Güler Sabancı: İş dünyasının salgından sonraki en aciliyetli konusu dijital dönüşüm
TÜSİAD Başkanı Kaslowski, başarının anahtarının dijital dönüşümden geçtiğini belirtirken, Güler Sabancı ise iş dünyasının en aciliyetli konusunun yüzde 75 ile dijital dönüşüm olduğunu söyledi.
DUVAR - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Covid-19 salgınının ve iklim olaylarının, küresel ölçekteki risklere ve krizlere hazırlıklı olunmasının kritik önemini gösterdiğini, mevcut sosyal ve ekonomik altyapıların ve iş yapma biçimlerinin bu süreçlerde birçok sınavdan geçtiğini, birçoğunun da sınıfta kaldığını söyledi. Bugün ülkelerin kalkınma stratejilerini gözden geçirmeleri ve değişen şartlara uyum sağlayacak şekilde yapılandırmaları halinde başarının sürdürülebilir olacağını aktaran Kaslowski, gerek salgın sürecinde dayanıklılığın gerekse toparlanma sürecine geçişin unsurlarına bakıldığında, bu dinamiklerin belkemiğini dijitalleşmenin oluşturduğunu anlattı.
TÜSİAD tarafından bu yıl ikincisi çevrim içi olarak 'Oyunun Kuralları Değil, Kendisi Değişti' temasıyla düzenlenen 'Dijital Türkiye Konferansı'nda, dijitalleşmenin şirketler açısından önemi ele alındı.
KASLOWSKI: TEKNOLOJİ ÜRETİMİ KATALİZÖR OLUYOR
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski toplantıda yaptığı konuşmada, "Yapay zeka, artırılmış gerçeklik, makine öğrenimi, blok zincir gibi yeni nesil teknolojilerin üretilmesi ve kullanılması, sektör ve ölçek fark etmeksizin verimlilik ve katma değer artışında katalizör oluyor. Çağın dinamiklerinin yakalanmasında 'büyük veri' kritik bir rol oynuyor" dedi.
Ülkelerin dijitalleşme derecesinin, rekabetçiliği etkileyen en temel faktör olduğuna işaret eden Kaslowski "Dinamik nüfus yapımız, bilişim teknolojilerinin kullanımındaki artış ve mobil uygulamaların gelişimi itibarıyla dijital dönüşüm sürecinde güçlü bir mesafe katetme potansiyelimiz var. Bu potansiyeli hayata geçirmek için eğitimin niteliğinin geliştirilmesi, yetkin insan kaynağının korunması, genişbant altyapısının güçlendirilmesi, KOBİ'lerin teknoloji kullanımının desteklenmesi gibi unsurları içeren geniş bir vizyona ihtiyacımız var" değerlendirmesinde bulundu.
Yenilenen küresel düzene uyum sağlamak için en önemli ihtiyaçlardan birinin teknoloji olduğunu vurgulayan Kaslowski "Yapay zeka, artırılmış gerçeklik, makine öğrenimi, blok zincir gibi yeni nesil teknolojilerin üretilmesi ve kullanılması, sektör ve ölçek fark etmeksizin verimlilik ve katma değer artışında katalizör oluyor. Çağın dinamiklerinin yakalanmasında 'büyük veri' kritik bir rol oynuyor. İnternet, 'metaverse' ile kullanıcıya sadece izleme ve takibin çok ötesinde gerçek deneyim yaşatan sürükleyici bir evrene doğru dönüşüyor" diye konuştu.
'DİJİTAL SEKTÖR DE YEŞİL DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMELİ'
Kaslowski, büyük verinin, ileri malzeme gibi yeni nesil teknolojilerin, üretimde verimliliğin artırılmasının yanı sıra iklim değişikliği ile mücadelede de önemli rol oynadığını belirterek, büyük miktarlarda verinin işlenmesinin enerji tüketimini artırdığını, halihazırda küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 2’sinin, elektrik tüketiminin ise neredeyse yüzde 10’unun kaynağını bu süreçlerin oluşturduğunu, bu oranların kısa sürede yükselmemesi için dijital sektörün de yeşil dönüşümü gerçekleştirmesinin çok önemli olduğunu ifade etti.
