Göbeklitepe'den bin yıl daha eski: 'Neolitik yaşamı kesintisiz belgeledi'

Boncuklu Tarla Kazı Başkanı Doç. Dr. Ergül Kodaş, kazı çalışmalarını anlattı. Kodaş, “Boncuklu Tarla neolitikleşme sürecinin kesintisiz bir biçimde belgelenmesini sağladı” dedi.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Mardin’in Dargeçit ilçesinde yer alan Boncuklu Tarla, ilk olarak 2008 yılında Ilısu Barajı inşa sahasında yürütülen yüzey araştırmaları sırasında keşfedildi. Boncuklu Tarla’da ortaya çıkan buluntular, Mardin yöresinin Neolitik dönem açısından günümüze kadar tespit edilen ilk yerleşim yeri olduğunu gösterirken, Yukarı Dicle bölgesi ile Kuzey Mezopotamya Neolitikleşme süreci üzerine de önemli bilgilere ulaşılmasını sağladı. Kazılarda, avcı toplayıcı toplulukların yerleşik hayattan üretici topluma geçiş aşamasına dair önemli bilgiler elde eden bilim insanları, buğdayın ve arpanın ıslahı; keçi ve koyunun evcilleştirilmesi sürecine ilişkin de çok önemli bilgilere ulaştı.

Öte yandan Boncuklu Tarla’da yapılan kazılarda ortaya çıkan bazı yapıların günümüzden 13 bin yıl öncesinde yapıldığı değerlendiriliyor. Tarihi Göbeklitepe’den bin yıl daha eskiye uzanan Boncuklu Tarla, önümüzdeki süreçte de herkesi şaşırtacak yeni bilgiler edinmemizi sağlayacak gibi görünüyor.

Boncuklu Tarla nasıl ortaya çıktı? Boncuklu Tarla’daki ilk yerleşimciler nasıl bir yaşam tarzı benimsemişti? Boncuklu Tarla’yı Göbeklitepe, Karahantepe, Körtiktepe gibi yerleşimlerle karşılaştırdığımızda aralarında ne tür benzerlikler ya da farklılıklar bulunuyor? Neolitik Çağ için çok önemli bulgular sunan ve tarihi Göbeklitepe’den bin yıl daha eskiye giden Boncuklu Tarla ve çağdaşı yerleşimler neden hak ettiği ilgiyi görmüyor? Mardin Artuklu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi, Boncuklu Tarla Kazı Başkanı Doç. Dr. Ergül Kodaş sorularımızı cevapladı.

Boncuklu Tarla Kazı Başkanı Doç. Dr. Ergül Kodaş

‘KADINLAR BONCUK BULMAK İÇİN TARLADA BEDAVAYA ÇALIŞIRLARDI’

Öncelikle soralım... Boncuklu Tarla adını nereden aldı?

Boncuklu Tarla ismini Kürtçe Zawiye Maherke kelimesinden almış. Tam tercümesi Boncuklu Tarla olan bu isim bölgede yaşayan köylüler tarafından verilmiş. Zira köylüler burada eskiden çok sayıda boncuk bulduklarından bahseder. Hatta birçok kişi eskiden genç kadınların boncuk bulmak için bu tarlada bedavaya çalıştıklarını söyler. Bu boncukları genellikle en klasik haliyle ve bizlerin de arkeolojik çalışmalarda öne sürdüğümüz şekilde giysi süsleme amacıyla kullanmışlar. Bazı boncukların da tespih imamesi olarak kullanılmış olabileceği söyleniyor. Fakat yerleşimin bulunduğu alanın kamulaştırılması ve arkeolojik çalışmaların başlamasıyla bu gelenek de haliyle kaybolmuş durumda.

Boncuklu Tarla’nın ilk olarak ortaya çıkışı nasıl oldu?

Bu yerleşimin bulunduğu bölge, Ilısu Baraj gövdesinin inşa edildiği alan içinde kalmıştı. Bu nedenle o dönem bölgede Prof. Dr. Tuba Ökse ve Prof. Dr. Harun Taşkıran başkanlığında uzun süreli yüzey araştırmaları yürütüldü. İşte Boncuklu Tarla da 2008 yılında Ilısu Barajı ve Hes projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmalarında tespit edildi. Bu keşfin ardından 2012 yılında başlatılan arkeolojik kazılar aralıksız olarak devam ediyor. 2017 yılından itibaren ise ben ve ekibim alanda kazı çalışmalarını yürütüyoruz.

