Berat Albayrak: Uludere ve Rus uçağı yeniden incelenecek

Gülen cemaatinin sızmadığı kurum kalmadığını söyleyen Enerji Bakanı Berat Albayrak, Uludere katliamından Rus uçağının düşürülmesine kadar birçok olayın yeniden ele alınacağını söyledi. Albayrak, cezaevindeki intiharlarla ilgili de şüphesini dile getirdti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı akşam Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yanında olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, o gece neler yaşadıklarını anlattı. Yeni dönemde personel alımlarından kurumların dizaynına kadar silbaştan hareket edileceğini söyleyen Albayrak, Uludere katliamı, Rus uçağının düşürülmesi gibi olayların da yeniden ele alınacağını açıkladı.

Bakan Albayrak, Habertürk TV'de soruları yanıtladı.  Albayrak'ın açıklamaları özetle şöyle:

15 TEMMUZ AKŞAMI NELER YAŞANDI?

Açık darbe girişimiydi. Birkaç telefon görüşmesinin ardından hiç şüphe duymadık. bu yapının insan psikolojisinde yapmaya çalıştıkları... Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedik. Bunun özelinde bulunduğumuz ortama bize karşı yapılacak operasyon, tüm Türkiye'nin her tarafında insanlara karşı çevrilen silahlar, tanklar, gökten atılan bombalar. Meclis'imizin başına gelenlere rağmen umutsuzluğa kapılmadık. Çok net söylüyorum. Bekliyor muyduk? Bekliyorduk.

Fakat bu terör örgütünün halka zulüm olarak yapılacak bir kalkışmayı gerçekleştireceklerini bekliyordum. Hassas konu şu; bu yapı, zihin kodları, onlarca yıldır ne için hazırlandığının belki zirvesiydi bu. Onlarca yıl önce sözde bir eğitim, sözde toplumun gelişmesi ideolojisine dayalı gibi yola çıksa da geçmişten bugüne iyi tanıyanların anlattığı mantık hep bu sistematik üzerine yürüdü.

Nasıl yürüdü? Biz topluma eğitim amaçlı okul açacağız. Liderimiz kim? Bediüzzaman Hazretleri. Eğitime ehemmiyet verdi. Biz de okul açalım, bir iki üç tane. Bu okullarda topluma, vatana, millete hayırlı insan evlat yetiştirilemi nosyonuyla yola çıkan 80'lerde. 90'larda yetiştirdiği öğrencilere ve yetiştirdiği talebelere şu nosyonu enjekte eden; öğretmen yetiştirin, çünkü bizim amacımız eğitim, sadece öğretmen olun. Ki tüm Türkiye'ye daha kaliteli nesiller yetiştirelim. Sonra 28 Şubat, 28 Şubat'ın özellikle her kesime vurduğu darbe ve eğitim sisteminin çökmesi, meydanın bomboş kalması, bu zatın uçarak ilk fırsatta yurt dışına yerleşmesi ve sürecin çok daha farklı bir fazıyla birlikte başka bir kapının açılması.

Bu kapının açılmasıyla piyasadaki boşluğu mantar gibi türeyerek, okulların açılmasıyla birlikte domine bir süreç ortaya koydu. O öğretmenler mantar gibi türeyecek okulların istihdam ihtiyacını karşılamak için bir araçtı. Biz siyasete karışmayız, biz sadece eğitim için varız diyen, artık 90'ların sonunda artan okulların sayısıyla birlikte, okulların artan öğretmen ihtiyacı tamamlandıktan sonra sıra geldi hukuk yazılacak, işletme, sosyoloji yazılacak, birçok insan kaynağını sahip oldukları okullarla ele geçirmek için sadece kendi okullarıyla değil, kendi okullarının dışında kalan yetenekli ve zeki çocukları da kanca atıp ele geçirmek için dershaneler vesilesiyle, Türkiye'nin her köşesinde üst düzey okullardaki başarılı öğrencileri burs vasıtasıyla, özellikle onlara tahsis edilmiş abiler vesilesiyle nasıl zihinsel ve genetik kodlarını böyle bir canavara dönüştürecek yolculuğun temelini bu şekilde oluşturdular.

(BÜTÜN BU YAPIYI GÖRDÜĞÜ HALDE SİZİN DE TEMSİLCİSİ OLDUĞUNUZ MÜKTESEBAT BU YAPIYI HİÇ DIŞLAMADI MI? sorusu üzerine)

Bunu biraz açmakta fayda var. Türkiye'de muhafazakar kesim fraksiyonları cemaat-cemiyet farklılaşmasına dayalı geniş bir yelpaze olarak baktığınızda bunlar hep ayrıldı tespitine katılıyorum. Tüm farklı bakış açılarına, ayrıntılı resme baktığınızda, genel büyük sıkıntılarda hep ortak hareket etmiş bir camiadan bahsediyorsunuz ama bunlar hep ayrışmış. Tabii, burada kritik nokta şu: Şahsım için söylüyorum bizim en büyük zenginliğimizde bu. Okuma, farklı kaynak çeşitliliği tüm cemaat cemiyetlere yakın olup hepsinin öğretilerini anlamaya çalışma ama hiçbir yere intisap olmadan genel bir anlayış çerçevesinde tüm muhafazakar olan veya olmayan kesimin inançlarına kültürlerine ritüellerine saygı duyan bir profilde yetiştik. Tabii bunun getirdiği en temel unsur, Allah'tan başka kimseye secde edilmeyeceği, kula kulluk edilmeyeceği, Cenab'ı Allah'ın bir insanı yaratırken ki en önemli vasıflarından birinin akletmek olduğunu bilerek yetişmiş olmaktan dolayı sürekli sorgulama süreciyle bu yapıyla olmuştuk.