Yeni teknolojilerin, yeni iş modellerin ve dijital dönüşümün rekabet hukukunu da dönüştürdüğünü ifade eden Kaslowski, "Özellikle rekabet hukukunun teknoloji yoğun sektör ve pazarlara uygulanmasında yeni yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Veriye dayalı piyasaların genişlemesiyle rekabet hukuku ve verinin korunması, teknoloji hukuku gibi alanların kesişiminin artmasını öngörüyoruz. Bu dönemde şirketlerimizin dijital dönüşüm yatırımlarını, çevik ve stratejik bir planlama çerçevesinde gerçekleştirmeleri, etkinliği ve başarıyı belirleyen unsurlar olacak. Dönüşüm sürecinin insan kaynağından veri güvenliğine, iletişim altyapısından organizasyon yapılarına ve paydaşlarla iş birliklerine kadar her alanda bütünsel olarak ele alınması gerekiyor" tespitini yaptı.
Teknolojilerin Türkiye'de üretilmesinin gerek sanayinin gelişmesi ve ekonominin küresel rekabetçiliği gerekse istihdam politikaları açısından kritik olduğunu söyleyen TÜSİAD Başkanı Kaslowski, konuşmasını şöyle bağladı: "Dijital okuryazarlığın toplumun tüm kesimlerine kazandırılması, teknolojiye erişimde cinsiyetler ve bölgeler arasındaki farklılıkların giderilmesi de gerekiyor. Dijital dönüşümün odağında insan olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. Dinamik insan gücümüzün ve girişimcilerimizin yenilikçi iş modelleriyle ve en yetkin şekilde ülkemizin kalkınmasını güçlendirmesini arzuluyoruz ve çalışmalarımızı bu odakla sürdürüyoruz."
GÜLER SABANCI: DÜNYANIN GELECEĞİ TEHDİT ALTINDA
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ise tüm dünyanın değişim ve dönüşümden geçtiğini ve 2021'in zor bir yıl olduğunu söyledi.
"Dünyamızın geleceği tehdit altında. Geri dönülmesi mümkün olmayan bir noktaya doğru ilerliyoruz" diyen Sabancı, iklim acil durumu ve salgının arttırdığı eşitsizliklerin yanında dijitalleşmenin hız ve önem kazandığı bir dönemde bulunulduğunu, yapılan son araştırmalara göre, iş dünyasının salgından sonraki en aciliyetli konusunun yüzde 75 ile dijital dönüşüm olduğunu söyledi.
Dijitalleşen dünyada bu dönüşüme en hızlı şekilde gençlerin adapte olduğunu, hatta değişimi sürüklediklerini belirten Sabancı, gençlerin gerçekleştirdiği projeleri anlattı.
Gelişen teknolojiler sayesinde toplumsal sorunlara karşı yenilikçi çözümler üretebildiğini vurgulayan Sabancı "Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, eğitime erişimde, engellilik alanındaki sorunların çözümünde ve iklim acil durumunda mücadelede teknolojinin gücünden faydalanıyoruz ama daha fazla faydalanmalıyız" dedi.
SEVİM: 320 MİLYAR DOLARLIK GELİR
Konferans konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Serkan Sevim ise dijitalleşmenin önemine ilişkin şunları anlattı: "Üretim ve tedarik süreçlerindeki değişiklikler, müşteri beklentilerinin hızla farklılaşması her yerde güvenli, kesintisiz, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli dijital altyapı ihtiyacının önemini bir kez daha gösterdi. Yazılım, donanım ve hizmet segmentlerini içeren yapay zeka pazarının 2020 yılında küresel çapta 281 milyar dolar civarında olan gelirinin sadece bir yılda 320 milyar dolar mertebelerine çıktığı tahmin ediliyor. Gümrük süreçlerinden lojistiğe kadar birçok alanda dönüşümü tetikleyen blokzincir teknolojilerinin ise 2030 yılına kadar küresel GDP'yi 1,76 trilyon dolar artırması bekleniyor.
