Gerçek, çoğu zaman mutsuzluk getirir

Dag Solstad'ın yeni romanı 'On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap', Banu Gürsaler Syvertsen çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.

Google Haberlere Abone ol

Norveç edebiyatının en popüler isimlerinden biri olan Dag Solstad, farklı türlerde ondan fazla kitaba imza atmış ve yazarlıkta gösterdiği başarısı nedeniyle Norveç Edebiyat Eleştirmenleri Ödülü’nü üç kez kazanmış tek isimdir. Solstad’ın kalemi sadece ülke içinde değil, pek çok ülkede takdir görür; kitaplarının otuza yakın dile çevrilmiş olması da zaten bundan ötürüdür.

Solstad’ın 2019’da dilimize ilk çevrilen kitabı 'Mahcubiyet ve Haysiyet'le beraber Türkçede toplamda beş kitabı bulunur. Kitapların biri Jaguar Yayınları tarafından basılsa da geriye kalan Solstad’lar YKY etiketini taşır ve bunları Norveççe aslından çeviren isim Banu Gürsaler Syvertsen’dir.

TEHLİKELİ BİR OYUN

Syvertsen’in çevirdiği en yeni Solstad kitabı olan 'On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap', Bjørn Hansen’in "tesadüf"lerle geçen hayatını konu edinir. Dışarıdan bakıldığında her ne kadar başarılı, kariyerli bir görüntü verse de aslında Hansen’in hayatı savrulmalar üzerine kuruludur. Diğer bir değişle; bir sürü şey olur, ama o sadece rüzgâra göre akıp gider, doğru düzgün bir irade göstermez/gösteremez. Dahası bunun farkında bile değildir. Kendi illüzyonundan çıktığındaysa birden şaşkına döner, artık hayatının pek bir kıymeti kalmadığını düşünür.

On Birinci Roman On Sekizinci Kitap, Dag Solstad, Çevirmen: Banu Gürsaler Syvertsen, 128 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2022.

Bu dehşet verici gerçeği fark etmeden evvel oldukça sıradan bir hayat sürer Hansen. İyi bir eşi, küçük bir çocuğu ve saygın bir işi vardır. Ta ki Turid Lammers’la sevgili olana kadar. Lammers’la olan ilişkisi onu sadece eşinden ve çocuğundan koparmaz, Hansen aynı zamanda yaşadığı şehri, işini, alışkanlıklarını ve giderek benliğini de değiştirir.

Yeni bir şehirde, Lammers’la beraber sürdürdüğü hayatında -yine Lammers yüzünden- tiyatroya merak salar ve dahil olduğu grupla beraber amatör oyunculuk yaparak çeşitli oyunlar sahneye koymaya başlar. Burada da saygın bir işi vardır, burada da bir sürü arkadaş edinir ama gün geçtikçe, özellikle kıskançlığın tetiklediği birtakım yabancılaşmalar yaşar. Kendine dışarıdan baktığında karşılaştığı şey onu çok ürkütür: Ellilerine gelmiş, ölümden bahsetmeyi kendine hak gören bir yaşta Hansen, hayatını çok önemsiz hissetmeye başlar. Bu da onu “Büyük Ret” adının verdiği tuhaf bir plana iter.

YABAN ÖRDEĞİ

Kitapta öne çıkan ikinci çatışma ise Hansen’in yıllardır görmediği oğlu Peter’le kurduğu ilişkidir. Peter üniversite okumaya geleceğini ve onun yanında kalmak istediğini söylediğinde Hansen unuttuğu bir şeyi hatırlar gibi birden babalık yapmaya kalkar; bir odayı Peter için boşaltır, salonda ona da bir yaşam alanı yaratır vs. ama bütün bunlar sonuçsuz kalır. Hansen nasıl babalığı bilmiyorsa, Peter de o kadar oğulluğu bilmez.

Ne var ki bu tahmin edileceği üzere büyük dramlara, gözyaşlarına kapı aralamaz. Bu Solstad’ın genel bir tavrıdır sanıyorum; ne Hansen’in uğruna bütün düzenini yıkıp geldiği Lammers’le olan ilişkisinde, ne de oğluyla yaşadığı anlaşmazlıklarda büyük duygularla karşılaşmayız. Bilakis ayrıntılarda, küçük bir bakışta, dilin ucuna gelip de söylenemeyen şeylerin, 'hadi bu sefer de böyle olsun’ların arasında gezdirir bizi Solstad. Kitabı okurken, tıpkı Hansen gibi ilk başlarda biz de kayda değer bir sorun olduğunu düşünmeyiz bu yüzden. Ancak bütün küçük şeyler birikince -yine Hansen gibi- biz de benzer bir yabancılaşma yaşayarak okumaya devam ederiz.

Solstad bunu pekiştirmek için midir nedir, cümlelerini de oldukça basit ve süssüz bir şekilde kurar. Kaba tabirle; altını çizeceğiniz pek bir şey bulamazsınız yani. Her şey son derece kabul edilebilir görünür, ölüm bile.

Kitaba başlamadan evvel Henrik İbsen’in 'Yaban Ördeği' adlı oyununu da okumanızı öneririm. Hansen’le Lammers’ın da içinde bulunduğu amatör tiyatro topluluğu benzeri oyunları oynamaktan sıkıldıkları için -eh, biraz da Hansen’in baskısıyla- İbsen’in 'Yaban Ördeği'ni sahneye koymaya niyetlenirler. Bir geçmiş hesaplaşması üzerine kurulan oyunda, her şeyi yıkma pahasına gerçekten yana mı olmalı, yoksa huzurlu şekilde yalanı mı tercih etmeli sorusu tartışılır. Hansen’in çelişkisi de işte budur.