YAZARLAR

Genel af ve amnezi: Unutma ve bağışlama; bir epistemolojik fark

Genel ya da kısmî af gerekli mi, böyle bir af neleri kapsamalı, neleri kapsamamalı? Elbette af konusunda tek yetkili organ Anayasa’nın 87. Maddesine göre Meclis. Ancak bir “genel af” yasasının toplumsal barışı tesis etmesi, toplumda bir karşılığının olması da gerekiyor. İyi kotarılmamış bir genel affın toplumsal çatışmaları derinleştireceği de tartışmasızdır.

Amnezi (amnesia) hafıza kaybı, unutkanlık hastalığı. Tamamen ya da birkaç dakikalığına bile olsa, anıların ve bilgilerin unutulması, bellek kaybı ile tanımlanan bir hastalık. Kelime etimolojik olarak Latince ve Grekçedeki amnestia'dan geliyor. Amnestos’tan gelen amnesty unutulmuş anlamında bir kelime; özellikle “affetmek” anlamına da geliyor. İngilizceye de amnesty  olarak geçmiş. Batı dillerindeki unutma (yokmuş gibi olma, amnezik) anlamındaki af kelimesi ise günah ve kusuru silme, bağışlama anlamında.

Başa böyle bir sözlük taraması koymamın sebebi şu, bizim genel af dediğimiz şeyde, günahların, kabahatlerin bağışlanması anlamı belirginken, Batı dillerinde amnesty, geçmiş kabahatlerin unutulması anlamına yakın hukuki bir terim. Kabahatlerin “unutulması” ile onların “bağışlanması” arasında  epistomolojik bir farklılığın olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu, hiç kuşkusuz, Türkiye’deki genel af tartışmalarının seyrini de derinden etkiliyor.

CUMHURİYETİN GENEL AFLARI VE 100 YIL

Cumhuriyet tarihi genel aflarla dolu; hatta 7 Ocak 1922 tarihli ilk genel af, Cumhuriyet’ten bile eski. Bu af ile ilgili kanun tasarısı 5 Aralık 1921 tarihinde Meclis Genel Kurulu’na sunulur. Tasarı tam adıyla "Sülüsanı Müddeti Cezaiyelerini İkmal Eden Mahkûminin" adını taşıyor; "Üçte İki Ceza Müddetini Tamamlayanların Affı Hakkında Kanun Tasarısı" anlamında. Cumhuriyet’in ilanını takiben bir af kanunu daha çıkarılır. 26 Aralık 1923'te çıkan "Zafer ve Barış Şerefine" kimi suçlar dışında "Aff-ı Umumi Kanunu" ikinci genel af kanunudur ve 29 Ekim 1923'e kadar işlenmiş suçlara verilen cezaların yarısının affa tabi tutulmasını öngörür. Yasayla, af kapsamına gireceklerin üç ay içinde teslim olmaları koşulu getirilir. Bundan üç ay sonra yasaya eklenen bir maddeyle, kürek veya bir yerde zorunlu ikamet cezasına mahkûm edilenlerin cezalarında indirime gidilir. 20 Mart 1924’de bu Genel Af Kanunu’na ek bir kanun da çıkartılır.26 Ekim 1933 tarihinde 2330 sayılı Af Kanunu çıkarılır. Cumhuriyet tarihinin bu 3. genel af kanunuyla beş yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm olanlar hakkında takibat yapılmaması ve üç yılı geçenlerin cezalarının affına ilişkin düzenleme getirilir. Söz konusu yasal düzenlemede, değişik suçlar için de belli oranlarda ceza indirimi uygulanması sağlanır. Kanunun gerekçesi şöyledir: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti onuncu yılını kutlarken, Türk inkılabının bu çok kısa bir devre içinde daima ileri atılışlarla elde ettiği ve bütün medeni cihanın hayranlıkla gördüğü siyasî ve içtimai muvaffakiyetlere vekar ve iftiharla bakmaktadır... Böyle mesut bir yıl dönümünü kutlarken muhtelif sebep ve tesirlerle; ihtiras ve hatalarına kurban olmuş, kanuni cezalarla mahkum olmuş, kimseleri de düşünmek, onları bir kıymet olarak tekrar cemiyetin sinesine almak muvafık olur. Bu biçarelere karşı gösterilecek müsamaha; kendilerini temiz bir unsuru istihsal olarak alacak olan cemiyet lehine bir hareket olduğu kadar memleketin haiz olduğu kuvvetin de bir delili olacaktır"[1]