Sonrasındaki AK Parti süreciyle ilgili en kritik noktası o işte. 28 Şubat sürecindeki yapılarda her kes sistem tarafından tasfiye edilirken bunların daha da büyüdüğü, daha da güçlendiği, en basidi imam hatipler diyorsunuz, imam hatipler devletin kurduğu kurumlar varken, 600-700 bin öğrencisi varken, yüzde 90'ı neredeyse yasaklar vesilesiyle erimiş gitmiş, bu boşluğu doldurmak için, bu eleştiri hep yapılır Cumhuriyet döneminde de en azından devletin sistemin kontrolünde olan medrese sisteminin tasfiye edilmesi, insanların bu açlığı tezgah altına inecek şekilde kontrol edilemeyen bir yapıyla birlikte Cumhuriyet dönemi sonrası yapıyla ilgili neler yaşandığı hep bahsedilir, bu yapı en önemli kaynak olan insan kaynağını ondan sonraki süreçte çok daha hızlı bir şekilde ele geçirdi.

Devlette niye bu kadar? KPSS'leri görünce anlıyorsunuz, soruları görünce anlıyorsunuz. Bu hep var. Emniyet istihbaratta o dönemdeki operasyonların bir kısmının içinde bunların olduğunu anlıyorsunuz. Ama bu öyle bir yapı ki tespiti çok zor. Çünkü müthiş bir takıyecci mantıkla her kılıfa kıyafete giren kalıba giren bir yapı. İçki içiyor, onu içiyor, bunu yapıyor. Askeriyede tespit edilemesin diye yazın denize gittiğinizde subaylarla eşlerinize afedersiniz standart bir deniz kıyafeti yerine açık olan bir kıyafet giydirin diye verilen talimat var. Biz bunları duyardık. Aman tespit edilmeyin, kapalı deniz kıyafeti giydirirseniz yanlış anlaşılır, aman. Şimdi bu yapı, tespiti bilinmeyen, bilinen, bu çerçevede sahip olduğu veya içeride çöreklenmiş olan istihbari ayaklarıyla, soruları veren, rakip olarak gördüğü kişileri nasıl elimine veya tasfiye ettiğiyle ilgili süreçler zaman içerisinde ortaya konan, her türlü şeyi kazanmak için mübah olarak gördüklerinden dolayı dehşet bir canavara her geçen gün dönüşen bir yapı. İnsan zaman içinde şunu daha fazla müşahade ediyor. Yapılar kurumlar... Bu bağımsız o cemaat, bu cemiyet, şurada bir arkadaş, burada bir arkadaş değil. Tüm birimlerini bölgesel veya coğrafi merkezlerle koordine edip, tüm bu koordinasyonun en tepede senkronize bir şekilde yönetildiği, bu yönetim ve sistemin mantığının ilkokul mezunu bile olup olmadığı şüpheli bir adamın yönettiği yapının bu topraklardan olup olmadığı, böyle bir kültürde, böyle bir sistematik yönetim mantığının geçmiş referansı olup olmadığı aslında en önemli soru. Dolayısıyla böyle bir sistem bu coğrafyada olan bir sistem değil. Yüzlerce yıllık yapıda böyle bir yönetim sistemi yok.

Böyle bir sistematik işleyiş yok. Milli değil. Bir insan başka bir insanla iletişime geçtiğinde inancımız gereği, bu diyalog çerçevesinde olan söyleme inanırız. siz benim ismim "Reis" dediniz. Ben de kabul ettim. Reis redim size. Ama ben ne bileyim siz gerçek isminizi gizlediniz, Ahmet'miş. Müslümanım dediniz Hıristiyanmışsınız. Hıristiyanım dediniz meğer Müslümanmışsınız.

Olduğunuzdan farklı görünerek, bulunduğunuz ortamlarda farklı bir niyetlerle iş yaptığınız... Hukukta da beyan esastır. Hukukta da suç işlenene kadar suç değildir. Suç işleme potansiyeliniz var. Bu fiili olarak hayata geçecek ki bazı şeyler ortaya çıksın. Ama karşınızda öyle bir yapı var ki, bir noktada yakalıyorsunuz hemen laf ebeliğiyle başka bir noktada "ben öyle söylemedim, orada değildim, öyle yapmadım...". Şimdi bu niyet çerçevesinde uzun yıllar her yerde suistimal edip her yerde kullandılar. kendi bekledikleri vakte saate kadar. Her bir süreçte kendi amaçları doğrultusunda farklı darbe çeşitlerini ortaya koyana kadar.

