Cemil Çiçek'ten FETÖ isyanı
Cemil Çiçek, Darbe Komisyonu'nun taslak raporunda adının geçmesine tepki gösterdi: ‘Böyle bir iddia var ne diyorsunuz?’ diye bana sorulması gerekmez mi? Her gün Ankara’dayım”
DUVAR - Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yıllar önce yazılan bir kitaptaki iddianın Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda yer almasına tepki gösterdi. İddiaları “Deli saçması” olarak nitelendiren Çiçek, “‘Böyle bir iddia var ne diyorsunuz?’ diye bana sorulması gerekmez mi? Her gün Ankara’dayım” dedi.
TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun taslak raporunda yıllar önce yazılan bir kitaptan alıntıyla bazı siyasetçilerin hangi partide siyaset yapacağına Fetullah Gülen’e sorarak karar verdiği iddiasına yer verildi. Bu isimlerden biri de eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek'ti. Bu bilgi AK Partili komisyon başkanıyla AK Parti milletvekillerini karşı karşıya getirirken iddiaya Cemil Çiçek de tepki gösterdi.
'DELİ SAÇMASI HİKAYELER'
Hürriyet'ten Nuray Babacan'ın haberine göre iddiaları “Deli saçması ve hayali hikâyeler” diye nitelendiren Cemil Çiçek, ne iddia edilen olayın ne tarihlerin ne de kişilerin doğru olduğunu söyledi. Çiçek, şunları söyledi:
“Bu iddialar tümüyle gerçek dışıdır. Ben kendimi bilirim, kendi adıma konuşurum. ANAP’a geçmemizden bahsediliyor, zaten ANAP kurulurken, DYP diye bir parti yoktu. Büyük Türkiye Partisi vardı, o zaman da ne Tansu Çiller ne de Özer Çiller söz konusuydu. Benim ANAP’ta siyaset yaptığım o yıllarda da Ali Talip Özdemir ortada yoktu. Neresini düzelteyim, böylesine asılsız iddialara yanıt bile vermemek gerekir. Kaldı ki benim FETÖ ile ilgili tavrım, tutumun çok açıktır ve sağır sultan bile duymuştur. AK Parti’yle ilişkimi de halen bu partide siyaset yapan ve kuruluş aşamasında görev alan tüm arkadaşlarım bilir. Fazilet Partisi’nin kapatılma sürecinde yeni bir parti kurulması çalışmasını yapan arkadaşlarla nasıl çalıştığımızı herkes bilir. O dönemde de sonrasında da Ali Talip Özdemir hiç olmamıştır."
'KOMİSYON BAŞKANINA SORACAĞIM'
Cemil Çiçek sözlerini şöyle sürdürdü: "Böyle deli saçması bir iddia komisyon raporuna alınacak mı bunu bilmem. Bunu komisyon başkanına soracağım. Eğer yapılacaksa, bana ‘Böyle bir iddia var ne diyorsunuz?’ diye bana sorulması gerekmez mi? Ben her gün Ankara’dayım, Meclis’teyim. TBMM’nin hazırladığı resmi bir rapora dönüşecek bir konunun tarafların görüşü alınmadan konulmasını doğru olur mu? Komisyon başkanımız eski savcı bunu bilir. Bu iddianın hiçbir tutar tarafı yok, hayali hikâyeler rapora giriyorsa, bu raporu da zaafa uğratır, zayıflatır.”
ÇİÇEK'İN TEPKİ GÖSTERDİĞİ BÖLÜMDE NELER VAR?