Cumhuriyet’in 10. Yılı vesilesiyle çıkarılan genel aftan sonraki bir diğer genel af, 26 Ekim 1960 tarihinde çıkarılmış ve Resmi Gazete’nin 28 Ekim 1960 tarihli sayısında yayınlanmış olan 113 Sayılı Af Kanunu’dur. Kanunla, kusurdan doğan suçlarla, üst sınırı beş yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezalar hakkında takibat yapılmaması hükmü getirilir. Beş yıldan fazla olan cezaların üçte biri indirilir. Bu af yasasında, “…devlet aleyhine, ırza yönelik ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar” gibi bazı suçlara verilen cezalar af kapsamı dışında bırakılır. Aynı yıl içerisinde 113 Sayılı Af Kanunu’na ilaveler yapan bir kanun daha çıkarılır.

Bundan üç yıl sonra bir genel af kanunu daha çıkarılır. 23 Şubat 1963 tarih 218 sayılı Bâzı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun ile beş yılı geçmeyen hapis cezaları için af getirilir, değişik oranlarda ceza indirimi sağlanır ve bazı suç ve cezalar kapsam dışında tutulur.

Bir sonraki af kanunu da bundan yaklaşık 3 yıl sonra 1966’da yürürlüğe giren 780 Sayılı Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanundur. Bu kanunla, 5 Haziran 1966 tarihine kadar işlenmiş olan suçlardan:  A) Taksirli cürümlerle kanunların suçu tesbit eden aslî maddesinde yukarı haddi 5 seneyi geçmiyen hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile yahut yalnız veya birlikte olarak para cezası ile cezalandırdığı veya müsadereyi yahut bir meslek veya sanatın yapılmamasını veyahut bu cezalardan birini veya birkaçını istilzam eden fiiller hakkında takibat yapılmayacağı, 5 sene ve daha az hürriyeti bağlayıcı bir cezaya ve bu miktarı aşmıyan hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte veya müstakilen hükmedilmiş para cezasına mahkûm olanlar veya mahkemelerden gayri mercilerce haklarında para cezası tâyin edileceği, müstakilen 5 seneden fazla hürriyeti bağlayıcı bir cezaya veya bununla birlikte para cezasına mahkûm edilenlerin, hürriyeti bağlayıcı cezalarının 5 senesi ve para cezalarının da tamamı affedileceği, Türk Ceza Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı suçlardan dolayı ölüm veya müebbet ağır hapse mahkûm edilmiş veya edilecek olanların ölüm cezaları müebbet ağır hapse; müebbet ağır hapis cezaları da 30 sene ağır hapse çevrileceği hükme bağlanır.

Cumhuriyet’in 7. genel affı, Cumhuriyet’in 50. Yılı vesilesiyle yürürlüğe sokulan genel aftır. “Ecevit Affı” olarak da anılan bu kanun 15 Mayıs 1974 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bu af kanunuyla, 12 yıl veya daha az hürriyeti bağlayıcı bir cezaya yahut bu miktarı aşmayan hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile birlikte veya müstakilen hükmedilmiş para cezasına mahkûm olanlar veyahut mahkemelerden başka mercilerce haklarında para cezası tayin edilenler affedilmiş; 12 yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı bir cezaya veya bununla birlikte para cezasına mahkûm edilenlerin hürriyeti bağlayıcı cezalarının 12 yılı ve para cezalarının tamamı affedilmiştir.

Cumhuriyet’in afları bunlarla da sınırlı değil. Yukarıda sıralananlar hukukçuların genel af kapsamında saydıkları. 2000’deki Rahşan Affı’ndan imar aflarına, vergi aflarına yüzlerce daha af kanunu var. Pandemi sürecinde kesilen para cezalarının bile affedildiği bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye’de “ya-sama” değil “af-sama” var yazsam hukukçular bana kızar mı bilmem.  Şimdilerde de Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla bir genel af tartışması yapılmakta.

