Gözler AYM'de: 'İptal kararı alınmadıkça hayvanlar ölüyor'
Yürürlüğe giren 'hayvan yasası'na karşı 15 Ağustos'ta CHP tarafından AYM'ye yapılan başvuru, henüz sonuçlanmadı. Avukat Güner, ihlal kararının alınmadığı her gün hayvanların zarar gördüğünü söylüyor.
İSTANBUL - 160 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 2 Ağustos'ta Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi ancak konuyla ilgili tartışmalar sona ermedi.
17 maddelik kanunun 16'sının iptali ve yürürlüğünün durdurulması adına CHP, 15 Ağustos'ta AYM'ye başvurdu. 5 Eylül'de AYM ilk incelemesini yaptı ve kanunun esastan görüşülmesine karar verdi. Ancak aradan geçen yaklaşık 5 aya rağmen AYM'de konuyla ilgili bir gelişme yaşanmadı. Tam da bu nedenle hayvan hakları dernekleri ve barolar, bugün (30 Ocak) için AYM'nin yasanın iptal etmesi talebiyle hayvanseverlere adliyeler önünde yapılacak açıklamalara katılma çağrısı yaptı.
Peki AYM'den, hayvan hakları savunucularının beklediği karar çıkar mı? AYM'de bekleyen yasa görüşmeleri hukuken daha erken yapılabilir miydi?
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi Bahtiyar Güner, "Biz Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın tutukluluğu veya cezalandırılması kararlarını 1 aydan daha kısa sürede karara bağlamak üzere öne aldığını da biliyoruz. Maalesef aynı tavır yine siyasi olan Hayvanları Koruma Kanunu yönünden sergilenmemiş ve hayvanların göz göre göre katledilmesine seyirci kalınmıştır" ifadelerini kullandı.
'BU SÜREÇTE EN ÇOK ZARARI KATLEDİLEN, BARINAKLARA HAPSEDİLEN, İŞKENCE EDİLEN HAYVANLAR GÖRDÜ'
Güner, şimdiye kadar gelişen hukuki süreci özetleyerek bir değerlendirme yapıyor: "Ana muhalefet partisinin başvurusunda biz hukukçu hayvanseverlerin de mutabık olduğu üzere yürürlüğün durdurulması önceliğiyle yasanın yeni eklenen tüm maddelerinin iptali talep edilmişti. Yürürlüğün durdurulması, 'uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararların doğacağının, toplumu ve hayvanlara ağır biçimde olumsuz etkileyeceğinin kesin olması sebebiyle yasanın anayasal incelemesinin bitinceye dek bekletilmesi' şeklinde izah edilebilir. Yürürlüğün durdurulması talepleri, öncelikli incelenmesi gereken ivedi işlerdendir. Ancak ne yazık ki Anayasa Mahkemesi, yürürlüğün durdurulması talebini değerlendirmek için toplanmışsa da bu yönde olumlu karar alınamamıştı."
Güner'in de değindiği gibi yürürlüğün durdurulması kararı eylül ayındaki görüşmeden çıkmadı. Ancak esastan görüşülmesi kararı, kamuoyunda yasanın iptal edilebileceği intibası yarattı. Bu noktada hukuki süreçle ilgili Güner şu bilgileri veriyor: "Esas hakkındaki görüşmede, iptal talebinde bulunulan maddelerin anayasal hakları ihlâl edip etmediği hususunda inceleme yapılıp başvuru kabule değer görülürse ilgili hükümlerin iptaline, aksi takdirde başvurunun reddine karar verir. Yapılan başvuru birden fazla maddenin iptalini kapsadığından, bazı maddelerin kabulü ve diğerlerinin reddi şeklinde kısmen olumlu/olumsuz karar da verilebilecektir."
"Ancak Anayasa Mahkemesi, yürürlüğün durdurulmasına karar vermediği gibi kararın ivedi şekilde açıklanması yönünde olumlu bir tavır da sergilemedi" diyen Güner, bu süreçte en büyük zararı katledilen, barınaklara istiflenen, işkencelere maruz kalan hayvanların gördüğünü anlatıyor.
'1 HAFTADA VERİLEBİLECEK İHLAL KARARININ 5 AYDIR BEKLETİLMESİ HUKUKA DUYULAN GÜVENİ DE ZEDELEDİ'
Kararın şubat ayında verileceğine dair pek çok söylenti var. Bu konuda ise Güner, "Türkiye, söz konusu hukuk olduğunda da artık hiçbir güvence sunamadığınız bir ülke haline getirildi. 1 haftada verilebilecek bir ihlal kararının 5 ay boyunca bekletilmesi hukuka ve Anayasa Mahkemesi'ne duyulan güveni de zedelemiştir. Yapılan başvurunun hukuka uygun olduğuna kuşku yok. Verilecek kararın da bu yönde olacağını ümit ediyoruz. Başvuru konusu tüm maddelerin iptali değilse de hayvanların öldürülmesine ve hapsedilmesine imkan tanıyan, zalimane uygulamaları keyfiliğe bırakarak hukuki güvenilirliği ihlal eden maddelerin iptali yönünde bir karar da verilebilecektir.
Aslında bir hukukçu olarak bunu söylemek dahi acınası ve gülünçtür fakat ne yazık ki Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı ve tanınmadığı bir ülkede yaşamaktayız. Benzer bir durumda ülkedeki vicdanlı kesimin sivil direnişlerle ve yaşam hakkını savunuyor olmanın verdiği güçle, hukukun fiilen egemen kılacağını biliyorum" ifadelerini kullanıyor.