YAZARLAR

Gülistan Sönük: Tasarruf tedbirleri tüm belediyeler için ‘kayyım’ sayılır

Batman Belediye Eş Başkanı Gülistan Sönük ile halkçı ve katılımcı belediyecilik anlayışını ve kayyım sonrası bölgedeki gelişmeleri konuştuk. Sönük, yurttaş ve kadın merkezli belediyecilik anlayışının Batman'da kent yaşamını nasıl dönüştürdüğünü anlattı, kayyımın bu dönüşümü sekteye uğratacağına dair kaygılarını aktardı.

Son yerel seçimde Batman Belediye Başkanı olan Gülistan Sönük ile 10 Aralık günü keyifli bir söyleşi yapma fırsatım oldu. Uzun zamandır kolladığım bu fırsatı, kayyım politikasına karşı “İtirazımız Var Rızamız Yok” sözünü bir kez de Mardin ve Batman’dan, seçilmiş başkanların yanında seslendirmeyi seçen bir grupla birlikte katıldığım dayanışma eylemi sayesinde yakaladım. Yerlerine kayyum atanmış olmasına rağmen her iki ismin de asıl kimlikleri halen seçilmiş başkan olmalarıdır. Ortak Yaşam Ağı (OYA) organizasyonuyla Mardin’de Eş Başkanlar Devrim Demir ve Ahmet Türk ile yapılan durum değerlendirmesi sonrası ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Batman’da da aynı şekilde toplantı sonrası basın açıklaması Eş Başkanlar Gülistan Sönük ve Yeşil Aydın’ın katılımıyla yapıldı. 

Türkiye’de anti-demokratik ve eşit yurttaşlık karşıtı, seçme ve seçilme hakkını gasp eden, hukuka aykırı, adaletin bir kez daha yok edildiği kayyım politikasına itiraz eden herkesin ortak sesini dayanışmayla yükseltmeyi hedeflemiş bir grup insandık. Ziyaretlerin, toplantılarda dile getirilen görüşlerin detaylarını daha sonra yazmak niyetindeyim. Çünkü bugün benim için günlerden Gülistan Sönük. Nedeni çok basit aslında ama bir yandan Gülistan Sönük’ün seçimi kazanması inanılması güç bir başarı hikayesi. Her şeyden önce son yerel seçimlerde rakiplerine büyük fark attı. Seçimde dört partinin erkek adaylarının aldığı oy toplamını ikiye katlayarak yüzde 64,49 oy aldı. Rakip adayların oy toplamı ise yüzde 30’un biraz üstüne çıkabilmişti. Söyleşi mekanından çıkıp grup geneliyle buluşmaya giderken yürüdüğümüz kısacık yolda genç-yaşlı kadın-erkek pek çok kişinin Gülistan Sönük'e samimiyetle yaklaştığını, gözlerindeki sevgi ve saygıyı görünce hiç şaşırmadım. Eylemi, söylemine karşılık gelen yeni nesil bir politikacıyla yürüdüğümü biliyordum çünkü. Umarım bu söyleşiyi, Gülistan Sönük’ün 7 ay gibi kısacık bir sürede başardıklarını siz okurlarıma layıkıyla aktarabilirim.

Batman Belediye Bakanı Gülistan Sönük, Berrin Sönmez 

2018 yılında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümünden mezun olmuş, çıtı pıtı, gencecik bir kadınla karşılıklı oturduk, konuşuyoruz. Aktif politikacı olmadan önce de politik mücadeleye öğrencilik yıllarında başlamak zorunda kaldığını anlıyorum. Küçük kentlerin evrenselleşememiş üniversitelerinde “doğulu” öğrencilerin karşılaştığı, en hafif tabiriyle ötekileştirmeye boyun eğmeyenlerden. Şehirde davasını üstlenecek avukat bile bulamadığı için kendi savunmasını yapmış gençlerden birisi.

Öğrencilik yıllarında verdiğiniz mücadele aktif politikaya katılmanızı kolaylaştırmış gibi görünüyor. Politika deneyiminiz ne zaman başladı?

