YAZARLAR

Gidiş yoluna da puan veriyor musunuz Hocam?

Genç bir İspanyol sanatçı, El Pais gazetesinde bir itiraf mektubu yayımladı. Bir proje sunarak burs kazanmış olan sanatçı, projeyi ChatGPT ile yazdığını itiraf ediyor ama bunu içine sindiremediğini de söylüyordu. Ne yapmalıydı? Bursu geri vermeli miydi? Önemli bir soru bu. Çağımızın sorularından biri. 

1.

İspanyol El Pais gazetesi, dört gün önce, Berta Prieto isimli genç bir sanatçının mektubunu yayımladı. Sanatçının kafası karışıktı. Onu düşündürüp duran, içinden çıkamadığı bir etik mesele vardı. Mektup, “Sevgili okur, ben bir çıkmaza saplandım” diye başlıyordu. 

“Bu yaz Generalitat’ın verdiği bir araştırma bursuna başvurdum. Sonuçlar geçen perşembe elime ulaştı; ben de kazananlardan biriydim. Altı bin euro’luk bir burs bu. Biliyorum çok sayılmaz ama benim bugüne dek banka hesabımda biriktirebildiğimden de fazla. Bu mektubu itirafta bulunmak için kaleme alıyorum; ben bütün projeyi ChatGPT ile yazdım. Üzgünüm. Herkesin böyle yaptığını biliyorum ama elbette bu beni temize çıkarmaz. Yine de suçun bürokraside olduğunu söylemeliyim. Düzgün bir dosya hazırlamak için çok az zamanımız vardı; üstüne üstlük absürt miktarda belge istediler. Ayrıca değerlendirme kriterleri de gülünçtü: Feminizm, sürdürülebilirlik ve işlevsel çeşitlilik. 

(...) Yaptığım hileyi haklı çıkarmak, bursu kabul etmek ve kendi yoluma devam etmek için binlerce mazeret bulabilirdim. Sınavda kâğıdını kapatıp başkalarının ondan kopya çekmesini engelleyen o gıcık kızdan hep nefret etmişimdir ve milenyum kuşağının yapay zekâ hakkındaki korkuları beni hep güldürmüştür. Kendimi de bazı değerlere sahip, kültür ve eleştirel düşünce hakkında endişeli biri olarak görürüm. Böyle söyleyince, kulağa burs kabul kriterlerini sıralıyormuşum gibi geliyor ama doğru. Kendimize mal ettiğimiz tüm sözcükler anlamını kaybetmiş gibi ve şimdi sınıftaki o ahlakçı ‘inek’ gibi tınlamadan kendimizi nasıl açıklayacağımızı bilemiyoruz.”

Berta Prieto

Prieto mektubuna, sanat hakkında böyle ahlaki bir söyleme başvurmak zorunda kaldığı için bile bu bursu bırakması gerektiğini söyleyerek devam ediyor. Bu süreçle, bu sorgulamayla ve bu sistemle ortaya çıkanın sanat olmayacağını düşünüyor. Bu arada sunduğu projenin de pek ilginç olmadığını söylüyor. Google’dan ChatGPT kullanmasını öğrenmiş, programın sağını solunu biraz kurcalamış, projeyi yazmış ve kazanmış. Ama şimdi, bursu kazanmak için ChatGPT’ye yazdırdığı projeyi tekrar tekrar okuduğunda, içinde bunu gerçekleştirme hevesinin kalmadığını da görmüş. 

Yani bursu bırakmak için birkaç sebebi var Prieto’nun. Yine de banka hesabını düşünmeden edemediğini söylüyor ve soruyor: 

“Ne dersin sevgili okur, bursu bırakmalı mıyım?”

2.

Nasıl da bugüne ait bir ahlaki ikilem. Çağımızın sorusu. Bursu bırakmalı mı, bırakmamalı mı? Siz de düşünün, fikrinizi söyleyin. Bana Prieto aslında kararını vermiş gibi görünüyor, bursu bırakacak belli ki. Ama bir yandan düşününce bu mektupla beraber projesi her neyse ondan daha ilgi çekici bir işe de imza atmış oluyor. Bu satırlara kadar gelen, sizlerin vasıtasıyla başka yerlerde de dallanıp budaklanacak bir iş. Çağa ait bir soru. 

