YAZARLAR

Güç bir kişide toplanırsa

Harry Kressing’in, 'Aşçı' romanı meselesini karakterinin etrafında dolandırarak, mesajını okurun gözüne sokmadan, onu sürekli şaşırtarak sonuna kadar merak unsurunu koruyan bir kitap. Metnin bahsedebildiğimiz kısımlarında da görüldüğü gibi yazar gücü tek kişiye verdiğimizde olabilecekleri "karizmatik" bir aşçının yardımıyla anlatmaya çalışıyor. Görüyoruz ki böyle bir durumda kendi mülkünüzde hizmetçi olduğunuz gibi itaat etmeyi arzular hale gelebilirsiniz.

İktidar her yerde ve yaygın biçimde karşımıza çıkan bir ilişki biçimi olduğu kadar insanlar arası etkileşimin de belirleyicilerindendir. Güç ilişkileri açısından dikkat edilmesi gereken yer bana kalırsa, onun tek bir kişide veya kurumda toplanmamasına dikkat etmek, her durumda kendimizin de o ilişkinin parçası olduğunun farkındalığıyla hareket ederek karşı bir güç oluşturabileceğimizi bilmektir. Çünkü eğer tek tek kişiler olarak hepimizin bir güce sahip olduğunu unutursak birileri gelip ona tek başına sahip olabilir ve sonuçta farkına bile varmadan itaatkar bedenlere dönüşebiliriz.

Harry Kressing’in, Holden Kitap tarafından Emirhan Burak Aydın çevirisiyle basılan 'Aşçı' romanı da yukarıda bahsettiklerimizi düşündüren bir kitap. Başlangıçta Cobb adlı kasabaya gelen bir aşçının başına gelenleri okuyacakmışız hissi uyandıran roman, ilerledikçe karanlık bir hal alıyor ve bizi içine çekiyor. Kressing’in okuru zorlamayan, diyaloglarla örülü üslubunun da etkisiyle metnin hikayesine kendinizi kaptırıyorsunuz. Metinde kısaca, Conrad adlı bir aşçının Cobb’da akraba olan iki büyük aileden birinin yanında işe başlamasıyla gelişen olaylar anlatılıyor. Metnin olay örgüsü karakter etrafında kurulurken, onun çevresinde dönen anlatı okura, güç ilişkileri, tüketim, doyumsuzluk, hırs gibi farklı duygu ve kavramları birlikte düşünebileceği bir yol açıyor.

BÜYÜLÜ BİR ŞATO

Aşçı Conrad, Cobb’a geldiğinde gotik bir şatoyla karşılaşıyor. Bu büyüleyici mekanın hikayesini hancıdan, içtiği birkaç birayla kitabın cümlesiyle “satın alıyor”. Şato kitabın olay örgüsü açısından önemli çünkü Conrad’ın sonraki tüm edimleri bu mekanı ele geçirme amacı taşıyor. Bu mekandan şöyle bahsediyor hancı: “Ehemmiyet’e yalnızca bahçıvanlar ve bakımla ilgilenenler çıkıyor artık. Bir de kentten gelen bazı mimarlar. O kadar. Hill’ler de Vale’ler de hiç gitmezler. Tabii Hill’ler hâlâ tüm tepe topraklarına sahipler, kereste ve taş ocaklarına da. Aşağı topraklar, göl ve köy ise Vale’lerin…” Bu hikayeyi öğrenen Conrad, Cobb’un önde gelen iki ailesi olduğunu, şatonun da bu ailelerin atalarından kaldığını, bilgilerine ekleyerek göz dolduran referanslarının da etkisiyle Hill’lerin yanında işe başlıyor. Metnin hikayesi de böylece başlamış oluyor.