2018’de zaten üniversiteden mezun oldum ve 2019 seçimlerinde Batman Bekirhan ilçesinde Belediye Eş Başkanı olarak seçildim. Ancak birlikte seçildiğimiz kişi eş başkanlık ilkesini ve beni yok sayarak partiden istifa edip AKP’ye geçtiğinde benim eş başkanlığım da düşmüş oldu.

'KAYYIM POLİTİKASI, DEMOKRATİK HAKLARIN GASP EDİLMESİ OLDUĞU KADAR BİR KADIN SORUNU VE KADIN HAKLARINA DA DARBEDİR.'

Yerelde halk ve özellikle kadınlar eş başkanlık sistemini destekliyor mu?.

Halkın oylarıyla seçilmişsiniz. Halkın kaynakları ile kentin, insanların sorunlarına, ihtiyaçlarına cevap üreteceksiniz. Ve biz tüm bunların kadın sorunundan bağımsız olmadığını biliyoruz. Tek bir kadının iradesi bile karar ve uygulama süreçlerinde tanınmıyorsa halkın ihtiyaçları gerçek anlamda karşılanmış olmaz. Kamu kaynaklarının tüm halka eşit ve adil hizmet için kullanılması, karar ve uygulama süreçlerinde kadınların eşit yer almasıyla mümkündür. 2019 deneyimi sonrası kadın hareketinde çalışma yürütmeye başladım. Batman ve birçok kentte çalışmalara katıldım. Bizim açımızdan, demokratik modernite inşa zemini eş başkanlık. Merkezi yönetimin genel politikalarıyla en küçük, en ücra ilçenin de yönetim politikalarının belirlenmesi demokrasinin yerel sorunları çözme imkanını daraltabilir. Demokratik yerel yönetimler aslında yaşlısı-genci, kadını-erkeği, engellisi herkesin kendini içinde bulabildiği bir model. Kent politikalarımızla kent kaynaklarının yeniden üretimi toplumun her kesiminin görevidir. Sorunların da buralarda çözülebileceğine inandık. Dolayısıyla yerel yönetimler bizim açımızdan çok önemli alanlar ve buralarda muhakkak kadın aklının da kadının bakış açısının da olması gerekir diye düşündük ve bu şekliyle aday olduk. Çünkü biz Kürt sorununun çözümünün aynı zamanda kadın sorununun çözümü anlamına gelmediğini de tarihten biliyoruz. Sovyetler’de bir seçim gerçekleşti ve kadın sorunu çözülmediği için reel sosyalizm çöktü. İddiasını kurduğumuz, mücadelesini ettiğimiz yaşam tarzını inşa etmemiz gerekiyorsa bunun da kadın sorununun çözümünden geçtiğine inandık. Ve bunun en iyi zemini demokratik yerel yönetimler. Önceki iki dönem kayyım atanmıştı. Halk eş başkanlık sistemi sayesinde belediye yönetimiyle doğrudan ilişki kurabilmekten, kadınların rahatlıkla girip çıktığı idari binalara dönüşmesinden memnundu ki üçüncü dönemde yine eş başkanlık modeline oy verdi. Üstelik rekor düzeyde oy farkıyla seçti.

'TEMMUZ AYINDA TASARRUF TEDBİRLERİ İLE BÜTÇE KESİNTİSİNE UĞRATILMAMIZ, FİİLEN KAYYIM ATANMASI ANLAMINA GELDİ'

Kayyım atanarak görevden el çektirilmenizden önce 6 ay tek başkan olarak çalıştınız. Belediye Meclisi seçimiyle Yeşil Aydın Eş Başkanlık görevini üstlendi ve sadece bir ay görevde kalabildi. Bir bakıma Batman’da kayyım tayinine kadar yapılan ve yapılmayan her şeyden tek başınıza siz sorumlusunuz. Bu çerçevede kent politikanızı oluşturup bütçenizi planlarken ne tür zorluklar yaşadınız?