‘BONCUKLU TARLA KENDİNE ÖZGÜ DİNAMİKLERE SAHİP’

Elbette bütün kazı alanları kendi dinamikleriyle birlikte insanlık tarihi içinde önemli bir role sahip. Ancak merak edenler için soralım… Boncuklu Tarla’da yapılan kazılar insanlık tarihinin değişmesinde nasıl bir rol oynadı?

Boncuklu Tarla, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde son 20 yılda yapılan araştırmalardan birisi. Sizin de söylediğiniz gibi tüm bu yerleşimler aslında insanlık tarihini değiştiriyor. Fakat bu yerleşimlerin tamamı bir pazılın parçaları gibi, her biri kendine özgü yeni bilgilere sahip. Bu bilgiler de kronolojik ve bölgesel bağlamdan kendi içinde önemli farklılıklar sergiliyor. Boncuklu Tarla da bunlardan bir tanesi ve kendine özgü birtakım dinamiklere sahip. Bunlardan ilki kuşkusuz Geç Epipaleolitik dönem sonundan Çanak-Çömleksiz Neolitik Çağ sonuna kadar yaklaşık 4 bin yıl boyunca iskan görmüş olması. Bu durum Neolitikleşme sürecinin eksiksiz takip edilebilmesini sağlıyor. Fakat Geç Epipaleolitik döneme ait tabakalar Güneydoğu Anadolu’da bulunan Körtik Tepe, Çemka Höyük, Söğüt Tarlası, Biris Mezarlığı gibi farklı yerleşim yerlerinde de tespit edildi. Ancak söz konusu yerleşimler sadece bu dönemde ve hemen arkasından gelen Çanak-Çömleksiz Neolitik dönemin erken evrelerinde iskan görmüş. Bu bağlamda Boncuklu Tarla sadece Anadolu’da değil daha geniş bir coğrafik kontekst içerisinde Yakın Doğu’da, Geç Epipaleolitik dönemden Çanak-Çömleksiz Neolitik dönem sonuna dek iskan gören nadir yerleşim yerlerinden birisi diyebiliriz. Bu yüzden göçebelikten yerleşikliğe geçiş yaşayan söz konusu toplulukların davranış biçimlerinin kesintisiz bir şekilde incelenmesine olanak sağlıyor.

‘BONCUKLU TARLA NEOLİTİKLEŞME SÜRECİNİ KESİNTİSİZ BELGELEDİ’

Peki, Boncuklu Tarla’daki ilk yerleşimciler nasıl bir yaşam tarzı benimsemiş? Kazılarda ortaya çıkan bulgular bu konuda bize ipucu veriyor mu?

Neolitikleşme sürecinin her etabı beslenme tarzı, barınma şekli, teknik değişimler veya sosyal davranış biçimleri için birbirinden farklı özellikler taşıyor. İlk etapta avcı-toplayıcı-balıkçı yerleşik olan gruplar zaman içerisinde bazı ürünleri evcilleştirmeye başlıyor; çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan yerleşik köylülere doğru dönüşüm yaşanıyor. Bu süreçte tabi ki toplulukların barınma şekli, kullandıkları aletler ve sosyal davranış biçimleri de değişime uğruyor.

İşte Boncuklu Tarla bu sürecin kesintisiz bir biçimde belgelenmesini ve anlamlandırılmasını sağladı. Örneğin Boncuklu Tarla sakinlerinin aşağı yukarı MÖ 8500’lerden önce yerleşik avcı-toplayıcı-balıkçı olduklarını bu süreçten sonra ise hayvancılık ve tarımla geçimlerini sağladıklarını biliyoruz. Özellikle bu süreçle beraber boncuk ve pandantiflerin de sayısal olarak arttığını, gömülü veya yarı gömülü özel binaların dahi artık hem zemin olarak inşa edilmeye başladığını görüyoruz. Ayrıca orak-dilgilerin ve büyük boyutlu ok uçlarının sayısal olarak artış gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu örnekler farklı objelerle de desteklenebilir. Dolayısıyla bu sorunun cevabını beslenme ile ilişkili değişimlerin daha genel değişimlere neden olduğu şeklinde özetleyebiliriz.

‘KESİN KARŞILAŞTIRMALAR İÇİN HENÜZ ERKEN’

Boncuklu Tarla’yı Göbeklitepe, Karahantepe, Körtiktepe gibi yerleşimlerle karşılaştırdığınızda aralarında ne tür benzerlikler ya da farklılıklar var?