İKTİDARI ELE GEÇİRME

Conrad’ın mutfakta işe başlamasını şöyle hayal edebiliriz: Mutfak bir devlet ve aşçı da orayı ele geçirerek kendi düzenini kurmak, gücü tek başında ele geçirmek için sinsi planlarını uygulayan, ev halkını tek tek kendine bağlayan, onları etkisizleştiren bir politikacı. Ayrıca, onun planları sadece evin sahiplerini değil kasabayı da kapsıyor. Conrad, iki metre boyunda, Weberci anlamda "karizmatik" olarak adlandırılabilecek, manipülatif kişiliği sayesinde herkesi kandırabilen bir karakter temsili, onun bu yanı kasaba esnafı dahil olmak üzere tüm halkı neredeyse kendisine itaat eder konuma getirmesinde etkili oluyor. Conrad’ın amacına ulaşmak için yapamayacağı şey yok. Bunun için de yemek yapmak onun açısından herkesi kendi çıkarlarına alet edebildiği bir araç şeklinde düşünülebilir ki bu yolla öncelikle ev halkını denetimi altına alarak mutfakta kendisine zorluk çıkarabilecek kim varsa hepsini, bir şekilde yolundan çekmeyi başarıyor. Sonuçta; Hill ailesini, yaptığı yemeklerle, öğrettiği görgü kurallarıyla, kentli ünlü tanıdıklarıyla etkiliyor ve ailenin burjuva özentisi takıntılarını da kullanarak onları kendisine itaat edenler haline getirmeyi başarıyor. Mutfağın çalışanlarını ise ezerek, küçümseyerek kovdurmayı veya yedirdiği yemeklerle güçten düşürerek işe yaramaz duruma getirmeyi beceriyor.

Örneğin, Betsy adlı hizmetçinin beceriksiz olduğuna, sürekli tabak kırdığına inandırdığı patronlarının onu kovduğu anda, Conrad’ın bu konuda kurduğu cümlelerde bunun yansımasını görebiliyoruz: “Betsy ertesi sabah Conrad hâlâ yataktayken işten çıkarıldı. Conrad geldiği zaman Bayan Hill’in açıkladığı üzere bir tabak daha kırmıştı. ‘Aylar önce kovulmalıydı yosma’ diye ilan etti Conrad. ‘Bu düzende böyle tiplere yer yok.’” Conrad’ın kurduğu düzende yeri olmayanlar aslında ona itaat etmeyenler, planlarını uygularken ayağına dolaşacağını düşündükleri ki bunun örneğini metinde sıklıkla görüyoruz mesela, kendisine rakip gördüğü Vale’lerin aşçısını da tuzağa düşürerek elinden bıçaklayıp kasabayı terk etmesini sağlıyor ve gittikçe daha çok güçleniyor.

Aşçı, Harry Kressing, Çevirmen: Emirhan Burak Aydın, 248 syf., Holden Kitap, 2024.

İŞLER DEĞİŞİYOR

Conrad’ın adeta devlet gibi yönettiği mutfakta da işler değişiyor. Kendisine köle bedenler haline getirdiği patronlarının yaşamında her şey tersine dönüyor. Aşçı, evin oğlu Harold’ı yemek yapabileceğine ikna ederek, onu eğiterek ve sürekli pohpohlayarak evin aşçısı haline getiriyor. Conrad tarafından onaylanmayı varlık sebebi haline getiren Bayan Hill yine onun tarafından eğitilerek evin kahyasının yerini alıyor, evin patronu Bay Hill ise içki servisi konusunda eğitilerek uşak oluyor. Hill ailesi farkına bile varmadan kendi güçlerini Conrad’a teslim ediyorlar. Kendi evlerinde hizmetçi olarak varlık gösterirken işin tuhafı itaat etmek onlar için bir arzuya dönüşüyor.

Kressing’in hikayesinin okura anlatmaya çalıştığını da böylece anlayabiliyoruz. Bahsettiğimiz gibi mutfağı bir devlet, Conrad’ı devletin gücünü ele geçiren bir politikacı ve diğer insanları da (patron ve ailesi, esnaf, kasaba halkı) devlet iktidarının sürmesi için gerekli kurumlar olarak tahayyül ettiğimizde gücün tek bir kişide toplanmasının ne anlama geldiğini düşünme imkanı buluyoruz. Cobb halkı Conrad’ın hileleriyle kendi güçlerini unutuyor, adeta bedenlerini işlemesi için Aşçı’ya emanet ediyorlar ki bunun en önemli temsil edildiği yer yukarıda bahsettiğimiz gibi, patronların arzuyla aşçıya hizmet eder hale gelmeleri. Conrad’ın mutfağın en ezilenlerine gösterdiği tavır, onun edimlerini patrona isyan eden bir kişi şeklinde değerlendirmemize izin vermiyor. Kitap ekseninde, burada olan biteni ancak bir güç değişimi şeklinde yorumlayabiliyoruz fikrimce.