Belediyeler kentte yol, kaldırım, kanalizasyon ve diğer inşa çalışmalarını yaz aylarında gerçekleştirir. Bakım onarım planlarımızı her birimde görev üstlenen kadınların dahil olduğu çalışanlarımız ve belediye meclisimizin kabulüyle planladık. Yüksek maliyetli inşa işlerimizin, 7 aylık süreçte, çok azını gerçekleştirebildik. 2019 yerel seçimlerinde Cumhurbaşkanı İstanbul’u kastederek “topal ördek” benzetmesi yapmıştı hatırlarsanız. İktidarın, halkta memnuniyetsizlik yaratmak için muhalif partilerden seçilmiş belediye başkanlarının iyi hizmet vermesini önleyecek adımlar atacağı belli olmuştu. Bu yaklaşım halkı, seçmeni tercih iradesi nedeniyle ‘cezalandırmak’ anlamına geliyordu. Bütün maddi kısıtlamalar ve karşı propagandaya rağmen 2024 seçimlerinde halk tercihini yine ve daha güçlü bir şekilde muhalefet partilerinin adaylarını seçmek yönünde kullandı. Ancak iktidar aynı politikayı bu kez de ekonomik kriz bahanesiyle sürdürüyor. Tasarruf tedbirleri kapsamında kısıntılar yapıldı. Temmuz ayında yani belediyelerin mali külfetinin çok olacağı inşaat işlerinin yapılacağı ayda bütçe kesintisi yaşadık. Dolayısıyla tasarruf tedbirleri sadece bizim için değil tüm Belediye Başkanlarının yerine atanmış bir kayyım niteliğindeydi. Plan ve projelerimizden hangilerini gerçekleştirip hangilerini ileri tarihlere öteleyeceğimize adeta tasarruf tedbirleri karar verir olmuştu.

'HALKÇI BELEDİYECİLİK ANLAYIŞIYLA İKTİDAR BASKISINA KARŞI KENT HİZMETLERİNDE FARK YARATTIK. HALK MEMNUNİYETİNİ SAĞLADIĞIMIZI GÖZLEMLİYORUM'

7 ayda halk memnuniyeti sağlamanız mümkün oldu mu?

Halkçı belediyecilik anlayışımızla ilerledik. Kadınlar, çocuklar ve engellilerle başladık. Ama öncelikle bu toplumsal kesimlerle yaptığımız toplantılarda sorunları öznelerin sözüyle tespit edip, çözüm önerilerini ve taleplerini aldık. Örneğin işitme engelliler toplu taşımadan yararlanmak istediklerini ancak kendilerini şoförlere ifade edemedikleri söylediler. Kısa sürede tüm sürücülere işaret dili eğitimi verilmesini sağladık. Görme engelliler inecekleri durağa geldiklerini anlamak istediklerini söyledikleri için tüm taşıtlara sesli anons sistemi kurduk. Engelliler önünde toplu taşımacılığın ayrı bir engel oluşturmasını engellediğimiz için halk memnuniyeti sağladık, olumlu geri dönüşler alıyoruz. Geçmiş deneyimlerimizde yeri olan ancak kayyım sürecinde farklı amaçlara hizmet eden kadın birimlerini kısa sürede tekrar faaliyete geçirdik. Kadınların kentle, kamusal yaşamla ilişkilenmesini kolaylaştıran birimlerimizin yanı sıra kadın ve çocuklara yönelik şiddet şikayetlerini ilettikleri merkezlerimiz var. Acil arama için telefon hattı ayırdık. Cinsiyete dayalı bütçelemeyi en başta yapmıştık. Kadınların kent haklarından eşit yararlanmasını hedefledik. Çocuklar için çok dilli kreş hizmeti vermeye başladık. Ve bütün bunları kadın katılımı ile gerçekleştirdik. Bizim dönemimizde kadınların çok rahat girip çıktığı, sorunlarını sakınımsız anlatabildikleri bir kamu kurumuna dönüştürdük belediyemizi.

