Günay: Bugün karşı karşıya kaldığımız darbe mekaniğinin kendisidir

Devlet-mafya-siyaset ilişkisinin darbe mekaniğinin kendisi olduğunu söyleyen HDP Sözcüsü Günay: Öcalan, demokratik çözümün sağlanamaması halinde, darbe mekaniklerinin devam edeceği uyarısı yapmıştı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, 12 Eylül ve 28 Şubat'ta tekrarlanan darbe zihniyetinin bugün işbaşında olduğunu söyledi ve Abdullah Öcalan'ın 'darbe mekaniği' tespitini hatırlattı.

Günay, parti merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 29 Mayıs 1980’de 57 kişinin öldüğü Çorum katliamına dair, “Bu katliam da tıpkı Sivas, Maraş ve diğer pek çok katliam gibi devletin kontrolünde ve devlete bağlı paramilliter güçler tarafından gerçekleştirildi. Katliamın sanıkları, planlayıcıları korunup kollandı, hiçbiri gerçek anlamda hala hesap vermedi. Bugün ortaya çıkan kirli ilişkiler bu tür katliamların nasıl planlandığını, nasıl gerçekleştirildiğini de bir kez daha gözler önüne serdi” dedi.

‘DARBE ZİHNİYETİ İŞ BAŞINDA’

27 Mayıs Darbesi ile 61 yıl önce milletin iradesinin yok sayıldığını belirten Günay, “Darbelerin toplumumuzda ve siyasi hayatımızda ne büyük yaralar açtığını hepimiz biliyoruz. Türkiye’de gerçekleşen her darbe, toplumumuzu karanlığa sürükledi. Yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluğa neden oldu. Demokratik siyasetin tasfiyesi, çetelerin, mafyaların güçlenmesini beraberinde getirdi. Sonrasında 12 Eylül, 28 Şubat’ta tekrarlanan darbe zihniyeti ne yazık ki bugün de iş başındadır” diye belirtti. Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:

'BU DARBE DEĞİLSE NEDİR?

2021 Türkiye’sinde de aynı tabloyu yaşıyoruz. Hukuk yok, demokratik siyasete yönelik saldırılar sürüyor, siyasetçiler tutuklu, seçilmiş belediyelere kayyımlar atanıyor, Türkiye tarihinin en büyük hukuksuzlukları yaşanıyor, hak arayan kadınlara, üniversite öğrencilerine gençlere işkence ediliyor, akademiye, sendikaya, sivil topluma yapılmayan baskı kalmamış. Çeteler ve mafyalar adeta iktidarın ortağı. Hatta sahibi. Bu darbe değilse nedir?

Mutlak tecrit altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan, darbeler konusunda çok hayati bir uyarıda bulunmuştu. Demokratik çözümün sağlanamaması halinde, darbe mekaniklerinin devam edeceği ve kaosun derinleşeceği uyarısında bulunmuştu. Bugün karşı karşıya kaldığımız, bir yanında devletin bir yanında çetelerin, mafyanın olduğu kaos ortamı tam da bu çözümsüzlüğün ürünüdür, bu darbe mekaniğinin kendisidir. Ama bu darbe mekaniği iktidarın iddia ettiği gibi kendisine yönelik değil, bizzat iktidar eliyle topluma ve muhalefete karşı işletiliyor.

Darbe yıldönümlerinde millet iradesi nutukları atan iktidar, toplumun iradesine karşı her an, her gün darbe yapıyor. Muhalefete ‘ayağınızı denk alın, bu daha iyi günleriniz’ diye tehditler savuruyor. İşte darbe budur ve bu darbeci zihniyetten kurtulmanın tek yolu demokrasidir. Demokratik ve ortak mücadelenin gelişmesi bir talep ve ihtiyaç olmaktan çıkmış, bir zaruret haline gelmiştir. Aksi halde çete, mafya, karanlık yapılar, Türkiye’yi sarmaya devam edecek. Bugün ortaya çıkan itiraflarla bütün toplum bu gerçekliğe tanıklık ediyor. İçerisinde ordunun, Ergenekon’un, paramiliter yapıların olduğu bir ittifakın boğazına kadar suça bulaştığını zaten biliyorduk.