En sonuncusunda fiili darbe girişimini de hayata geçirene kadar.

15 TEMMUZ'DAN ÖNCEKİ TÜRKİYE NEYDİ, 15 TEMMUZ'DAN SONRA NE OLDU?

15 Temmuz'dan sonraki Türkiye 15 temmuz'dan öncekine göre çok daha birlik ve beraberlik üzerine kucaklaşan, Türkiye'nin bekaasıyla ilgili vatan sevgisinin herşeyin üzerinde olduğuyla ilgili çok daha güçlü bir manevi iklime kavuşan bir Türkiye. Sivas'tan Yozgat'tan telefonlar geliyor o süreç içerisinde Alevi dedeleriyle birlikte gidiyoruz, diğer arkadaşlar var meydanda protesto etmek için. Öbür tarafta basınımızda müthiş görüntüler vardı. Başörtülü veya başı açık, o noktada diğer giyim kuşam kültür bakış açısına sahip tüm Türkiye'de meydanlara inip tüm Türkiye'nin bakış açısı vatanına sahip çıktı. Çok net bunu görmek lazım.

'ÇOK FLU ALANLAR DA VAR'

(Gözaltılar) Olayı çok sıcak yaşıyoruz. Daha 10 binleri geçti gözaltına alınanlar... Çok ciddi bir süreç yaşıyoruz. Sürecin tüm resminin çekilmesi, dinlenmesi, itirafçılar , ek itiraf vermek isteyenler var. Bu süreç çok flu alanların da olduğu bir süreç şeklinde gelişti. Çok açık resmin bir tarafı. Bir de bu sisli ve buğulu alanların da açılması gereken bir süreç. Türkiye bir hukuk devleti olduğu için en önemli kurum yargı. Yargı açısından fedakarca bir çalışma var.  Sadece ‘şu ifadeler bir an önce alınsın’ diye günlerdir evine gidemeyen savcılar var. Bu yoğun sürecin çok hızlı bir şekilde neticelenmesi bu resmin ortaya çıkması en adaletli kararın çıkması aydınlanması temennimiz. Bizim siyasetçi olarak yorum belirtmemiz doğru olmaz. Yargı özelinde takip ediyoruz. Duygusal metaforlar hepimizin içinde var. Hüküm verebilmek için biraz daha beklememiz gerekecek.

YENİ İSTİHDAM KRİTERİ: MİLLİLİK

Yeni istijdam konusu şok önemli tüm insanların eşit unsurda değerlendirileceği asgari unsur millilik. Siyasi görüş değil. Kutsalın milli ve manevi değerlerin ve vatan toprağı olduğunun içselleştirildiği değer olduğundan hareketle istihdam politikası izlemek lazım. İnşallah bundan sonraki süreçte böyle ilerler.

CEZAEVİNDEKİ İNTİHARLAR

Bu benim şahsi şüphem. Silivri'nin açılması, Ergenekon süreci, istihdamın o dönemde yapılıyor olması. Kişisel olarak bir olağan şüphe çerçevesi içinde ifade ettim. Bu yapıdan her şey beklenir. Ama şu dramatik gerçek de insanın aklına şunu getiriyor. Söz de bir dini kisve ile vücut bulmuş bir hareket dinimizdeki en büyük günahlardan biri intiharı nasıl meşrulaştırıyor bu soruyu da akla getiriyor. Darbeci değilsen aklanırsın, dindarsan niye intihar ediyorsun gibi sorular. İnsan hayret ediyor. Ama her musibetten bir hayır çıkarılması için derin hikayeler anlatıyor bu süreç.

RUSYA İLE İLİŞKİLER, ULUDERE...

Rusya devleti ile ilişkilerin normalleşmesi uzun yıllar bölgesel komşuluk, bugüne kadar yaşanan süreçler... Tabii buraya bir parantez açacağım. Akıncı Üssü'nde yaşananlar, havacılıkta yaşananlar bize başka soruları da açacak. Savcılarımız onları da inceleyecek. Bir Uludere konusunu, bir 24 Kasım 'uçak' konusunun da tekrar inceleneceğini düşünüyorum. Hangi anormallikler var sorusunu vatandaşımız zaten soruyor. Bu ayrı bir bahis. Rusya ile ilişkilerin normalleşmesinden sonra ittifak, ilişkilerin geliştirilmesine biz de olumlu bakıyoruz. Türkiye ve Rusya yüzlerce yıldır bölgede çok önemli ortaklıklarla ilişkilerini daha ileridüzeye taşımış iki ülke.

ULUDERE KATLİAMI?

28 Aralık 2011 akşamı TSK'ya ait F-16'lar Uludere'de (Roboski) sınır ticareti yapan köylüleri bombaladı. Katliamda 34 köylü yaşamını yitirdi.  TSK'dan yapılan açıklamada, bombardımanın TSİ 21.37 - 22.24 arasında gerçekleştirildiği belirtilerek, köylülerin PKK'lı sanılarak vurulduğu öne sürüldü.

Haberin tamamı