100.YIL AFFI

14 Temmuz’da 7456 Sayılı Torba Kanun – Ek MTV ve Bazı Kanunlarda Değişiklik başlıklı bir kanun çıkarıldı. (Resmi Gazete 15.08.2023, Sayı 32249) Bu kanunun 15. Maddesi çeşitli suçların infazı ile ilgili düzenlemeler getiriyor. İlgili madde şöyle:

Madde 15: 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- (1) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan hükümlüler, izin bitimini takip eden onbeş gün içinde infaz işlemlerinin devam ettiği kurumlara dönmek zorundadır.

(2) 31/7/2023 tarihi itibarıyla geçici 9 uncu maddenin beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle izinde bulunan ve ilgili mevzuat uyarınca cezalarının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına beş yıl ve daha az süre kalan hükümlülerin talebi aranmaksızın, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına infaz hakimi tarafından karar verilebilir.

(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca, izinden dönecek hükümlüler ile hakkında denetimli serbestlik kararı verilecek hükümlülere ilişkin hususlar, Adalet Bakanlığının resmî internet sitesinde duyurulur.

(4) 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezası infaz edilip geçici 9 uncu maddenin beşinci fıkrası uyarınca Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle 31/7/2023 tarihi itibarıyla izinde bulunan hükümlüler, koşullu salıverilme tarihine kadar olan süreleri 105/A maddesinin beşinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere tabi olmadan geçirirler.

(5) Geçici 9 uncu maddenin altıncı fıkrası uyarınca açık ceza infaz kurumuna gönderilen hükümlüler, 31/7/2023 tarihi itibarıyla açık ceza infaz kurumuna ayrılmış sayılır.

(6) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar hariç olmak üzere, 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerden, toplam hapis cezası on yıldan az ise bir ayını, on yıl ve daha fazla ise üç ayını bu kurumlarda geçirip ilgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmasına üç yıl veya daha az süre kalanlar, bu şartların oluştuğu tarih itibarıyla açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilir. Bu hükümlüler ile 31/7/2023 tarihinde geçici 9 uncu maddenin altıncı fıkrası kapsamında açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlüler, talepleri hâlinde en az üç ay açık ceza infaz kurumunda kalmış olmak şartıyla ilgili mevzuat uyarınca cezaların denetimli serbestlik tedbiri altında infazı uygulamasından üç yıl erken yararlandırılır.

(7) Altıncı fıkra hükümleri 31/7/2023 tarihi itibarıyla;

1-a) Hapis cezasının infazı 16, 16/A ve 17 nci maddeleri kapsamında ertelenmiş olan,

1-b) Hapis cezasının infazı durdurulmuş olan,

hükümlüler hakkında da uygulanır.

(8) Koşullu salıverilmenin geri alınması nedeniyle 31/7/2023 tarihi itibarıyla cezası aynen infaz edilen veya ikinci defa mükerrir olup 31/7/2023 tarihi itibarıyla bu cezanın infazı için ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin bu cezalarının infazı bakımından altıncı fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu hükümlülerin 31/7/2023 tarihi itibarıyla kesinleşmiş ancak infaz edilmemiş diğer hapis cezaları bakımından altıncı fıkra hükümleri uygulanır.”

Genel ya da kısmî af gerekli mi, böyle bir af neleri kapsamalı, neleri kapsamamalı? Elbette af konusunda tek yetkili organ Anayasa’nın 87. Maddesine göre Meclis. TBMM “…üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek” hakkına sahip. Ancak hukukî olarak yetki kimde olursa olsun bir “genel af” yasasının toplumsal barışı tesis etmesi, toplumda bir karşılığının olması da gerekiyor. İyi kotarılmamış bir genel affın değil toplumsal barışı sağlaması, toplumsal çatışmaları derinleştireceği de tartışmasızdır.

Bu konu ile ilgili olarak 2015’de İzmir 2. Bölge Milletvekili olarak parlamentoda görev yapan ve Davutoğlu’nun kuruduğu seçim hükümetinde (63. Hükümet) Kalkınma Bakanı olarak görev yapan eski HDP üyesi Müslüm Doğan ile elektronik ortamda sohbet ettik.  Sayın Doğan ile sohbetimizi bir sonraki yazıya bırakmak istiyorum.

NOT:

(1) TBMM Zabıt Ceridesi, D. 2, C. 17, 26. 10. 1933, Sıra Sayısı, 363, s.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.