Her şeyden önce söz konusu yerleşimlerin yer yer çağdaş tabakaları olmakla beraber kronolojik olarak birbirinden farklı oldukları unutulmamalı. Ayrıca bu yerleşimler birbirinden farklı bölgelerde bulunuyor. Göbeklitepe ve Karahantepe Şanlıurfa Bölgesi dağlık alanında bulunurken Körtik Tepe ve Boncuklu Tarla, Dicle Nehri etrafında bulunuyor. Bu bağlamda söz konusu bölgelerde bulunan diğer yerleşimler de göz önüne alındığında iki farklı coğrafya/iklim ve farklı kültürel dinamiklerden bahsettiğimizi unutmayalım. Buna rağmen söz konusu topluluklar taş kaplar, taş bastonlar, kemik plaklar, yer yer benzer yontma taş teknolojileri, kamu binaları ve steller gibi benzer obje/mimari/teknik özelliklere sahipler. Yani belki de şu an için ortak değerlere sahip Geç Epipaleolitik dönem topluluklarını Neolitikleşme süreci ile beraber takip etmeye ve kendi içerisinde karşılaştırmaya çalışıyoruz. Bu nedenle bence kesin karşılaştırmalar için henüz erken.

Epipal bina
‘GÖBEKLİTEPE ETRAFINDA GELİŞEN BİR DİNAMİK SÖZ KONUSU’

Boncuklu Tarla gibi tarihi bu kadar eskiye giden başka kazı alanlarının da varlığı bilinirken gerek basın gerekse kamuoyunda Göbeklitepe ilgi odağı oldu. Neolitik Çağ için çok önemli bulgular sunan ve tarihi Göbeklitepe’den bin yıl daha eskiye giden Boncuklu Tarla ve çağdaşı yerleşimler sizce neden hak ettiği ilgiyi görmüyor?

Bu soruyu belki de iki farklı alan üzerinden cevaplamak lazım. İlki biz bilim insanlarını ilgilendiren akademik ilgi. Son yıllarda genelde Anadolu özelde ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi Neolitik Çağ ve kültürleri üzerine yoğun bir bilimsel ilgi var ve Boncuklu Tarla da hem bu verilerin üretildiği hem de bilim dünyasının ilgilendiği bir yerleşim oldu.

İkincisi ise, sizin asıl sormak istediğiniz, bölgede turizmin zirveye çıkarılması hedeflenirken, daha çok Göbeklitepe etrafında gelişen bir dinamiğin söz konusu olması. Göbeklitepe kuşkusuz bu dinamiğin toplum karşısında karşılık bulduğu bir yerleşim. Ayrıca tarih öncesi dönemlerin popüler veya turistik olma sürecinin ana üretici noktalarından birisi ve bu nedenle de biraz sembolik. Hatta Göbeklitepe’nin turizm geçmişi ve popüler bilinirliği birçok kişinin düşündüğünden çok uzun bir zaman aldı. Bu bağlamda bölgede yapılan yeni ve eski kazılar bu bilinirlik sürecinden geçiyor gibi geliyor ve ileriki yıllarda birçok yerleşim yeri Göbeklitepe ile benzer bir bilinirliğe sahip olabilir. Bilhassa Şanlıurfa Bölgesi’nde bulunan Karahan Tepe, Sayburç, Sefer Tepe ve Mardin’de bulunan Boncuklu Tarla gibi birçok yeni yerleşim bu sürece girmeye başlayacak diye düşünüyorum. Umarım bu sayılar arttırılabilir.

Peki, alanda ortaya çıkan mezarlara ilişkin ne tür sonuçlara ulaştınız?

Yerleşim yerinde 200’ün üzerinde bireye ait iskelet kalıntısı tespit edildi. Bunlar arasında kadın, çocuk ve erkekler var ve tamamı konutların içerisine ve taban altlarına gömülmüş. Hatta sadece birincil değil ikincil gömülere de rastlıyoruz. Bu gömüler arasında kafatası kültüne ait izlerle de karşılaştık. Kazılarda 200 binin üzerinde boncuk tespit edildi. Boncuklar genel olarak iskeletler üzerinde bulundu. Bu boncukların daha çok süsleme amaçlı olduğunu, burada 12 bin yıl önceden bu yana süsleme yapıldığını düşünüyoruz. Boncuklu Tarla’da mezarların içerisinde açığa çıkarılan ve insitu konumda bulunan boncuk ve pendantifler yaş, cinsiyet kavramları ile süslenme arasında nasıl bir ilişkinin olduğu ve topluluğun kendi içerisinde ne gibi kimlik kavramlarına sahip oldukları gibi yeni sorular sormamızı da sağladı. Ayrıca bu ayrımın boncuk yapımında kullanılan hammadde ile bireylerin yaş cinsiyetleri arasında da birtakım farklılaştırmalara işaret ettiği tespit edildi.

