Gizemli radyo dalgalarının kaynağı ne olabilir?
Gökyüzünde 'gizemli' çemberler bulan bilim insanları, bunları nasıl açıklayacaklarını henüz bilmiyor.
Adam Mann
Gökbilimciler, son birkaç yıl içinde, evrenin uzak köşelerinde radyo dalgaları yayan bir grup devasa ve dairesel nesne saptadı. Şimdilik hiç kimse bu gizemli varlıklar için bir açıklama sunamıyor olsa da, bir araştırma ekibi yakın zamanda kataloglarına bunlardan bir tanesini daha ekledi ve bu bulgu, bilim insanlarını potansiyel olarak bu kafa karıştırıcı olguyu anlamaya daha da yaklaştırdı.
TESADÜFEN KEŞFEDİLDİLER
Bu gizem, Batı Avustralya’da kurulu, elektromanyetik spektrumun radyo kısmındaki gökyüzünü tarayan ve 36 devasa çanaktan oluşan Australian Square Kilometre Array Pathfinder'ın (ASKAP) 2019 yılında tüm gece boyunca gökyüzünün haritalarını çizmeye başlamasından kısa bir süre ortaya çıktı.
ASKAP’ta görevli bilim insanları, genellikle radyo dalgalarında parlayan kara deliklerin ya da büyük galaksilerin varlığını ortaya koyabilecek ışık yayan kaynaklar arıyorlardı. Bununla birlikte, araştırma ekibinden ve Avustralya’daki Commonwealth Scientific and Industrial Research Organization’da (CSIRO/İngiliz Milletler Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Kurumu) ve Western Sydney Üniversitesi’nde gökbilimci olarak görev yapan Bärbel Koribalski, Live Science’a verdiği demeçte 'daima tuhaf olan, yeni olan ve başka hiçbir şeye benzemeyen şeyleri aradıklarını' ifade ediyor.
Koribalski, verilerde, New Mexico’nun Socorro kentinde bulunan Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi’nden araştırma grubu üyesi Anna D. Kapińska’nın dört parlak radyo çemberi gözlemlediğini ama ilk başta diğer araştırmacıların bu verileri bilindik bir fenomen olarak tanımlayarak görmezden geldiğini aktarıyor. Teleskoplar, gözlerimizin görmek için kullandığı optik ışık gibi diğer dalga boylarında bulunan cisimlere bakmaya çalıştığında boş bir ekranla karşılaştılar ve bu durum, ekibin bunlara ‘tuhaf radyo çemberleri’ (ORC’ler) adını vermesine neden oldu.
Daha da garip olan şey, ORC’lerin her birinde, neredeyse tam olarak merkezde bulunan bir galaksinin varlığıydı. Gökbilimciler, bu oluşumların her birinin birkaç milyar ışık yılı mesafede ve potansiyel olarak birkaç milyon ışık yılı büyüklüğünde olduğunu tespit edebildiler.
ONLARCA FİKİR ÖNE SÜRÜLDÜ
Şimdiye kadar hiç kimse buna benzer bir şey görmemişti ve geçen yıl yayınlanan bir makalede, araştırma ekibi, bu oluşumların ne olabileceğiyle ilgili görüntüleme hataları, uzay-zamanda ‘Einstein halkası’ diye bilinen eğriler ya da bir süpernova patlamasıyla bağlantılı yeni bir kalıntı türü de dahil olmak üzere, 11 potansiyel açıklama ortaya koydu. Araştırmacılar o günden beridir ASKAP ile gökyüzünü tekrar tekrar taradılar ve kayıtlarına ekleyecekleri bir ORC daha keşfettiler; bu, yaklaşık 3 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan, yaklaşık 1 milyon ışık yılı genişliğinde bir oluşumdu.
Koribalski, araştırma ekibinin, fikirlerini üç potansiyel açıklamaya indirdiğini ifade ediyor. İlki, nesnenin yakınında bir küme meydana getiren ve parlayan materyalleri halka benzeri bir yapı halinde büken başka galaksilerin de olabileceği. Bunlar, mevcut teleskoplar tarafından saptanamayacak kadar sönük olabilirler.