IDC tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2025 yılına kadar küresel çapta 55,7 milyar cihazın olacağı ve bunların yüzde 75’inin bir IoT platformuna bağlı olacağı öngörülüyor. Üretilen verinin sayısı ve boyutu her geçen gün artıyor. İş dünyası olarak teknolojinin ve dijitalleşmenin fırsatlarından yararlanırken aynı zamanda risklere karşı da hazır ve korunaklı olabilmeliyiz. Yazılım sektörünün ve etkileşim içinde olduğu dijital sektörlerin 2019 yılında 2 buçuk trilyon dolar seviyesinde olan hacminin sadece 5 yıl içinde 4 trilyon dolara çıkması bekleniyor. Ayrıca yapılan son araştırmalara göre dijitalin ana asfaltı olan yazılım sektörü katma değer anlamında yüzde 81’lik oran ile en üst sıralarda. Yine incelenen 64 sektörden 61’ine doğrudan katkı sağlıyor. Biz de tüm bu nedenlerle, yazılım sektöründeki şirketlerimizin ihracat odaklı olarak 'yerli ve global' vizyonu ile çalışmasını ve bu vizyonu gençlerimize kazandırmayı çok önemli görüyoruz. Yeni nesil teknolojilerin hızlı yükselişiyle birlikte iş yapış biçimlerinde olduğu gibi geleceğin mesleklerinde de köklü bir dönüşüm süreci yaşanıyor, dolayısıyla ihtiyacımız olan beceri ve yetkinlikler de eş zamanlı olarak dönüşüyor. Dijital beceri ve yetkinliklerle donatılmış nitelikli insan kaynağının varlığı dijital dönüşümde itici bir güç olarak karşımıza çıkıyor.
GETİR FİKRİ NASIL DOĞDU?
Konferans kapsamında düzenlenen oturumda TÜSİAD Başkan Yardımcısı ve Fiba Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Murat Özyeğin'in sorularını yanıtlayan Getir Kurucusu Salur, Getir'in 2015 yılındaki kuruluş sürecini ve bu fikrin nasıl doğduğunu anlattı.
Salur, başlangıcın 2012'de BiTaksi ile olduğunu, insanlara 3 dakikada taksi ulaştırır konuma geldikleri BiTaksi'nin ekranına bakarken böyle bir fikrin doğduğunu belirterek, "Taksi bir tane ihtiyaç, insanların başka bir sürü ihtiyacı var. Neden 10 dakikada insanların ihtiyaçlarını götürmeyelim' dedim. Evde otururken bir pazar günü bir saniyede aklıma geldi. Pazar araştırması yaparak ortalıkta neye ihtiyaç var diye düşünerek aklımıza gelen bir girişim değil" bilgisini aktardı.
SALUR: LONDRA'DA RAKİPLERİ KATLADIK
Salur, Londra'da geçen yılın ocak ayı sonunda işe başladıklarını anımsatarak, "Orada 6 tane rakip vardı. Şu an biz 6 rakibin toplamının iki katı iş yapıyoruz. Daha bir sene de dolmadı. Yani gittiğimiz zaman da oradaki zayıf bir oyuncu olmak üzere gitmiyoruz. Gidip gerçekten kuvvetli bir iş yapmaya çalışıyoruz. Bunun için kaynağımız da var. Kaynağı korkmadan kullanıyoruz. Buradaki motivasyon, yani şirketin ana hedefi büyüme üzerine şu anda. Tabii ki uzun vadeli hedefimiz, karlılık ve kardan değer yaratmak" dedi. (EKONOMİ SERVİSİ)