Erdoğan: Boğaz'ın anayasası olmalı
Cumhurbaşkanı Erdoğan Boğaz'da yapılacak inşaatların bir 'anayasası' olması gerektiğini söyledi. Erdoğan 'kot'u denizden verme anlayışı getirilmesi gerektiğini söyleyerek, "Müteahhitler bununla acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyor" dedi.
DUVAR - Şehircilik Şurası'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Boğaz'daki inşaatlar için 'anayasa' olması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "7 katlı binalar var. Kararlı bir duruş sergilenmediği için böyle. Boğaz yasası yeniden çıkartılmalı" dedi. Erdoğan, "Boğaz'a inşaat yapılsın ama bu çerçevede belirlenecek bir anayasası olsun, öyle yapılsın" diye konuşurken, 'Şehirleşmeyi hızlandıralım' dedi ve belediyelerin plan uygulamaları için süre sınırlaması olması gerektiğini ifade etti.
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
YATAY MİMARİNİN YANINDAYIM: Geçtiğimiz 14 yılda önemli adımlar attık. Bir gerçektir ki Türkiye tarihinin en kapsamlı sosyal yönü en güçlü şehirleşme hamlesini bu dönemde gerçekleştirdik. Tüm önemli şehirleri ziyaret etme imkanı buldum diyebilirim. Pek çok ülke ve toplum benzer sancıları yaşamıştır. Dünyada 1950 yılında nüfusu 10 milyon üzerinde iki şehir vardı. Bugün ise çok sayıda şehir vardı. Dünyayı bir kenara bırakıp ülkemize baktığımızda nüfusumuzun yüzde 90'ı şehirlerde yaşıyor. İnsanlar şehirlerde yaşamayı tercih ediyor. Bizim şehirlerimiz çeşitliliği ve farklılıkları bir arada yaşatabilen şehirlerdir. Binaların, meydanların belirli bir kimliği vardır. Hiçbiri diğerinin aynı değildir. Batı ülkelerinde tek tipçi mimari anlayış hakimdir. Batı mimarisi budur. Düzenli ama karakteri olmayan şehirleşme bizim modelimiz olamaz. 1940'lardan itibaren gecekondulaşmanın yanında aynı çirkin yapılaşma bizde de ortaya çıkmıştır. Bu yapılaşma tarzı artık son bulmalıdır. Burada şunun üzerinde durulmalıdır. Ben yatay mimariden yanayım. İnsan toprağa yakın yaşamalıdır. Dikey mimarinin altında yatan gerçek; az topraktan çok para kazanmaktır. Artık ülkemizde tarihimize kültürümüze uygun binalar inşa etme dönemi gelmiştir. Sadece beton, tuğla yapılarından oluşan yapılar her yeri işgal etmeye başladı. İnsanlara huzur yerine gerginlik veren şehir sorunludur.
BÜYÜKŞEHİRLERİN ORTAK DERDİ TERÖR: Bugün dünyanın 30 büyük şehrinin ortak özelliği, terör tehdidi altında olmasıdır. Bu soruna hep birlikte kafa yormalıyız. Ülkemizde nispeten tarihi dokusunu muhafaza eden şehirlere baktığımızda şunu görürüz: Köyden şehirlere göçün patladığı yıllarda ikinci dünya savaşını gören belediye başkanlarına sahiptir. 300 binlik şehre 2 milyon nüfusluk planlar yapmışlardır. Vizyoner bakış açısıyla geleceği gören anlayışla yapılan planlar o şehri bugünlere getirmiştir. Merhum Turgut Cansever hocamız, "şehir insanı terbiye ettiği gibi ahlaksızlaştırabilir" diyordu. Bu durumun ilk sebebi şehirlerin büyüklüğüdür. Ninova'dan Babil'e, Roma'dan İstanbul'a nice kadim şehri bu çerçevede sayabiliriz. Bakınız Sezai Karakoç bir şiirinde; Açar elbet bir gün gönlümüzün çiçekleri, görülmemiş fizik ötesine ait çiçekler, İstanbul'un Bursa'nın Diyarbakır'ın Şam'ın Kahire'nin Mekke'nin gülleri.. Ne tükenmezdir İslam'ın şehirleri...
FETÖ'CÜLER KÖŞELERİ TUTMUŞTUR: Bizim şehirlerimiz gönlümüzün çiçekleridir. Şehirlerimiz ve medeniyetlerimiz arasındaki ilişkiyi yeniden inşaa ederken birikimlerimizi sunmak istiyoruz. Dostlarımıza yardıma hazır olduğumuzu Doğu Afrika turunda da tekrarladık. Sömürgecilik yapmıyoruz, bizim tarihimizde o yok. Tüm dünya ile ilişkilerimizi bu anlayış temelinde kurmanın çabası içindeyiz. O coğrafyaları ihmal ettiğimiz için FETÖ'cüler köşeleri tutmuştur. İlk temelleri biz atmalıydık, geç kalmış olabiliriz ama hiçbir şey bitmiş değil. Bu topraklarda yapılacak çok iş edilecek çok hizmet var. İnşallah önümüzdeki dönemde bir yandan FETÖ'nün tahribatlarını gidilecek ve temelleri çok sağlam atacağız. Belgeleri önlerine koyunca gereğini yapacağız dediler. Bu kadarını bilmiyorduk dediler.;
KOT DENEN BİR OLAY VAR: Bizim elimizi çabuk tutup süratle kentsel dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Çıkardığımız kanun kapsamında yaklaşık 400 bin konut ve iş yerinin yenilenme süreci başlatıldı. Bugüne kadar 2,5 milyar lira kaynak kullanıldı. Kentsel dönüşümde prensip, şehrin dokusuna uygun yapılar olmalı. Ne olur yerel mimariye uygun hareket edelim. Buraya gelen burası Rize, Trabzon, Safranbolu desin. Özgün mimarisini görünce hemen tanısınlar. Belediyelerimize arazi envanterlerini çıkaracak yazılım desteği veriliyor. Kamu binaların inşaatları da sıkı bir denetim altında yapılıyor. Şehirlerimizdeki hayat kalitesini yükseltmemiz gerekiyor. Tekraren söylüyorum: Kot denilen bir olay var. Müteahhitler bununla acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyor. Kotu denizden verme gibi bir anlayışı getirmemiz lazım. Beyefendi inşaatı en yüksek noktadan alıyor. Denizden buna baktığında 2-3 kat yerine 5-6 kat bina çıkıyor. Bu işi kökünden kazımamız lazım. Bodrum diyorsun, adam zemin yapıyor. Bu konularda belediyelerimizin hassas davranmamız lazım. Bodrumu zemine dönüştüren anlayış bana göre ihanettir. İşte efendim şuradan buradan kazanmak istiyorum: Geç o işleri kazanmak istiyorum derken şehre ihanet ediyorsun, ihanet! Eğer medeni olacaksak böyle medeni olacağız, aksi takdirde olamayız. İstanbul Boğazı'nın hali ortada, felç ettiler. İşte bu yüzden. Kararlı bir duruş sergilenmediği için bunlar oluyor. Bununla ilgili çok ciddi bir boğaz yasasının yeniden ele alınması lazım. Bakanlığımızın, hükümetimizin kararlı bir adım atması gerekiyor. Bu çirkin yapılaşmalar yıkılıp inşaat yapılsın ama bunun bir anayasası olsun. Bu anayasa olursa bu iş biter. Boğazın güzelliğine çıkardığımız yasalarla güzellik getirelim.