Darbe Komisyonu'nun taslak raporunda Cemil Çiçek'in tepki gösterdiği bölüm şöyle:
"FETÖ terör örgütü bir “cemaat” veya “hizmet” hareketi olarak görüldüğü 1960’lı yıllardan terör örgütüne dönüştüğü 2013 yılına kadar bütün siyasi partiler kendisi ile iyi ilişkiler içinde olmaya gayret göstermişlerdir. Bu kapsamda yolu Amerika’ya düşen bazı siyasiler kendisini buradaki ikametgâhında ziyaret etmeye gayret etmişler, hatta seçimlerde adı bu hareketle özdeşleşmiş kişilerden birkaç aday bile göstermişlerdir. Örgütün kuruluş aşamasındaki çekirdek kadrosunda yer alan Nurettin VEREN, FETÖ isimli kitabında Gülen siyasi manevralarda da bulunduğunu şu anısı ile anlatmaktadır:
“Bir defasında Özer Çiller bana şunu sordu: Sizin dostluğunuz böyle midir? Biz size siyasi bir teklifte bulunmadık. Çünkü siz din adamısınız. Dini eğitim veriyorsunuz, dini bir kimliğiniz var. Sizden böylesi bir beklentiye de girmemiştik ama bu nasıl manevradır ki, bizimle bu derece yakın olurken Gülen’in talimatıyla bazı şahıslar ANAP’a gönderiliyor? Ben de biliyordum ki, birkaç gün önce Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun, Ali Talip Özdemir Fethullah Gülen’e gelmişler ve ‘Hocam, siz DYP’ye yakınsınız… DYP’ye mi girelim, yoksa ANAP’a mı’ diye sormuşlardı. Gülen de onlara ‘ANAP’a gidin’ demişti. Bu insanlar, Gülen’in talimatıyla Tansu Çiller’e rağmen ANAP’a geçtiler. Özer Uçuran Çiller de şaşkınlığını ve kızgınlığını gizlemeden konuştu benimle. Gülen’in bu siyasi manevraları gözünden kaçmadı…”
Ancak Prof. Dr. Ahmet KELEŞ yazdığı FETÖ’nün Günah Piramidi isimli kitabında FETÖ’nün doğrudan siyasi partilere el atması hususunda şu olayı anlatmaktadır: “Örgüt, rahmetli Özal’la tam uyumlu çalışamadığını düşündüğü 1992-1993 yıllarında yine rahmetli Aydın Menderes’le bir parti kurmayı denedi. Benim Kayseri’de olduğum yıllarda Menderes geldi ve İç Anadolu’daki örgütün kurumlarını gezdi. Ancak rahmetli cemaatle çıkacağı politik yolculukta siyasi bir risk gördü ve bunun için Gülen’den yüzde yirmi oy garantisi istedi. Tabi Gülen bunun imkânsız olduğunu çok iyi bildiği için anlaşamadılar. Parti kurmaktan vazgeçildi. Böylece Gülen, bir parti kurmaktansa her partinin içinde yapılanmayı kendi tarzına ve örgütün yöntemine daha uygun buldu ve her partiyi içeriden kontrol etmek üzere harekete geçti. Yukarıda da söylediğim gibi partilerin içine yerleştirilen özel eğitilmiş örgüt mensuplarını sadece Gülen’in kendisi ve altıncı kat kurmayları bilir. Önemsiz mevkilerde görev yapanların sayısı ise belli değildir….”231 Örgütün siyasi alanda adını en etkili olarak duyurduğu olay ise 2010 yılındaki CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL’a yapılan kaset operasyonudur. O günlerde Türkiye kamuoyunu meşgul etmiş bu olay nihayet Deniz BAYKAL’ın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığından istifası ile sonuçlanmıştır. Kamuoyunda FETÖ’nün siyasete müdahalesi olarak görüldüğü bir başka olay da 21 Mayıs 2011 tarihinde MHP’nin 10 üst düzey yöneticisi hakkında medyaya yansıtılan özel hayat görüntüleridir. Bu olay nedeniyle MHP’nin görüntüleri yayınlanan 9’u partilerinden ve milletvekilliği adaylıktan çekilmişler, 1’i ise partiden ihraç edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "Özel hayatın gizliliğine yönelik bu eylemlerin FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin şüpheler" üzerine bu dava dosyalarını birleştirmiş ve halen dava derdest durumdadır....................