Doğan, Cem Vakfı'nı nasıl kurduğunu anlattı
Prof. İzzettin Doğan Cem Vakfı'nı kurmak için 47 isimle birlikte yola çıktıklarını anlattı. Doğan vakfın kuruluş sürecinde düzenledikleri toplantılara Sünni din adamlarının da katıldığını belirtirken, müftülerden de destek gördüklerini söyledi.
DUVAR - Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. İzzettin Doğan, Cem Vakfı’nın kuruluş sürecinde kimlerle yola çıktıkları ve nasıl bir yöntem izlediklerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Yurt gazetesinden Süleyman Kılıç ve Bengü Babaeker'a konuşan Doğan şunları anlattı:
KİMLERLE YOLA ÇIKTILAR?: Cem Vakfı 1960’larda başlayan bir mücadelenin sonunda 1995 yılında 47 yol arkadaşımız ile kurulan bir vakıftır. Bu kişilerin yanında maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen arkadaşlarımızı da burada anmak kadirşinaslığımızın gereğidir. Bunlardan biri İbrahim Polat beydir. Mustafa Süzer ve Mehmet Özcan beyler ve başka arkadaşlar da vardı. Özellikle İbrahim Arıkan beyi de ifade etmek isterim.
SUNNİ ULEMALAR DA KATILDI: Türkiye’nin her tarafında binlerce toplantı yaptık. Avrupa’nın hemen her ülkesinde seminerler, sempozyumlar düzenledik. Bu toplantılarımıza Sünni kesimden ulemalar da katıldı. Bunlardan biri
eski Diyanet İşleri Başkanlarımızdan ve Devlet eski Bakanlarımızdan Lütfi Doğan beyefendidir. Bir diğeri Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk beyefendidir. Nereye gittiysek bizimle beraber oldular. Yanımızda durdular.İslam’da bir tek Sünni yorumunun olmadığını, Anadolu İslam’ının özünde Alevi kültürünün olduğunu söylediler. Bazı konularda bizlerden de iyi ilahiyatçılar olarak sözlerini sakınmadılar. Sünni kardeşlerimizin tahrik edilerek bu toplantılarda münferit de olsa, düşük ihtimal de olsa problem çıkmasını söylemleriyle, varlıklarıyla önlediler.
MÜFTÜLER DESTEK VERDİ: Sünni aydın kesimden destekler oldu. Özellikle Erzincan’da, Malatya’da, Sivas’ta gördük. Sivas ve Erzincan’da vakfın ve cemevlerimizin temellerini attığımızda ilk bağışları müftüler yaptı. Hiç tevazu göstermeye gerek yok. Var olma mücadelemizi zaferle sonuçlandırdık. Bu kadar uzun süreli bir mücadeleyi, 25-30 milyon insanın düşünce ve inanç özgürlüğünü, kendi iç dünyasının bağımsızlığa ulaşması hareketini büyük emeklerle ama hiç kimsenin burnunu kanatmadan, ihtilafa meydan vermeden yürüttük. Bu son 30 yılda devletin yönetiminde bulunan insanların çoğuyla tanışma fırsatım oldu. Şunu gördüm. Çoğu iktidar sahibi Türkiye'nin bu önemli meselelerine ya vakıf değildiler ya da umursamadılar.