Batman bir dönem, çoğunun cinayet olduğunu sonradan herkesin öğrendiği, kadın ve kız çocuğu intiharlarıyla gündem olurdu. Günümüzde yerel muhabirlerden kadın ve çocuklara yönelik şiddet olaylarını haber yapamadıkları, yaptıkları haberlerin yayınlanmadığı yönünde bana çokça bilgi akıyor. Batman’da da durum böyle mi? Örneğin 8 yaşındaki bir kız çocuğunun intihar sonrası felçli kaldığı ancak intihar değil ensest mağduru olduğu yönünde bilgiler var fakat teyit etmek için yerel basından bilgi alınamıyor.

Kadın hareketleriyle yürüttüğüm çalışmalar sayesinde intiharların birçoğunun intihara sürükleme ve intihar süsü verilmiş cinayetler olduğu yönünde bilgiler edinmiştim. Tanıklıklarla elde edilmiş bilgiler bunlar. 8 yaşındaki bir çocuğun intihar edeceğine inanmak zor. Aile içi cinsel şiddete maruz bırakıldığı yönünde bilgi edinen gazeteciler susturuluyor. Çok farklı kanallardan baskı ve tehdit yoluyla susturuldukları duyumunu biz de alıyoruz. Ancak intihar sonrası felçli kaldığı söylenen 8 yaşındaki kız çocuğunun velayeti, tüm bu duyumların araştırılması, soruşturulması engellenerek, hakim kararıyla aileye verildi. Basının özgür olmayışı yargının adaleti sağlamasını da engelliyor. Gazeteciler doğru bilgiye ulaşmaları ya da edindikleri bilgileri yayınlatamadıkları için şiddetle mücadele etmek gittikçe zorlaşıyor. Yerel basın büyük bir baskıyla karşı karşıya. Haberleri yayınladıkları takdirde “dükkanı kapatmak” zorunda kalacakları kadar çok yönlü bir baskı bu. Siyasi, ekonomik ve diğer alanlarda çeşitli güçleri arkasına alan aileler, kendileriyle ilgili şiddet olaylarının haberleştirilmesini önlüyor.

'ŞİDDETLE MÜCADELEYE DE KAYYIM ATANMIŞ OLDU'

Açtığınız şiddet mağdurlarına destek merkezi kayyım geldikten sonra da çalışmaya devam ediyor mu? Kayyımlar genellikle ilk iş olarak kadın birimlerini kapatıp, kadın çalışmalarını durdurdular geçmiş dönemlerde. Buna dayanarak soruyorum şu anda halen etkin mi kadın birimleriniz?

Belediyenin yönetim kademelerinde yer alan kadın arkadaşlarımız görevlerine devam edemiyor. Özellikle kadın birimlerine erkek yöneticiler atanıyor. Şiddet mağdurlarına psiko-sosyal destek veren birim kapatılmadı ama bir erkek psikolog görevlendirildiği için bir aydır kadın ve çocukların başvuru yapamadığı biliniyor. Malum erkek şiddetine uğramış kadın ve çocuklar sorunlarını bir erkekle konuşmakta çok zorlanır, yaşadıkları şiddetin her boyutunu rahatça ifade edemezler. Bu nedenle evrensel şiddetle mücadele ilkeleri arasındadır, şiddetle mücadele merkezlerinde kadınların çalışması gerektiği. Ancak kayyım, kadınların kendilerini güvende hissetmesi gereken merkezi güvensiz mekan haline dönüştürdü. Şiddetle mücadelenin evrenselleşmiş ilkelerini yok sayarak orayı erkek egemen alanlardan birisine dönüştürdü. Kayyım, cinsiyet temelli şiddetle mücadelenin de önüne geçerek kadınlara ve kadın haklarına baskı uygulama işlevini de üstleniyor, diyebiliriz.

Tüm bu olumsuzluklara karşın 7 ay boyunca yaptıklarınız ve kayyım atanmasından sonra yürüttüğünüz 18 günlük protesto süreci halkın hafızasına kazındı şüphesiz. Kadınlar ve kız çocukları için güçlendirici ve özgüvenlerini arttıracak iyi örneklik oluşturduğunuzu düşünüyorum. Kadınlardan bu yönde geri dönüş alıyor musunuz ve bir de merak ediyorum protestolara karşı yoğun şiddet oluşmuştu, gözaltı ve tutuklamalar olmuştu. Hala cezaevinde olan var mı?