Bu soruyu geçerli kılacak çok işaretler belirdi. Berta Prieto’nun herhangi bir konuymuş gibi değinip geçtiği bir nokta var ki, aslında epey ilginç ve önemli. Mektuptaki şu cümleyi kast ediyorum: “Herkesin böyle yaptığını biliyorum.” 

Birçok proje bugün, ChatGPT ile, Google’un Bard’ıyla, Microsoft’un Bing’iyle ya da her gün yenisi çıkan başka programlarla yazılıyor. Bunlar resmi ya da özel çeşitli kurumlara sunuluyor; kimileri kabul görüyor, kimileri görmüyor. Kabul görmeyenlerden bazılarında, onlara insan eli değmediğini aşikâr eden çok acemice hatalar var. Bu hatalar, ya teknolojinin ruhunun yeterince kavranmadığını gösteriyor ya da onu kullanarak proje üreten bazı insanların üç dört yeri düzeltmeye bile üşendiklerini… İkinci şıktakilerle kendi işyerlerinizde ve okullarınızda sürekli karşılaşıyorsunuz; dünyanın en sallapati, en özensiz işlerini üreten bu insanlar şimdi bir de yapay zekâyı deniyor. Eh, buna da katlanacağız…

Ama bir de yapay zekâ kullanırken gerekli düzeltmeleri bile yapmaktan aciz insanlar var… Yapamıyorlar; yaptıklarında da yaptıklarını ağır yanlışlarla üretiyorlar. “Teknolojinin ruhunu kavrayamayanlar” derken onları da kast ediyorum. Neticede bu da bir dil; bu da bir “survival” becerisi ve genç sanatçı Berta Prieto’nun bir Google araması ve birazcık zamanla becerdiğini becermek de, yapay zekâ kullanma konusu ileride ister hile ister norm haline gelsin, geleceğin cangılında ayakta kalabilmek için önemli. 

3.

Gelecek dediğimiz de geldi zaten. Yapay zekâlı yeni hayatı bugünün cangılı olarak da görebiliriz. Eğitim işin içinde, iş hayatı devrede; sosyal ilişkilerimiz, düzenimiz, rutinimiz neredeyse tüm toplumsal hayatımız bundan etkilenecek. Buna göre yaşayacağız. Sadece biz mi? Tüm dünyayla beraber, yüzüncü yılını henüz kutladığımız Cumhuriyetimiz de, ikinci yüzyılında bu yeni oyunda bir rol almayı deneyecek; başarılı olacak ya da kenarda beklerken sonuçlardan etkilendiğiyle kalacak. Bunlar birer tercih. Yapay zekâ, yeni bir okuryazarlık bilgisi ve hamlesi gerektiriyor, o kadar önemli.

UNESCO’nun eğitim biriminin yöneticisi Stefania Giannini (İtalya’nın eski eğitim bakanı) şöyle söylüyor mesela: “Yapay zekânın hayatlarımızdaki her bir meseleyi dönüştüreceği bir zamana yaklaşıyoruz. Bu devrimi doğru bir yöne çevirmeliyiz.”

Yapay zekâyı okullarda, medyada, sosyal hayatta yasaklayıp yasaklamamaktan, sınırlayıp sınırlamamaktan daha önemli bir konu bu. Yeni bir dönem yaklaşıyor ve biz istesek de istemesek de bunun içinde olacağız. Neticede yapay zekâ bir şekilde kullanılacak ama bu bize neye mal olacak?

Eleştirel düşünce nereye gidecek? Süreç bilgisi nereye gidecek? “Gidiş yoluna da puan veriyor musunuz Hocam” sorusu nereye gidecek? Bu soru felsefi açıdan çok önemli, çünkü eğitimde de iş hayatında da bize kalan temel bilgi budur: Gidiş yolu. Tamamlayıp teslim ettiğimiz ödevler, projeler bize “bilgi” ya da “beceri” olarak dönmezler çoğunlukla. Ama gidiş yolu döner. Her zaman o döner. 

Gidiş yolu giderse idrak yolları da kalacak mı? 

4.

Berta Prieto’nun sorusuna dönersek… El Pais gazetesi okurları çokça, “bursu iade etme” dedi. “Deli misin, o senin hakkın” diyen de oldu. Bir yandan, bursu iade etmesini tavsiye edenler de vardı. Zekice bir hamleyle yazıya ChatGPT gibi, onun üslubuyla cevap verenler de bulunuyordu. 

