Kanadoğlu: Bu anayasa uzun ömürlü olamaz
Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Meclis'te kabul edilen Anayasa değişikliği için "dikta rejimi" uyarısı yaptı. Kanadoğlu'na göre bu şekilde hazırlanmış bir anayasanın uzun ömürlü olma şansı yok.
ANKARA - "Cumhurbaşkanlığı sistemi" adıyla getirilen anayasa değişikliğini 2007'deki 367 krizine gönderme yaparak savunan AK Parti'ye, tartışmayı başlatan formülü dile getiren eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'ndan yanıt geldi. "Şimdi de olsa aynı yorumu yaparım" diyen Kanadoğlu, değişikliğin referandumda kabul edilmesi durumunda Türkiye'nin 'dikta rejimi'ne gideceğini iddia etti.
Anayasa değişikliğinin Meclis'teki tartışmaları sırasında AK Parti tarafından sık sık 2007 yılına gönderme yapıldı. O dönem Cumhuriyet Başsavcısı olan Sabih Kanadoğlu'nun “TBMM'deki oturuma 367 kişi katılmadığı sürece Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılamaz” yorumuyla başlayan tartışma günlerce sürmüştü. CHP bu gerekçeyle seçimi Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürmüş, Yüksek Mahkeme de bu yoruma "doğru" demişti. AYM'nin bu kararının ardından Meclis'te Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, koltuğa oturamamıştı. Gül'üm cumhurbaşkanlığı ancak referandumla kabul edilen anayasa değişikliklerle mümkün olmuştu.
AK Parti ayrıca AYM'nin bu kararına yanıtı hızlı bir sistem değişikliği ile verdi ve aynı referandumla Cumhurbaşkanını halkın seçmesi sağlandı. Bugün de sistem savunulurken Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle birlikte fiili olarak "yarı başkanlık" sistemine geçildiği, bir hükümet karmaşasına yol açan bu durumu ortadan kaldırmak için de sistem değişikliğinin tek şart olduğu dile getiriliyor.
'BUGÜN DE OLSA AYNI YORUMU YAPARIM'
Tartışmaları yakından izleyen Sabih Kanadoğlu, kendisini de hedef alan 367 yorumunun arkasında olduğunu söylüyor. Anayasa Mahkemesi'nde 11 üyeden 9'unun kendi yorumuna "doğru" diyerek bunu karar altına aldığını hatırlatan Kanadoğlu şunları söylüyor:
"Şimdi bu getirilmek istenen sisteme bu kararı başlangıç saymak, o gün uzlaşmaya gitmeyerek istediği kişiyi seçtirme çabasına giren siyasi partinin bugün de aynı şeyi yapmaya çalışmasıdır. Sistemi bozup Cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlamasına o zaman da anayasa hukukçuları karşı çıktı, söz konusu yetkilerle halkın Cumhurbaşkanı seçmesinin daha vahim sonuçlar getireceğini söylediler. Fakat bunu dinlemediler. Yetkilerde değişiklik yokken sadece 'yüzde 50 artı 1 beni halk seçti, ben bunu fiili durum haline getiririm' anlayışı anayasal bir suçken, bunu bir tarafa bırakıp benim 367 deyişimi gündeme getirmek 'yavuz hırsız ev sahibini bastırır' gibi. Bunun 367 ile ilgisi yok. Şimdi de olsa aynı yorumu yaparım. Kafasına belirli şekilde sistemi değiştirme laik demokratik cumhuriyeti kendi kafalarındaki sisteme evirme hatta devirme düşüncesi olanın her zaman yapacağı bir iştir bu."
'HUKUK DEVLETİ ORTADAN KALKAR'
Anayasal sistemin yok edildiğini, bugün takip edilen yolun Türkiye açısından tehlike arz ettiğini savunan Kanadoğlu şöyle devam etti:
"Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir. Şimdi laikliğin nereye gittiği ortada. Demokrasi, hukuk devleti açısından bakıldığında denetim denge unsurları ortadan kaldırıldıktan sonra kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ortadan kalkar. Bu durumda Türkiye'nin nereye gideceğini tahmin etmek zor değil. Dikta rejimi. Bu şekilde uzlaşma olmadan hazırlanmış bir anayasanın uzun ömürlü olmayacağını adım gibi biliyorum. Onun için ne kadar süreceğini bilmiyorum ama Türkiye'ye neye mal olacağını tahmin edebiliyorum ve bu beni korkutuyor. Halka anlatılabilirse hayır diyecektir."