'Darbe girişimi gecesi beni kurtaran kişiyi arıyorum'
15 Temmuz gecesi darbeci bir üsteğmen tarafından yüzünden vurularak ağır yaralanan, doktorların 'yaşaması mucize' dediği 29 yaşındaki Muhammet Musa Akkoç, Duvar'a konuştu: Beni kurtaran kişiyi bulmak istiyorum!..
Özlem Akarsu Çelik [email protected]
ANKARA - 15 Temmuz gecesi, darbe girişimini engellemek için Genelkurmay'a giren sivillerin arasındaydı Muhammet Musa Akkoç. Saat 23 30'da Genelkurmay Başkanlığı'nın ikinci katında darbeci askerlerin, sivillerin üzerine ateş açması sonucu yaralandı.
Akkoç, yaşadıklarını Duvar'a şu sözlerle anlattı, "Ateş açılınca yere yüzükoyun yattım. Darbeci bir üsteğmen yanıma geldi ve başıma ateş etti. Yanağımdan vuruldum. Çoluğumuz çocuğumuz var, yapmayın dedim. Alaycı bir ses tonuyla 'O zaman Kelime-i Şehadet getir' dedi. Tekrar ateş edeceğini anlayınca kendimi merdivenden attım."
2 çocuk babası, 29 yaşındaki Akkoç, kanlar içinde koşarak gittiği Meclis bahçesinde bir kişinin, "Kardeşim merak etme. Düşersen de seni bırakmayacağım!" diyerek kendisini ambulansa bindirdiğini söyledi ve ekledi: "Buradan sesleniyorum, Allah razı olsun demek için ona ulaşmaya çalışıyorum..."
'ZIRHLI ARACI TAŞLA DURDURMAYA ÇALIŞTIM'
Muhammet Musa Akkoç'un o geceye dair anlattıkları şöyle...
"AK Parti İlçe Başkanı Fatih Omaç'tan mesaj gelince saat 22.30 sularında Sincan'ın Lale Meydanı'na indik. Fatih Başkan Kızılay'a, Külliye'ye gitmemizi söyledi. 23.30 civarında bir grup arkadaşımla Genelkurmay'a gittik. Televizyonlarda görmüşsünüzdür, hani bir tank ucuna polis arabasını takıp da sürüklüyor, insanları köprüden atıyor ya, onun en arkasındaki zırhlı personel taşıyıcıya taşla vuran kişi benim. Bir elimde de polis kaskı vardı, onunla vuruyordum. Sonra Genelkurmay'ın nöbet kulübesindeki askeri ikna etmeye çalıştık.
'O GÜN ONLARI NASIL YAPTIĞIMI BİLMİYORUM'
O ara üç tane helikopter havalandı. Nöbetçi askerle rütbeli personel içeri çekildi. Biz de girişteki barikatı yıkıp bahçeye girdik. Protokol merdivenlerinden çıkmak istedik ama kapı kilitliydi. Kapıya en yakın pencerenin demir parmaklıklarını söktük. O gün onları nasıl yaptığımı ben de bilmiyorum inanın. O gün çok farklıydı, insan her şeyi yapabiliyor. Pencereden içeri girdim. Çay ocağı gibi bir yere çıkıyordu.
'ÜZERİMİZE ATEŞ AÇTILAR, ARKADAŞI TARADILAR'
Yaklaşık 150-200 kişiydik içeri giren. Birinci katta kimseyi göremeyince 7-8 kişi ikinci kata çıktık. Merdivenlerin karşısına geçtikten sonra kapının altından ateş edilmeye başlandı. Odadaki rütbeliler kapıya yaklaşmayalım diye ateş ediyordu. Bulunduğum yerde mahsur kaldım. 20-25 dakika orada mücadele ettik. 'Hepimiz vatan evladıyız, bırakın, yapmayın' diye ikna etmeye çalışıyorduk ama onlar ateş ediyordu. Sonra içeriden çıktılar. 3-4 kişi kaçmayı başardı ama hemen karşı koridordaki arkadaşı taradılar. O kişi muhtemelen öldü. Ben de yüz üstü yere yattım.
'DALGA GEÇEREK 'KELİME-İ ŞEHADET GETİR' DEDİ'
Bir üsteğmen başıma kadar yürüdü, hiçbir şey söylemedi, elindeki tüfekle başıma ateş etti. Vurulduktan sonra bir süre bilincimi kaybettim. İnsanın gözünün önünden film şeridi gibi geçer ya hayatı, öyle oldu. Kendimi toparladım. Yapmayın çoluğumuz, çocuğumuz var dedim. O üsteğmen dalga geçer ses tonuyla, 'O zaman Kelime-i Şehadet getir' dedi. Beni tekrar vuracağını anladım, kalkıp koştum, merdivenlerin orada düştüm. Bir rütbeli göğsüme silahı dayadı, kendimi merdivenden aşağı attım. Karşılıklı ateş ederlerse birbirlerini vuracaklarından korktular. O sayede girdiğim yerden çıkmayı başardım. Protokol merdivenlerinde bir rütbelinin kaçanlara ateş ettiğini gördüm.
'BENİ BIRAKMAYAN O KİŞİYİ ARIYORUM'
Genelkurmay'dan çıktım, Meclis'in önüne kadar koştum. Bağırdım, 'vuruldum, yardım edin' dedim. Meclis'in bahçesinden, karanlıktan bir ses geldi. 'Karanlığa gel, helikopter aydınlattığı yerdekileri görüyor, vuruyor' dedi. Sivil bir adamdı. Onu bulmayı, teşekkür etmeyi çok istiyorum. Buradan ona seslenmek istiyorum. Beni o kurtardı. Bana 'Kardeşim merak etme, düşersen de seni bırakmayacağım' dedi.
'DOKTORLAR YAŞAMAMIN MUCİZE OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
Allah razı olsun ondan. Buradan görürse lütfen bana ulaşsın. Ambulansa bindik, 4-5 kişiydik. Hastaneye gittik. Doktorlar yaşamamın mucize olduğunu söylediler. Saat 01.30'da, erken bir saatte vurulmuştum. Sol elmacık kemiğimden vuruldum. Kurşun boğazımı parçalayıp sağ omuzumdan, omuriliğin yanından çıkmıştı.
'PARÇALANAN BOĞAZIMA 258 DİKİŞ ATILDI'
Dekorasyon işi yapıyorum ama durumumdan dolayı iki aydır çalışamıyorum. Elmacık kemiğimden ikinci kez ameliyat oldum. Çenemi açamıyorum, yemek yiyemiyorum. Boğazımda 258 dikiş var, bu yüzden yutkunamıyorum."
'BİZ ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ YAPTIK'
Muhammet Musa Akkoç,"Türkiye'nin o gece yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorumuza şu yanıtı veriyor: "Biz üstümüze düşeni yaptık. Bundan sonrasını değerlendirmesi gereken yetkililerdir."
Devletin 'demokrasi şehitleri ve gazileri'ne tazminat ödediğini hatırlatıp başvurup vurmadığını sorduğumuzdaysa, "Gereken yapılacaktır herhalde" demekle yetiniyor.