrol skandalı. – Ama o başkan, sen değilsin Charles. – Pek yakında düzeltilecek yanlışlardan birisi de bu ya işte.
5.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane bel çekim; Emily: -Şu senin Bay Bernstein dün çocuğa çok korkunç bir şey gönderdi. Bunu çocuğun odasına koymam imkansız. (Kane biftek kesiyor) - Bay Bernstein arada bir çocuğun odasını ziyaret edebilir. – Şart mı?
6.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane. Emily – Gerçekten Charles, insanlar düşünecek ki…- (Kahve içer) Ben ne dersem onu düşünürler.
7.Kare/ karşı planlar: Emily-Kane (Emily elinde gazete). Kane elindeki gazeteden kamera geri açılır tüm masa-salon ve ikisinin soğuk/uzak oturuşu görüntüsü.
BİTMEYEN FİLMLER İÇİN BİTMEYEN GAYRET
Orson Welles ve Peter Bogdanovich'in 1969'dan başlayarak birkaç yıl boyunca kaydedilen konuşmaları Welles'in ölümünden sonra This is Orson Welles adıyla yayımlanabildi.
Gecikmesinin nedeni arada anılarını yazması için bir başka yayınevinden 250.000 dolarlık bir teklif almasıydı. Bogdanovich, "Kabul etmekten başka seçeneği yoktu," diyecektir. “
“Benim için sorun değildi; bu onun hayatıydı ve sadece ailesinin masraflarını değil, aynı zamanda yaptığı gerçek işi yapmak - başladığı ve bitiremediği filmler - borçlarını ödemek için paraya gereksinimi vardı.”
1974'te Orson Welles, ne yazık ki vizyona çıkamayan The Other Side of the Wind/Rüzgarın Öteki Yüzü filminde işinde başarılı yönetmen Brooks Otterlake rolünü Bogdanovich'e verdi ve uzun süre Bogdanovich'in evinde çekim yaptı…
Bogdanovich, “bir yerde, Orson ve ben öğle yemeği yiyorduk ve bana dönüp 'Bana bir şey olursa, filmi bitireceğine söz vermeni istiyorum' dedi" açıklamasını yapar.
Welles bir kez Bogdanovich'e, bir filmini bitmiş görmektense, çekmeyi tercih ettiğini söyler.
Son filmi ‘Gerçekler ve Yalanlar’ üzerine belgesel drama F for Fake bitenler arasındadır. "Tamam, milyonlarca dolar olmadan bir film çekmenin bir yolunu buldum, bu yüzden bu film benim yeni deneme filmim olacak, herkes onu sevecek ve benim çalışmaya devam etmemi sağlayacak" diyecektir… Ama sonra filmine Amerika'da dağıtımcı bulamaz…
Yazarken aklıma geldi, mezarı İspanya Endülüsünde, bıçak gibi ayıran bir kanyon üzerinde kurulu -görmüş, hayran kalmıştım- ya da İspanya’nın en eski boğa güreşi arenasına sahip Plaza de Toros’lu Ronda’da… ve meslektaşı Yul Brynner ile aynı günde bu dünyadan ayrıldı.
Bazılarımız için, "Ben gençliğin ne demek olduğunu bilirim, ama sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilemezsin" şarkısıyla belleklerdedir.
Benim içinse üzerinde ‘Rosebud’ yazan kar kızağıyla oynayan, Banka adına ona yaklaşanlara ailesinden kopartılacağı için öfkelenen, direnen çocuk… Tabii ki babanın “oğlumu bir bankaya vermek istemiyorum” sesi duyulmaz.
*****
Poulet à la moutarde/Hardallı Tavuk
Orson Welles ve çoğu sinema sanatçısının favori restoranı Ma Maison'un ünlü yemeği Puck's Poulet a la Moutarde/Hardallı Tavuk tarifi.
4 tavuk budu
150 mL tavuk suyu
150 mL krema
2 diş sarımsak (doğranmış)
1 küçük soğan (doğranmış)
2 yemek kaşığı hardal
2 yemek kaşığı zeytin yağı
1 çay kaşığı kırmızı biber
tuz biber
1-2 dal taze kekik
Sarımsakları ve soğanı, hardal, zeytinyağı, kırmızı biber, kekik, tuz ve karabiber ile karıştırın. Tavuk butlarını bu karışımla yağlayın ve buzdolabında 1 saat marine olması için bekletin. Çıkardıktan sonra bir fırın tepsisine yerleştirin. Tavuk suyu ve krema karışımını üzerine dökün. 180°C'de 1 saate yakın pişirin.