Seçme seçilme hakkımızın gasp edilmesini protesto ederken gerçekten çok aşırı şiddetle karşılaştık. Demokratik seçme seçilme hakkımız gasp edildiği gibi demokratik protesto hakkımız da gasp edilerek engellendi. Yine de 18 gün boyunca halkımız bizi hiç yalnız bırakmadı. Yaşlıların, kadın ve çocukların da bulunduğu kalabalıkları işaret ederek bir polis amirinin “süpür” talimatıyla insanların yerlerde sürüklendiğine tanık olduk. Ancak bastonla yürüyebilen bir yaşlı insanın kendisini korumak yerine beni korumak için kolumdan tutup, arbededen uzaklaştırmaya çalıştığı an hiç aklımdan çıkmıyor, her an gözümün önünde (Halk sizi çok sevmiş, benimsemiş diyorum araya girerek, buğulanan gözleri gülüyor). O protestolarda 300 kişi gözaltına alındı. Kısa sürede bırakılması gerekenlere görevlilerin “bıraksam yine eyleme gidersin” dediğini biliyoruz. Ama haklılardı merkezden çıkan anında yanımıza gelip protestoya kaldığı yerden devam ediyordu. Gözaltına alınanlar arasından 30 kişi tutuklandı. Hukuki itirazlar sonucu 10 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı, 20 kişinin tutukluluk hali devam ediyor. Fakat henüz iddianame yazılmadığı için suçlamanın içeriğini bilmiyoruz.

Kadınlara ve kız çocuklarına iyi örneklik konusuna gelince (sözün bu kısmında beden diliyle tekrar kendinden emin Gülistan konuşuyor) kadın başarısı etkiliyor kadınları. Genç bir kadının üstelik ülkede rekor kırarak elde ettiği seçim başarısı genç kadınları, kız çocuklarını, böylesi başarılar elde edecek işlere yönelmeleri yönünde teşvik edici oluyor. Şimdilerde azalmış olsa da yakın geçmişte herkesle beraber yemeğe oturamayan, sofradan artakalanı yemesi gerektiği öğretilen kadınlar artık kendilerini eksik, kusurlu hissetmeyecekler diye umuyorum. Aileler belki oğullarından daha zeki ve öngörülü olan kızlarını okula göndermekten kaçınmazlar, kızların okullaşma oranı yükselir zannederim. Sadece zan veya umut değil, sadece kadınlar değil babalar da beni gördüklerinde kendi kızlarını okula göndereceklerini söylüyorlar. Biz de halkımızın giyindiği gibi giyinmeye, onlardan birisi olarak yaşam sürmeye özellikle dikkat ediyoruz. Erkek politikacılar gibi makam odalarında kebap yemek bizim işimiz değil. Öğle yemeklerini bir dürüm bir ekmek arasıyla geçiştirip işimize dönüyoruz.

**

Gülistan Sönük ile tanışmak, söyleşmek çok keyifliydi benim için ama ülkem adına hüzünlüyüm. Böylesi kıymetlerin değerini bilmeyen garip yapımız adına hüzünlüyüm. “Giderlerse gitsinler” diyen Cumhurbaşkanı, iyi eğitimli, deneyimli doktorları değersiz görmüştü. Sağlık Bakanı da aile hekimleri için “eksikliklerini hissetmedik” diyerek grev hakkını değersizleştirmişti. 8 yıldır sürdürülen kayyım politikası da “iyi belediyecilik nasıl yapılır?” sorusuna cevap teşkil edecek pek çok başarılı insanı görevden alarak halkı cezalandırıyor ve başarıyı değersizleştiriyor. Ve kaybeden Türkiye oluyor. Gülistan Sönük’ten son ve ibretlik bir cümle aktararak bitireyim.

“Dedemden duymuştum vaktiyle yaşlı bir Ermeni ‘biz sizler için sabah kahvaltısı olduk ama yakında Kürtler de öğle yemeği olur’ demiş. Haklı çıktı. Şimdi ben de gün bitmedi bunun bir de akşam yemeği olduğunu hatırlatmak isterim."


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.