BEDENLERİN DENETİMİ

Her şeyi kontrol edebilen bir konuma yükselen Conrad, planlarını hayata geçirmek için etrafındaki insanları sadece kendisine itaat ettirmekle kalmıyor bu da bana kalırsa kitabın bahsedilmesi gereken yanlarında birine çıkarıyor yolumuzu: Bedenlerin denetimi. Aşçı yine bir araç olarak kullandığı yemek yapma meziyetiyle istediklerini şişmanlatıp zayıflatma gücünü de elinde tutuyor. Onun büyülendiği şatoya sahip olması için Hill ailesi ve Vale ailesinin o şatoya taşınması, birlikte yaşaması gerektiğine aileleri ikna ediyor bunun yolu da iki ailenin evlilik yoluyla birleşmesi. Ancak bir sorun var o da Hill’lerin oğlu Harold ile evlenmesini planlanan Daphne oldukça şişman, bu durumda aşçı devreye giriyor ve uyguladığı diyetle onu hastalanacak kadar zayıflatıyor. Ancak planları açısından bu yeterli değil. Hill ailesinin kızı Ester -kendisini aile içinde en az umursayan karakter- onun da planları gereği kendisiyle evlenmesi gerekiyor ancak kız başka birisiyle görüşüyor ki Conrad onları ayırmayı başarıyor bu arada Ester gittikçe kilo alıyor, kapılardan sığamaz hale geliyor.

Bu da bize söz ettiğimiz gibi kitabın başka bir boyutunu düşündürüyor. Yine metni kavramak için hayal ettiğimiz mutfağı devlet gibi düşünelim. İktidarı ele geçirenin onu devam ettirmek için tek tek bedenleri de zapt etmesi gerekir. Conrad’ın gücünün devamı için bu gerekli ve o da bedenleri kontrol ederek (zayıflatarak-şişmanlatarak) planlarının işlemesi için neredeyse bir “biyo-politika” uyguluyor. Bu politikanın kimin hayatta kalıp kimin yaşayacağına, kimin değerli görülüp kimin ezileceğine kadar geniş bir kapsamı var. Çünkü en sonunda Conrad, Ester ile evlenmeyi başarıyor ne tesadüftür ki gecenin sabahında şatonun diğer varisleri Bay ve Bayan Vale aniden ölüyor. Bu arada onların da beslenmesini, aşçıları Conrad tarafından kasabadan uzaklaştırıldıktan sonra kimin düzenlediğini söylemeye gerek yok ki kızları Daphne aşırı zayıflıktan hastalanırken, onunla evlenen Hill’lerin oğlunun Aşçı’nın emrinden çıkmayan bir köleye dönüştüğünü söyleyebiliriz. Metin boyunca bir kişinin güç arzusunu, uyguladığı politikalarla herkesi nasıl kendisine bağımlı kıldığını okurken kitap, bu açıdan okura düşünecek epey malzeme veriyor.

Harry Kressing’in, 'Aşçı' romanı bana kalırsa meselesini karakterinin etrafında dolandırarak, mesajını okurun gözüne sokmadan, onu sürekli şaşırtarak sonuna kadar merak unsurunu koruyan bir kitap. Metnin bahsedebildiğimiz kısımlarında da görüldüğü gibi yazar gücü tek kişiye verdiğimizde olabilecekleri "karizmatik" bir aşçının yardımıyla anlatmaya çalışıyor. Görüyoruz ki böyle bir durumda kendi mülkünüzde hizmetçi olduğunuz gibi itaat etmeyi arzular hale gelebilirsiniz. Gücü elinde tutan, bedeninizin tüm hücrelerine kadar hayatınızın kontrolünü ele geçirebilir ve sonunda sizden geriye pek bir şey kalmaz.


Emek Erez Kimdir?

Çeşitli gazete, dergi ve online sitelerde, kültür-sanat alanında on beş yıldır yazılar yazıyor.