Görülmemiş bir hegemonya
Bu, Guardiola’nın İspanya ve Almanya’daki üçer şampiyonluğunun ardından İngiltere’deki altıncı lig şampiyonluğu. Başka bir deyişle, 15 sezonda kazandığı 12’nci lig şampiyonluğu. Kimileri bunu hâlâ “satın alınmış bir başarı” olarak görebilir, ama gerçek öyle değil.
Futbolda bugüne kadar görülmüş en sofistike ve tutarlı savunma sistemlerinden biriyle desteklenen ve boğucu bir adam adama baskıyla rakip sahayı istila eden Manchester City, Premier Lig’de sezonun son maçında West Ham United’ı direnmenin faydasız olduğuna ikna etti. Ardından sezonun en önemli oyuncuları Phil Foden’ın iki, Rodri’nin bir golüyle eşsiz bir takımın kaderi belirlendi.
3-1’lik galibiyet, Pep Guardiola’nın takımına son yedi sezondaki altıncı Premier Lig şampiyonluğunu getirdi ve 1992’de kurulan mevcut lig formatından bu yana İngiliz futbolunda görülmemiş bir şeyi başardılar. Maviler, böylece Premier Lig’i art arda dört sezon kazanan ilk takım oldu ve buna aynı zamanda 1965’ten bu yana en çok gol atan takım olarak eriştiler (maç başına ortalama 3.3 gol).
MİRAS DEĞİL ALIN TERİ
Kimileri bunu hâlâ “satın alınmış bir başarı” olarak görebilir, ama gerçek öyle değil. City, 2009 ile 2018 yılları arasında Finansal Fair Play ihlâli iddialarıyla ilgili suçlamalardan dolayı istisnai önlemler almak zorunda kaldı ve 300 milyon euro’dan fazla bir bedel karşılığında oyuncu sattı. Cole Palmer, Aymeric Laporte, Riyad Mahrez, Raheem Sterling, Gabriel Jesus, Oleksandr Zinchenko, Romeo Lavia gibi oyuncuların satışlarından elde edilen gelir sayesinde bütçeleri dengelendi.
Buna karşın Arsenal’ın 2019’dan bu yana işe alımlarda 500 milyon euro’dan fazla net harcaması bulunuyor. Bu, City’nin aynı dönemdeki net harcamasının neredeyse iki katına denk geliyor. Aynı şekilde Manchester United, Chelsea ve Tottenham da son iki yılda City’den daha fazla para harcadı. İngiltere’de 20. yüzyılın en büyük geleneksel güçleri olan bu dört takımın, sahip oldukları sosyal taban açısından da City’e göre çok daha avantajlı oldukları rahatlıkla söylenebilir. Yine de City’nin her geçen yıl daha yıkıcı bir güç hâlini almasının önüne kimse geçemedi. Bunun da çok basit bir sebebi var.
Jürgen Klopp, Liverpool menajeri olarak katıldığı sondan bir önceki basın toplantısında, “Herkes City’nin Finansal Fair Play kurallarını ihlâl ettiği iddiasıyla ilgili suçlamalardan bahsediyor, fakat bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum,” dedi ve ekledi: “Tek bir şey biliyorum: Manchester City, muhasebe konusunda ne yaptıysa yapsın, Guardiola dünyanın en iyi teknik direktörüdür. Gerçekten önemli olan bu. City’nin başında başka herhangi biri olsaydı üst üste dört kez Premier Lig’i kazanamazlardı.”
17 NİSAN’DAN SONRA
City çoğu insanın sandığının aksine dünyanın en pahalı kadrosuna sahip değil. Üstelik yarıştığı Avrupa’nın en iyi takımlarına göre önemli sayılabilecek bir eksikliği de var; bir süperstarın cazibesi. Bu takımın Messi’si, Cantona’sı, Zidane’ı, Cruyff’u yok. Bunu telafi edebilmek için oyuncuların birbirine bağlılığına ve alçakgönüllüğüne yaslanıyorlar. Bir de Guardiola’nın motivasyon becerisine.
Daha ziyade taktisyenliğiyle öne çıksa da Guardiola aslında oyuncularının içsel dürtülerini harekete geçirmek konusunda da büyük bir hünere sahip. Bu hünerini, Real Madrid’e elenmelerinden sonra oyuncularını yeniden bir araya getirerek bir kez daha gösterdi. 17 Nisan gecesi, pek çok City oyuncusu için kariyerlerinin en depresif gecesiydi. Real Madrid kalesine 33 şut atmışlar ve buna karşılık kendi kalelerinde yalnızca 8 şut görmüşlerdi. Ama seri penaltı atışları neticesinde kaybeden kendileri olmuştu.
Guardiola’nın bu yenilgiye bir açıklaması yoktu, ama önlerinde hâlâ kazanılmayı bekleyen iki kupa vardı. Bu yüzden hem kendisini hem de oyuncularını cesaretlendirdi.
YEREL LİG KOLEKSİYONERİ
Eğer ligi kazanırlarsa tarihte arka arkaya dört kez Premier Lig şampiyonu olan ilk takım olacaklardı. Daha sonra 25 Mayıs’ta United’a karşı oynayacakları Federasyon Kupası finalini de kazanırlarsa futbolun ölümsüzleri arasına gireceklerdi. Geçen sezon lig şampiyonluğu, kupa ve Şampiyonlar Ligi üçlemesinin ardından ligi ve kupayı bir kez daha kazanma fırsatı önlerindeydi. Bunu Avrupa futbol tarihinde Neymar ve Messi’nin Barcelona’sı ve Guardiola’nın kendi Bayern Münih’inin ardından başaran üçüncü takım olabilirlerdi.
Nitekim aralık ayında Aston Villa’ya kaybettikleri maçın ardından bir daha erişilemeyen City, tüm müsabakalarda oynadığı 32 maçta yenilgi yüzü görmedi. Dün Etihad’daki zaferin ardından sahayı istila eden City taraftarları, Guardiola’yı yüzyılın en fazla yerel lig kazanan teknik direktörü yapan şampiyonluğu kutsadı.
Bu, Guardiola’nın İspanya ve Almanya’daki üçer şampiyonluğunun ardından İngiltere’deki altıncı lig şampiyonluğu. Başka bir deyişle, 15 sezonda kazandığı 12’nci lig şampiyonluğu. Futbol tarihinde daha önce görülmemiş, bundan sonra görülmesi de hiç kolay olmayan bir hegemonya.