Geri Gönderme Merkezi’nde cinsel saldırıya 'beraat': Mahkeme DNA eşleşmesini kanıt saymadı
Ankara Akyurt Geri Gönderme Merkezi’nde kalan göçmen kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla hakkında dava açılan polis memuru beraat etti. Mahkeme DNA eşleşmesine rağmen 'kanıt yok' dedi.
DUVAR - Ankara Akyurt Geri Gönderme Merkezi’nde görevli M.Ş. isimli polis hakkında göçmen olarak merkezde bulunan kadına 3 ay boyunca 5 kez cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla açılan dava, beraatle sonuçlandı. Kadının hamile olduğunun anlaşılması üzerine açılan davada, mahkeme, beraat kararını, “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesine dayandırdı. Mahkeme, polisin kadınla zorla cinsel ilişkiye dair kanıt bulunamadığını öne sürdü.
SALDIRIYA UĞRADI, HAMİLE KALDI
T24'ten Asuman Aranca'nın haberine göre dava dosyası ve iddianameye göre, Azerbaycanlı V.A. isimli kadın, 8 Mayıs 2020 tarihinde Akyurt Geri Gönderme Merkezi'ne getirildi.
İddianamede, yaklaşık 15 gün sonra burada görevli M.Ş. isimli polisin, yaşadığı nefes darlığı nedeniyle odasının kapısının kapatılmamasını istemek üzere yanına gelen V.A’ya televizyon odasında cinsel saldırıda bulunduğu öne sürüldü. V.A’nın, ilişki esnasında M.Ş’ye “Yapma” diyerek karşı çıktığı ancak korkması ve ülkede yabancı olmasından çekinmesi nedeniyle bağıramadığı iddia edildi. İddianamede, bir süre sonra M.Ş’nin sığınmacı kadını televizyon odasına çağırarak bir kez daha cinsel saldırıda bulunduğu, daha sonra üç kez daha eylemini tekrarladığı öne sürüldü.
Bir süre sonra karın ağrısı şikayetiyle hastaneye götürülen kadının hamile olduğu, ceninin karnında öldüğü tespit edildi. Kadının şikayeti üzerine M.Ş. hakkında soruşturma başlatıldı.
DNA EŞLEŞTİ
V.A. ifadesinde, “Cinsel ilişkiler sırasında bana şiddet uygulamadı, tehdit etmedi. M.Ş’ye karşı koymadım. Kimseye bir şey söylemedim. Çünkü korktum, ben bu ülkede yabancı olduğum için bana kimsenin inanmayacağını düşündüm. Utandım. Sanıktan polis olması nedeniyle korkuyordum. Sanık bana imza karşılığında dışarı çıkmam için yardım edeceğini söylüyordu. Yardım da etmedi” dedi.
Öte yandan ceninden alınan DNA ile polis M.Ş’nin DNA’sı da eşleşti. Gözaltına alınan M.Ş. ise şüpheli olarak verdiği ifadesinde hem suçlamaları hem de bebeğin kendisinden olduğunu gösteren Adli Tıp Kurumu raporunu reddetti.
'KORKUDAN SESİNİ ÇIKARAMADI'
Soruşturma sonucunda M.Ş. hakkında "Nitelikli Cinsel Saldırı” suçundan 18 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Dava, Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşma savcısı Umut Sadak, esas hakkındaki mütalaasında “sanığın, polis olmasının sağladığı nüfusu kullanarak V.A’ya cinsel saldırıda bulunduğu, V.A’nın sığınmacı olması nedeniyle korku, baskı ve tehdit altında bulunduğu, korkudan sesini çıkaramadığı, sanığın ilerleyen süreçte sınır dışı edilmemesi için müştekiye yardım vaatlerinde bulunduğu, kamu görevinin verdiği güçle müşteki üzerinde hakimiyet kurduğu, bu nedenle ilk olay sırasında müştekinin bağıramadığını ve kimseden yardım isteyemediğini” kaydetti.
'ÇARESİZLİĞİNDEN FAYDALANDI'
Mütalaada, V.A’nın daha sonraki süreçte de sanığın cinsel saldırılarına karşı koyamadığı ve hamile kalana kadar da olaydan kimseye bahsedemediği ifade edilerek, “müştekinin sığınmacı olması nedeniyle sınır dışı edilme korkusuyla yaşadığı yabancı bir ülkede kendisini yalnız hissetmesi, yine hakkının savunulmayacağını düşünerek sanığa karşı koyamadığı ve kendisinden şikayetçi olamadığı, sanığın müştekinin çaresizliğinden faydalanıp yardım vaadiyle kandırarak müştekiden cinsel anlamda faydalandığı, geri gönderme merkezinde sığınmacı olan bir kadının sınır dışı edilme korkusu altında yaşarken zevk için bir polisle değişik zamanlarda cinsel ilişkiye girmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu" belirterek, M.Ş’nin 18 yıl hapsi istendi.
'KURUM YETKİLİLERİNE BİLDİRMEDİ'
Ancak yapılan yargılama sonucunda mahkeme, sanık M.Ş’nin beraatına hükmetti. Beraat kararının gerekçesinde, "müşteki V.A’nın sanıkla girmiş olduğu cinsel ilişkilerde; sanığın herhangi bir zorlamada bulunmadığını, tehdit etmediğini, şiddet uygulamadığını ifade ettiği ve ilişki karşılığında sanığın kendisine yardım edeceğini düşündüğü” belirtildi. “Sanığın geri gönderme merkezinde görevli polis memuru olması nedeniyle müştekinin korku, baskı ve tehdit altında bulunduğuna, sanığın kamu görevinin verdiği güçle müştekinin üzerinde hâkimiyet kurduğuna yönelik maddi bir delil elde edilemediği” öne sürülen kararda, “Müştekinin sanıkla farklı zamanlarda yaşadığı cinsel ilişkiyi her defasında diğer kamu görevlilerine ve kurum yetkililerine bildirme imkânı bulunmasına rağmen bildirmediği” kaydedildi.
'EYLEMİN SANIK TARAFINDAN İŞLENDİĞİ SABİT DEĞİL'
Gerekçeli kararda ise şu ifadelere yer verildi: “Müştekinin bu durumu bildirmeme nedeninin sanıktan kaynaklanan, sanığın dış dünyaya yansıyan zorba bir davranışı olduğunun dosya kapsamından tespit edilemediği, müştekinin sığınmacı olması nedeniyle her halükarda yabancı bir ülkede kendisini yalnız hissetmesine, hakkını savunamayacağını düşünmesine ve susmasının makul karşılanması gerektiğine yönelik iddiayı destekler mahiyette somut delil elde edilemediği, sanığın müştekiye yönelik baskı, cebir veya tehditte bulunduğuna yahut müştekinin rızası hilafına cinsel birliktelik yaşamak konusunda herhangi bir zorlamasının olduğuna dair de delil elde edilemediği, bu haliyle mahkememizde her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeterli tam bir kanaat hasıl olmadığı, sanığın müştekiye karşı aynı suç işleme kastıyla aynı müştekiye karşı birden fazla kez olmak üzere zincirleme şekilde kamu görevinin verdiği nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu işlediği iddiasının sübuta varmadığı, mahkememizce de atılı iddiaları destekler bir delile ulaşılamadığı, 'Şüpheden sanık yararlanır' ilkesi de göz önünde bulundurulduğunda, eylemin sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatına karar vermek gerekmiştir.” (HABER MERKEZİ)