Ali Kitapçı: Trenleri gülerek durduran adam!
Alimiz, kendisine yakışan bir mezarda yatıyor. Kara bayrağın altında. Baş ucunda, Durruti'nin sözü yazılı: Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz / Bu dünya şu anda büyümekte.
Ali'yi andık cumartesi gün boyu...
Pazar günü Karşıyaka'daki tüm 10 Ekim kayıplarının mezarlarına gideceğiz, hepsiyle dertleşeceğiz ama öncesinde Alimiz ile biraz baş başa kalalım dedik. Dostları, yoldaşları olarak onsuz geçen bir yılı ona anlatalım istedik.
Sonra Ali Kitapçı'nın sendikal mücadelede omuz omuza yürüdüğü dostları katıldı aramıza. Mimarlar Odası'nda serbest kürsü kurduk. Herkes anlattı. Kâh güldük kâh ağladık. Bir o katliam gününe, kanlı meydana gittik, bir Ali'nin çocukluğuna, neşeli kahkahasına, anarşizme olan aşkına... Oradan oraya savrulduk, son bir yıldır nasıl savruluyorsak.
O uzun günden zihnime mıhlanan Güner'in sözü oldu. 10 Ekim 2015'te Ankara Garı'nın önünden arkadaşlarını pankart bezlerine sarıp ambulanslara taşıyan Güner, "Aslında biz o gün öldük!"dedi. Haklıydı.
Ne çok öldük şu son bir yıl! Ne çok öldük!!!
Acıyı tarif etmekten bitap düştük. Yine de kusarcasına anlatıyoruz. Hıçkıra hıçkıra... Her an kendimize insan olduğumuzu hatırlatmaya ihtiyaç duya duya. Çünkü bu kadarı çok fazla!..
Bilmediğimiz çok şey öğrendik. Mesela acıdan ölünmediğini. İnsanın acının her türlüsüne göğüs gerebildiğini. Acının, acıların insanları birbirine yakınlaştırdığını... Mesela birbirimize hiç utanmadan, sakınmadan yaralarımızı gösteriyoruz. Ruhumuzun en derinindeki yaraları... Çocukken sakladığımız o yara kabukları gibi, birbirimizin acısını alıp kutsal bir emanet gibi iç cebimize koyuyoruz.
Sırdaş olduk bu son bir yılda. Dost olduk, kardeş olduk. Sayıca azaldık hem de çok azaldık ama garip bir biçimde de çoğaldık. Birbirimize yaslandık.
Her konuşmacı 'dayanışma'nın anlamını, önemini, gücünü hatırlattı. Sahi, nasıl dayanırdık dayanışmadan? Nasıl katlanırdık bunca acıya? İyi ki tuttuk birbirimizin elini. Hiç bırakmayalım!
Ali Kitapçı'yı andık el ele tutuşarak. Bu toprakların gördüğü en neşeli devrimciyi. Hepimize anarko-sendikalizmi anlatan demiryolcuyu. Öğretmenin "Baban ne iş yapıyor" sorusuna "Trenleri durduruyor" diyen Artun Siyah'ın anlattığı sadelikte bir anarşist olan Alimiz'i...
Bir videoda eylem sırasında zıp zıp zıplıyordu Ali. Sonunda da "A-nar-şi" diye bağırıyordu. O koca göbeğiyle hoplarken ne de güzel gülümsüyordu. Gülmek devrimci bir eylem sahiden!
Yoldaşları, sendikadan dostları, mücadele arkadaşları Ali'yi anlattılar. Bir ömür örgütlenme çabasını... Hiç bitmeyen enerjisini... Ve son toplantıda 10 Ekim 2015 günü yapılacak Barış Mitingi'nin karar toplantısında, "100 bin insanı çağırıyoruz Ankara'ya, önlem almalıyız. Burada ikinci bir Suruç olabilir arkadaşlar!"uyarısını ısrarla yapmasına rağmen ve bir önlem alınmamasına rağmen, koşa koşa alana gidişini...
Alimiz, kendisine yakışan bir mezarda yatıyor. Kara bayrağın altında. Baş ucunda, Durruti'nin sözü yazılı:
Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz
Bu dünya şu anda büyümekte.
Ayak ucunda demiryollarının sendikal mücadelesi için yıllardır canla başla didindiği Birleşik Taşımacılık Sendikası'nın (BTS) amblemi var. Onu bizden aldıkları yeri ve tarihi de yazdık oraya:
Ankara Garı
10 Ekim
Unutmayacağız, unutturmayacağız!..