'KÜRTLERE YÖNELİK DÜŞMANLIKLA BU ÇÜRÜMÜŞLÜK GİZLENMEYE ÇALIŞILYOR'

Karanlık ve kirli ilişkiler artık üzeri örtülemeyecek hale gelmiştir. Mafyaya özel af çıkarılarak hırsızlar, katiller, çetelerin cezaevinden çıkmasıyla bu çeteleşme hali doruk noktasına ulaştı. Mesele Kürt sorunu olunca düşmanlıkta birleşen ancak devletin bölüşümü olunca beş benzemese dönüşüne çeteler ittifakının son günlerde ortaya döktükleri malum. 
Geçmişin bir ezberi olarak Kürtlere yönelik tırmandırılan düşmanlıkla bu çürümüşlük gizlenmeye çalışılıyor. Bugün de bu kirli ilişkilerin aktörleri gerçek olmayan savaş başarılarıyla, vatan, millet, bayrak gibi sözlerle kendilerini aklamaya çalışıyor. Türkiye tarihinin en yüksek suç rakamlarına ulaşıldığı, uyuşturucu kullanımının ortaokullara indiği, kadın cinayetlerinin arttığı, nefret söyleminin normalleştiği bir dönemde bütün bu suçların sorumlularına sahip çıkılıyor.

'ÇETELEŞEN DEVLET'

Son dönemlerde videolardaki ifşaalarla ortaya dökülen kirli ilişkiler ve çürüme hali yaşanan gerçeğin yüzde biri bile değil. Buzdağının sadece görünen kısmıdır. Konu Peker, Soylu, Ağar isimlerinin çok ötesinde doğrudan çeteleşen devletle ilgilidir. Bu çeteleşmenin bir tarafı ihale oyunları, savaş makinelerinin üretimi ise diğer tarafı bürokrasideki bölüşüm savaşıdır. Yargıya ve emniyete kimin yakının atanıp atanmadığı ile ilgilidir. Yüzlerce defa millilik söylemlerinin bir maske olduğunu ifade ettik, tekrarlamaktan geri durmayacağız.

'MAFYALAŞMIŞ SİYASET'

Videolar yayınlarken Osmanlı’da olduğu gibi tartışmaları perde arkasından izleyenlerin bu ittifakın parçası olduğunu biliyorduk. Erdoğan, mafyaya hamilik yapan küçük ortağı gibi önceki gün grup toplantısında kirli ilişkiler ağında bulunan isimlere sahip çıktı, ‘yalnız değiller’ dedi. Erdoğan doğru söylüyor, bu kişilerin hiçbiri yalnız değil, hiçbiri tek başına bu kirli ilişkilere bulaşmadı. Hepiniz bu işin içindesiniz. Çünkü balık baştan kokuyor. Ortada mafya ile mafyanın suçladığı bir siyasi yapı yok. Tamamıyla mafyalaşmış bir siyaset, siyasileşmiş bir mafya ve çete gerçeği var. Biz bu mafyanın siyasi ayağını biliyoruz. Bu yapılara ‘mafyayla, çetelerle aranıza mesafe koyun’ çağrısı yapmıyoruz çünkü ayrışamayacak kadar iç içe geçmiş durumdalar. İşte bu mafya düzeni hem kendi suçlarını örtbas etmek için hem de bu kirli ve çürümüş düzeni sürdürmek için muhalefete saldırıyor. ‘Sözde babaların racon kestiği Türkiye geride kaldı’ diyenler muhalefet partilerini ‘bu daha sizin iyi günleriniz, daha neler olacak göreceksiniz’ diyerek mafya diliyle tehdit ediyorlar. İşte bu mafyalaşan siyaset gerçeği ile ortak mücadele etmekten başka bir çare yok. Eğer çözüm süreci başarıya ulaşmış olsaydı, eğer iktidar bunu siyasi hesaplarına kurban etmeseydi bugün toplumumuz çeteleşmeyi değil, demokrasimizin geldiği aşamayı tartışıyor olacaktı. (MA)