Başka bir ihtimal ise bu galaksilerin merkezinde bulunan süper kütleli kara deliğinin gaz ve tozları tüketerek, devasa, koni biçimine sahip parçacık ve enerji akımları yaratması olabilir. Gökbilimciler, evrende buna benzer olayları sık sık tespit ediyorlar; buna karşın, çoğunlukla enerji akımları Dünya ile öyle hizalanır ki, gözlemevleri onları galaksinin kenarlarından dışarı doğru çıkarken görüntüler.
Koribalski, ORC’ler söz konusu olduğunda, belki enerji akımının doğrudan gezegenimiz yönünde püskürdüğünü, bu nedenle de aslında uzun bir tüpün namlusundan içeri doğru bakıp merkezi bir galaksinin çevresinde dairesel, iki boyutlu bir görüntü oluşturmuş olabileceğini dile getiriyor. “Diğer açıklama daha heyecan verici. Bu, tam anlamıyla yeni bir şey olabilir” diyor.
OLUŞUMLAR GİZEMİNİ KORUYOR
Bu galaksilerin merkezinde ne olduğu bilinmeyen ama fazlasıyla enerjik bir olayın gerçekleşmesi, bir küre biçiminde ortaya çıkıp sonunda bir halkaya dönüşen bir patlama dalgası yaratması muhtemel görünüyor. Koribalski, ne tür bir olayın böyle bir iz bırakabileceğinden şimdilik emin değil ama belki ABD'deki olan Büyük İnterferometre Lazer İnterferometre Kütle Çekim Dalga Gözlemevi'nin (LIGO) kütle çekimsel dalgalarda gördüklerine benzeyen, kara deliklerin çarpışmasından doğan ve daha önceden bilinmeyen bir oluşumdur.
Buna karşın, araştırmaya dahil olmayan ve Hollanda Radyo Astronomi Enstitüsü’nden astronom Harish Vedantham, ORC’lerin iyi bilinen bir olgunun tezahürü olduğu ve ender görülen bir açıyla bir galaksiden püskürtülen parlak akımlar olabileceği fikrini destekliyor. Vedantham, bu meselede, yeni ve alışılmadık olanlardan ziyade daha sıradan açıklamaları tercih eden ‘Occam’ın usturası’* ilkesini baz alıyor. Live Science’a verdiği demeçte, “Egzotik bir senaryo oluşturabilirsiniz. Yine de en basit cevap neredeyse her zaman doğru olanıdır” diyor. Benzer şekilde, bir ORC’nin görünmez bir galaktik küme olma ihtimali ona pek de cazip gelmiyor; zira "Bir kümeyi gizlemek biraz güç bir iş” diyor. Cisimler çok uzakta ama o kadar da uzak değiller; hâl böyleyken, en azından birkaç fazladan galaksi fark edilebilir olmalı, diye ekliyor.
Hem Vedantham hem de Koribalski, diğer dalga boylarında yapılacak daha fazla teleskop gözleminin, bilim insanlarının olup bitenlere ilişkin daha iyi bir fikre ulaşmasına yardımcı olması gerektiğinde hemfikir. Koribalski, önümüzdeki altı ay içinde yeni verilerin elde edileceğini ve ardından kataloglarına yeni ORC’lerin eklenmesini umduğunu söylüyor. “Tıpkı bir dedektif gibisiniz. Bütün ipuçlarını gözden geçiriyor ve onları birbirleriyle kıyaslıyorsunuz” diyor: “Kimi zaman evren garip ve harikulâde şekillerde kendini açık eder.”
*Occam’ın usturası, (tutumluluk yasası veya basitlik yasası diye de bilinir), 'ihtimallerin bir zorunluluk olmadan çoğaltılmaması gerektiğini' söyleyen bir problem çözme ilkesidir. Fikir, skolastik bir filozof ve teolog olan İngiliz Fransisken rahibi Ockhamlı William’a (1287-1347) atfedilir. “En basit açıklama büyük olasılıkla doğru olandır” gibi ifadelerle çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bu felsefi ustura, aynı tahminle ilgili rakip hipotezler sunulduğunda, en az varsayıma sahip çözümün seçilmesi gerektiğini savunur.
Yazının orijinali Live Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)