Gezer ailesi: Kürt’e biçilen kader
Gezer kardeşlerden Garibe öldü, Bilal’in faili meçhul, Mehmet Emin’i felç bırakmaktan yargılanan polisler beraat etti. Garibe hücresinde şüpheli şekilde öldüğü sırada Haşim de onun gibi hücredeydi.
Ardıl Batmaz
DUVAR - Mardin’e 110 kilometre uzaklıktaki Dargeçit ilçesinde yaşayan, yedisi kız dördü erkek 11 kardeşli Gezer ailesi için kötü günler Kobane eylemleriyle birlikte başladı. Aileyi Dargeçit’te tanımayan yoktu, kardeşlerden bazıları okuyor bazıları çalışıyordu. Ailenin aktardığına göre Bilal, Mehmet Emin ve Haşim iş için genellikle yurt dışında bulunuyordu.
7 Ekim 2014’te Bilal Gezer’in faili meçhul bir cinayete kurban gitmesiyle başladı her şey. Sonra ağabeyinin faillerini soran Mehmet Emin, polis kurşunuyla felç kaldı. Daha sonra Garibe girdi cezaevine, bir yıl sonra da Haşim… Ailenin dokuz üyesi hakkında davalar açıldı, bazı davalar hâlâ devam ederken, bazılarının dosyaları ise karar için Yargıtay’da. İşte Gezer ailesinin yaşadıkları...
BİLAL GEZER: FAİLİ MEÇHUL
7 Ekim 2014 tarihinde, IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırıları sırasında pek çok farklı şehirde eylemler yapıldı. 46 kişinin öldüğü, 684 kişinin yaralandığı, 323 kişinin tutuklandığı eylemler devam ettiği sırada Dargeçit'te öldürüldü Bilal Gezer. Polis karakoluna 30 metre uzaklıkta açılan ateş sonucu vurulan Bilal’in faili meçhul, dosyası gizli.
MEHMET EMİN GEZER: POLİS KURŞUNUYLA FELÇ KALDI, POLİSLER BERAAT ETTİ
Mehmet Emin Gezer, ağabeyi Bilal Gezer'in faillerini sormak için aynı gün gittiği Dargeçit Polis Merkezi önünde özel harekât polisleri tarafından açılan ateş sonucu sırtından vuruldu, belden aşağısı felç kaldı. Özel harekat polisleri O.A., M.K., M.Ç. ve A.T. hakkında “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Mahkeme, merminin hangi silahtan çıktığının tespit edilemediği gerekçesiyle dört polis hakkında “ceza verilmesine yer olmadığı” kararını verdi. Polis avukatlarının Yargıtay'a beraat talebiyle yaptıkları başvuru da kabul edildi. Yargıtay kararının gerekçesinde Mehmet Emin Gezer’i felç bırakan olayda yer alan polisler için şu ifadeler kullanılmıştı: “… Bölgede yaşadıkları, tanık oldukları, çatışmalarda ve bombalı eylemlerde arkadaşlarını kaybettikleri, yaşanılan olayların etkisiyle kendilerine yönelen saldırıları def etme amacıyla meşru savunma koşullarının oluştuğuna ilişkin kaçınılmaz hataya düşüldüğünü…”
Yargıtay kararının ardından yeniden başlayan yargılamada Midyat Ağır Ceza Mahkemesi ilk celsede karar verdi: Polisler beraat etti.
GARİBE GEZER: YAŞADIKLARIM DUYULSUN
Garibe Gezer, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticiliği yaparken 3 Mart 2016’da gözaltına alınıp tutuklandı. Garibe’nin tutuklanmasında, 2015 yılında Dargeçit’te uygulanan sokağa çıkma yasağı dönemindeki kimi olaylar gerekçe gösterildi, “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” ve “örgüt üyesi olmak” gibi iddialarla ağırlaştırılmış müebbet ve 21 yıl hapis cezası verildi. Mardin, Şakran, Tarsus ve Bünyan cezaevlerinde kalan Garibe, son olarak 15 Mart’ta Kocaeli Kandıra Cezaevi’ne sevk edildi. Burada 22 gün tek kişilik hücrede tutulan Garibe’nin üç kişilik hücreye geçme talebi ise reddedildi. 24 Mayıs’ta önce darp edilip yerlerde sürüklenen Garibe, sonra kadın gardiyanların cinsel şiddeti ile karşılaştı.