El Pais gazetesi, ilerleyen günlerde, Prieto’nun mektubuna cevap veren bazı mektupları da yayımladı. Örneğin, Universitat Politècnica de Catalunya İletişim Fakültesi’nden Josep Pegueroles’in mektubunu… “Bursu bırak” diyordu Pegueroles. “Problem neyi kullandığın değil, hile yapman. Bunu kabul edilebilir bulmak bizi daha iyi bir insan ya da toplum kılmaz. Herkesin yapması belki biraz hafifleticidir; yine de bu bizi sorumluktan kurtarmaz.” Pegueroles, konuyu anlaşılır kılmak için Tour de France örneğini veriyordu. Geçtiğimiz dönemde yarışçıların “herkes doping yapıyor, ben neden yapmayayım” diye diye yarışı nasıl mahvettiklerini anlatıyor ve yapay zekânın da ancak adil kullanımla toplum hayatı için işlevsel olacağını öne sürüyordu.

El Pais, kültür aktivisti-yazar Catalina Ros’un cevabına da yer vermişti. “Parayı al Berta” diyordu Ros. “Sokrates’i, haksız bulduğu mahkûmiyete, ‘toplumun yasasıdır’ diye itaat etmesiyle hatırlarız ama dünyayı ileriye taşımak için hayatta kalanlar başkalarıydı.” Ros’a göre, dünya gri bölgelerle dolu ve teknolojiyi kullanmak da hile yapmak anlamına gelmiyor; üstelik hayat ancak bu şekilde ilerliyor. 

Güzel cevaplar. Güzel akıl yürütmeler. Aynı soruyu, Prieto’nun mektubunu okuttuğum ChatGPT’ye de sordum ve bana kuru bir yanıt verdi. Cümleleri tek tek analiz ederek ulaştığı kuru bir yanıt… Merak eden varsa, kısaca, “etik ve sanatsal açıdan kendini rahatsız hissediyorsa, bursu iade edebilir” dedi.

Gidiş yollarını, eleştirel düşünceyi sağlayanlar, yapay zekânın değil insanların cevaplarıydı. Beni de düşünmeye ve bu yazıyı yazmaya, Prieto’nun ilginç mektubuyla birlikte onlar zorladı. Tour de France’ın mahvı, Sokrates’in savunması… Bunlarla düşünebilmek, bir yargıya varırken önceden bildiklerimizi, yerli yerince kullanmak az şey mi?

Yapay zekâya üstünlüğümüz zaten burada. Gidiş yolunda. Ondan vazgeçtiğimiz, onu geliştiremediğimiz, onunla yaşamadığımız anda zaten yapay zekâya muhtaç olacağız.

Hayatta gidiş yoluna her zaman puan var. İleride de olacak. 


Yenal Bilgici Kimdir?

Yenal Bilgici, gazeteci. 1979 İskenderun doğumlu. Siyaset bilimi eğitimi aldı. 2000 yılında gazeteciliğe başladı. Nokta, Aktüel, Newsweek, GQ Türkiye, Habertürk ve Hürriyet’te çalıştı; yazılı ve görsel birçok başka mecrada yazdı çizdi anlattı. Siyaset, kültür, tarih üzerine röportajlar yaptı, yapmaya devam ediyor. 2022 Ocak’ında Türkiye’de son dönemde yaşananları hakikat-sonrası çerçevesinde ele aldığı “Memlekette Tuhaf Zamanlar - Hakikat Sonrasıyla Geçen İki Binli Yıllarımız” isimli eseri Doğan Kitap’tan yayımlandı. 2019’da tarihçi İlber Ortaylı ile “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli, büyük ilgi gören bir nehir röportaj kitabı yayımladı, bu kitabı 2022 Şubat’ında yine Ortaylı ile söyleştiği “İnsan Geleceğini Nasıl Kurar” takip etti. Özellikle Avrupa gündemini takip etmeyi, toplum ve teknolojinin kesişiminden türeyen yeni dünya üzerine düşünmeyi, edebiyatı ve bir de bloglarında 'Eski Usul' ve 'Tuhaf Zamanlar’ yazmayı seviyor.