‘İNANÇ KAVRAMI BİRÇOK NOKTADA KENDİNİ HİSSETTİRİYOR’

Tüm bu buluntuları değerlendirdiğimizde Boncuklu Tarlalıların inanç sistemi hakkında neler söyleyebiliriz?

İnanç kavramı aslında soyut bir kavram. Fakat kendine ait sembolleri/objeleri olduğu için onu tanımlamak daha kolay olabilir. Tabii tarihöncesi topluluklar için bunu söylemek daha zor bir durum. Örneğin bir etnolog veya sosyal antropolog bir grubu incelerken onlarla yaşar, objelerin, alanların kullanımını gözlemler, yeri gelir orada yaşayan bireylerle konuşur. Dolayısıyla veri tabanı güçlüdür ve birebir gözlem ve pratiğe dayanır. Estetik, prestij, hiyerarşi gibi kavramları ve onların metalaşmış hallerini görme deneyimleme şansı vardır.

Fakat tarih öncesi dönemlerde bu imkansızdır. Bu bağlamda kendimizi etnolog veya sosyal antropolog gibi düşündüğümüzde incelediğimiz gurubun kalıntıları oradadır ama birebir gözlem ve pratik imkanı yoktur. Dolayısıyla birçok ‘şeyi’ inanç ve sembolizm üzerinden değerlendirirken, estetik, prestij, hiyerarşi gibi kavramlar ile ilişkili olanlar boşlukta kalıyor. Bu nedenle Boncuklu Tarla’da inanç kavramına dair bir şeyler söylemek için öncelikle iskeletler ve onların yanında bulunan süs eşyaları arasındaki ilişki üzerine yapmakta olduğumuz çalışmanın tamamlanmasını beklemeliyiz. Fakat bu aşamada inanç kavramının olduğunu ve bunun kamu binaları da dahil olmak üzere kendini birçok noktada hissettirdiğini söylemekte fayda var.

‘BİNALAR TOPLULUKLARIN ORTAK YAŞAM ALANLARI OLABİLİR’

Kamu binalarıyla birlikte stelleri ve kolonları da tespit ettiğinizi biliyoruz. Peki, bu buluntulardan yola çıkarak ilk yerleşimcilerin nasıl bir ortamda yaşadıklarını hayal edebiliyor muyuz?

Boncuklu Tarla’da şu ana kadar dokuz ayrı kamu yapısı açığa çıkarıldı ve sizin bahsettiğiniz kamu binası, en iyi korunanlarından birisi ve en popüleri. Fakat bu yapı ile benzer çok sayıda yapı bulunuyor. Genel olarak boncuklu Tarla’da merkezde 4 ayrı stel veya paye bulunan yapıların sistematik olduğunu söyleyebilirim. Bunların bazıları yuvarlak bazıları ise köşeli plana sahip. Ayrıca ana duvara bitişik olarak inşa edilen payandalı yapılar da ayrı bir grup olarak düşünülebilir. Bu durum paye, payanda ve stel gibi farklı taşıyıcı mimari unsurların varlığına işaret ediyor. Bu yapı elemanlarının konutlarda olmaması söz konusu binaların konut olmadıkları fikrini ortaya çıkarıyor. Bu nedenle söz konusu binalar inanç ve sembolizm kavramları ile ilişkilendiriliyor.

Fakat farklı bir pencereden bakarsak bu tür binaların toplulukların ortak yaşamını sembolize edebileceklerini de düşünebiliriz. Boncuklu Tarla özelinde söz konusu yapıların genellikle yerleşimin köy mekan organizasyonunun merkezinde olduğunu görüyoruz. Bu durum söz konusu binaları topluluğu bir arada tutan bir unsur olarak düşünmemize neden oluyor. Yani bu binalar söz konusu toplulukların ortak yaşam alanları olarak da düşünülebilir. Ayrıca Boncuklu Tarla’da özel mülkiyet ve hiyerarşi gibi olguların varlığına dair az sayıda veriye sahibiz. Bu nedenle alanda açığa çıkarılan söz konusu yapılar aile-akraba-grup ilişkisi olan ve ortak değerler etrafında toplanmış topluluklara ait olabilir. Bu yapıları söz konusu toplulukların ortak yaşam organizasyonlarının hem sembolü hem de onun kuşaklar arası geçişini sağlayan ana unsur gibi düşünebiliriz. Dolayısıyla ilk yerleşimcilerin böyle bir ortamda yaşadığını da hayal edebiliriz. Son olarak bu toplulukların kendilerine ait yerel ve kültürel dinamiklere de sahip olduklarını düşündüğümüzde aslında tüm yerleşim yerlerinde açığa çıkarılan özel/kamusal alanların tamamının çok önemli olduğunu söyleyebiliriz.