Barış imzacısı akademisyen: Kamuoyunu bilgilendirdiğim için ceza aldım
Barış bildirisine imza atan akademisyen Cenk Yiğiter, yaşadığı baskıyı anlatıyor... 4 aydır atanmamış bir şekilde çalıştırılan Yiğiter, mobbinge uğradığını söylüyor.
DUVAR - Kürt sorununa barışçıl çözüm çağrısı yapan 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlıklı bildiriye imza atan akademisyenler üniversite yönetimleri tarafından baskı ve mobbing'e uğradıklarını söylüyor. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku öğretim elemanı Dr. Cenk Yiğiter de barış bildirisine imza atan akademisyenler arasında yer alıyor. Yiğiter, kendisi hakkında birçok kez soruşturma açıldığını ve hakkında açılan soruşturmaların tarafsız bir şekilde yürütülmediğini belirtiyor.
Yiğiter, rektörlüğün kendisi hakkında hakaret iddiasıyla açmış olduğu soruşturmaya atanan bir akademisyenin barış bildirisi imzacıları hakkında “kripto görünümlü düşmanlarımız” ve “derin ihanet içerisindeler” şeklinde ifadeler barındıran bir bildirinin imzacısı olduğunu ve bu kişinin kendisi hakkında açılan soruşturma kurulunda bulunmasının hukuk dışı olduğunu ifade ediyor.
HAKARET İDDİASINDAN SATAŞMAYA...
Duvar'a yaptığı açıklamalara göre akademisyen Cenk Yiğiter hakkında ilk olarak hakaret iddiasıyla soruşturma açılıyor. Yiğiter bu iddiaya karşı savunma hazırlıyor. Daha sonra bu soruşturmada kendisine bilgi verilmeden 'sataşma' diye bir suç tanımından ceza alıyor:
"Barış bildirisine imza atan bir başka akademisyen, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Eğitim-Sen üyesi Yrd. Doç. Dr. İnci Solak Akman'ın işine son verildi. Bu konu Ankara Üniversitesi'nde iletişim listesinde tartışmaya açıldı. Fen Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Fehmi Ekmekçi, arkadaşımızın işten çıkarılmasına tepki gösteren meslektaşlarımı ve beni 'kasıtlı yanlış bilgilerle yönetimi yıpratmakla' suçladı. Daha sonra kendisine hakaret ettiğim iddiasıyla soruşturma açıldı. Ben de hakaret iddiasına cevap olarak bir savunma verdim. Ama sonra 'sataşma'yla suçlandım. Bu anlamda savunma hakkım ihlal edildi. Soruşturmadaki kurul hukuksuz bir şekilde cezamı onayladı. Buna itiraz ettim. 657 sayılı yasaya göre bir kişi ilk defa disiplin cezası alıyorsa bir alt cezaya hükmedilir. Ben de ilk defa bir dsiplin cezası aldım. Dolayısıyla bana verilebilecek en büyük ceza uyarı cezası olurdu."
'KAMUOYUNU BİLGİLENDİRMEK' SUÇ SAYILDI
Soruşturma kuruluna kendisini temsilen Eğitim-Sen üyesi bir temsilcinin de katıldığını söyleyen Yiğiter şöyle konuştu: “Hakkımda normalde uyarı cezası verilmesi gerekirken, soruşturma hakkında kamuoyunu bilgilendirdiğim için kınama cezası aldım. Kurula katılan Eğitim-Senli temsilcimize iyi halli davranmadığım söylenerek bir üst cezanın verileceğini iletmişler. Bu hukuken tam bir garabet. Bir kişiyi hakaret etmişim iddiasıyla savunma vermem isteniyor, ben de hakaret üzerinden savunmamı yazıyorum ama daha sonra ha tamam bu hakaret değilmiş denilip savunmam alınmaksızın 'sataşmadan' yeni bir ceza veriliyor.”
'ÜNİVERSİTEDEN İLİŞİĞİM KESİLEBİLİR'
Yiğiter, 26 Temmuz'da fakülte listesine sınav görevlilerinin sınav esnasında kısa sürelerle tuvalete çıkmalarının doğal olduğunu anlattığı 'boşaltım sisteminin incelikleri' adında bir ifade hazırladı. Bu ifadeden ötürü Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan vekili 26 Temmuz'da akademisyen Cenk Yiğiter hakkında tekrar soruşturma başlattı.
Geçtiğimiz Haziran ayında atanmasının yenilenmesi gerektiğini anlatan Yiğiter şöyle devam etti:“Burada ‘sen neden kamuoyuna bilgi veriyorsun’ denilerek hakkımda uyarı yerine kınama cezasına hükmedilmesi de üniversitenin halini gözler önüne seriyor. Savunmam alındıktan sonra itiraz aşamasında suç iddiası değiştirilerek ceza veriliyor. Soruşturmacı olarak rektörün atadığı kişinin soruşturmayı tarafsız bir şekilde yürütmesi imkansız. Çünkü soruşturmacı olarak atanan kişi barış bildirisi imzacıları için ‘Kripto görünümlü düşmanlarımız’ ‘derin bir ihanet içerisindeler’ şeklinde ifadeler barındıran bildiriye imza atan bir akademisyen. Soruşturma sonucunda Ankara Üniversitesi rektörü tarafından önce “hakaret suçu” işlediğimi belirterek hakkımda kınama cezası verildi. Bu karara itirazımı değerlendiren kurul “hakaret suçu” işlemediğimi saptayıp “sataşma suçu” işlediğim iddiasıyla yine aynı cezaya hükmetti.”