"Maruz kaldığı cinsel şiddetle baş edemeyen müvekkil kendini çarşafla asarak intihar etmeye çalıştı." Bu cümle, Gezer’in avukatları Eren Keskin, Jiyan Tosun ve Jiyan Kaya’nın Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptıkları suç duyurusunda yer alıyordu. Cezaevinde cinsel şiddete uğradığını söyleyen Garibe, 9 Aralık'ta hücresinde ‘şüpheli’ şekilde ölü bulundu. "Yaşadıklarım duyulsun" diye çağrıda bulunan Garibe’nin hikâyesi Kandıra Cezaevi’nde başlamadı ama orada son buldu.
İNTİHAR MI, ŞÜPHELİ ÖLÜM MÜ?
Cezaevi yönetimine göre Garibe intihar etmişti. Ancak abla Asya Gezer’e, Garibe’nin avukatı Eren Keskin’e, HDP Grup Başkan Vekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’a göre bu bir intihar değildi. Kardeşi ile en son 16 Kasım’da konuştuğunu, durumunun iyi ve moralinin yerinde olduğunu söyleyen Asya Gezer, Mezopotamya Ajansı’na verdiği demeçte, “Kardeşimin intihar ettiğine inanmıyorum, kesinlikle onlar bir şey yaptı” dedi. Eren Keskin de olayın intihar olmadığı görüşündeydi: "Garibe hücre cezası çekiyordu. Hücredeki bir insan kendini nasıl asabilir?” Meral Danış Beştaş’a göre de bu bir intihar değil, şüpheli ölümdü: “Sadece bakanlık bile önergelerimizi açıp okusaydı, Garibe Gezer ölmemiş olacaktı.”
Garibe Gezer’e öldükten sonra bile ailenin üzüntüsünü artıracak olaylar yaşandı. Morgdan alınan Garibe, cenaze aracına bindirilirken “şehît namirin” sloganı atan aile üyeleri ve yakınlarına bir polis tarafından, “Cenazenizi alın gidin buradan lan” denildi. Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımı ve polis, uçakla Mardin Havaalanı’na getirilen Garibe'nin cenazesinin belediyeye ait cenaze taşıma aracına bindirilmesine izin vermedi. Araç, cenazeyi bırakarak geri gitti.
HAŞİM GEZER: HÜCREDE ÖLEN ABLASININ HABERİNİ HÜCREDE ALDI
Evli ve altı çocuğu olan Haşim Gezer, Garibe’nin cezaevine konulmasından bir yıl sonra girdi cezaevine. 14 Mart 2017’den beri tutuklu olan Haşim, yargılandığı davadan 22 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Önce Mardin Cezaevi’nde olan Haşim Gezer, sonrasında Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne sevk edildi. Haşim, Garibe Gezer'in öldüğü bildirilen saatlerde Elazığ 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'ndeydi. Haşim, ablasının defin işlemlerine de katılamadı.
EREN KESKİN: ÇOK KORKUNÇ BİR ŞEY
Gezer ailesinin yaşadıkları için “Kürt’e biçilen kader” diyen İHD Eş Genel Başkanı ve Garibe Gezer’in avukatı Eren Keskin, Kürt sorununun çözümsüz bırakılması ve ‘terörizm’ tırnağının açılarak bütün acıların bunun içine atılmasıyla bu ailelerin yaşadığı mağduriyetlerin hiçbir şekilde görülmediğini belirtti. Garibe’nin öldükten sonra başına gelenleri “çok korkunç bir şey” olarak değerlendiren Keskin, “Kürtlerin dirisine yaşarken yapılan haksızlıklar, maalesef ölüye karşı da devam ediyor. Kendilerini çok dindar olarak tanımlayanlar, hiçbir dinde, hiçbir inanışta yeri olmayan şekilde davranıyor, ölüye saygısızlık yapıyor. Kaldı ki Türkiye, Savaş Hukuku Sözleşmesi’nin tarafı. Burada ölülere saygı çok açık bir şekilde işlenmiş ama bu saygısızlık devam ediyor” ifadelerini kullandı.