'Kaydetmek her vatandaşın hakkı'
Kimi zaman bir protestoda, kimi zaman ise bir basın açıklamasında, yaşananları belgeleyen gönüllü muhabirlerle karşılaşabilirsiniz. Video aktivistleri, mahremiyet ve etik kurallarına duyarlı bir şekilde toplumsal olayları belgelemeye çalışıyor.
Serkan Alan
ANKARA - Mesleği gazetecilik olmayan video aktivistleri, ürettikleri görüntüleri, sosyal paylaşım ağları aracılığıyla yayınlıyor. Gönüllülük esasıyla gerçekleştirilen video aktivizmi, herkesin üretimine açık bir alan.
Video aktivistleri, hak odaklı, mahremiyet ve etik kurallarına duyarlı bir şekilde toplumsal olayları belgelemek ve gelecek zamana taşıyarak, toplumsal alanda gözden kaçan ya da bilinçli olarak kaçırılan noktaları yansıtmayı amaçlıyor. Video aktivistleri, başka seslere olanak vermeyi amaçlayan, öteki olarak konumlanan ve dezavantajlı grupların kendilerine alternatif mecra yaratmak gayesiyle oluşturdukları bir oluşum çabasındalar.
Video aktivizmi üzerine çalışmalarını sürdüren "Seyri Sokak", "Kamera Sokak" ve "İnadına Haber" oluşumlarıyla, video aktivizminin ne olduğunu, eylemlerde yaşadıklarını ve tecrübelerini konuştuk.
'OHAL’DE DE BU HALDE DE BİR ŞEKİLDE YAPILIR'
OHAL uygulaması ile eylemlerin yasaklanmasını ve polis müdahalelerinin hatırlatan Seyri Sokak, çekim koşullarını, “Video eylem belli kurallara bağlı kalınarak yapılması gereken bir şey değil, OHAL’de de bu halde de bir şekilde yapılır. Riskleri göze aldıktan sonra, muhakkak bir yolunu bulursunuz. Ama eskisine göre daha sık, daha farklı yollar aramak zorunda kaldığımız da bir gerçek” sözleriyle değerlendirdi.
"İnadına Haber" ise, OHAL koşullarında video aktivizminin, yapılma koşullarını şöyle aktardı: “OHAL döneminde video aktivizmi elbette daha zor yapılabiliyor. Ancak ben video aktivistler bir yolunu bulur diye düşünüyorum. Hatta belki de yaratıcılığı artırır, farklı anlatım biçimleri denenebilir. Çünkü bunu yapmadan duramayız.”
'BASIN KARTI KONUSUNDA İŞLERİNE GELDİĞİ GİBİ DAVRANIYORLAR'
Video aktivistleri, yaşadıkları en büyük sorunun, polislerin tavrı olduğunu belirtiyorlar. Polislerin güç kullanımı ve gözaltı gibi uygulamalarına maruz kaldıklarını aktaran aktivistler, kimi zaman da "suç işleyen" olarak nitelendirildiklerini söylüyorlar.
"İnadına Haber" oluşumunun deneyimlerinden aktardıkları şöyle: “Ankara'da polis baskısı, muhtemelen başkent olmaktan kaynaklı daha sert seyrediyor. Polis bir eyleme saldırmaya hazırlanırken ilk yaptığı bize basın kartı sormak oluyor. Orası sokak, benim bir vatandaş olarak kanunen yasaklı olmayan bir alanda elimdeki cihazla fotoğraf, video çekme hakkım var. Bunu engellemeye gerekçe olarak bazen (genellikle gerekçelendirme gibi bir çabaları olmuyor) vazife başındaki memurun çekilemeyeceğini gösteriyorlar. Bazı arkadaşlarımız TGS üyesi, bireysel gazeteci-fotoğrafçı kartları var, buna rağmen polisten şiddet görüyorlar ve gözaltına alınıyorlar, bazen tutuklanıyorlar, makinelerine kartlarına el konuyor. Basın kartı konusunda işlerine nasıl geliyorsa öyle davranıyorlar kısaca.”
'HER YURTTAŞIN HAKKI...'
Ankara’da yapılan Suruç katliamı anmalarına polis doğrudan müdahale etmişti. Anmayı kaydetmek üzere orada bulunan "Seyri Sokak" benzer durumlarda yaşananları şu şekilde anlatıyor:
“Yaşadığımız sıkıntılar çoğunlukla keyfi, dönemsel olarak bazı şeylere özellikle engel koyabiliyor kolluk. Profesyonel basın emekçilerinin bile sahip olamadığı sarı basın kartına sahip olmamız mümkün değil. Mümkün olsaydı da almayı tercih edeceğimizi sanmıyorum. Video eylemin mantığına ters olsa da uluslararası basın kartı ya da kurum kimlikleri kullanıyoruz, kullanmak zorunda kalıyoruz. Aslında zaten en başta birimiz dışında kimsenin basın kartı yoktu. Zaman içinde polisin eli kameralı, şiddeti görüntüleyen kişilere karşı tavrı sertleştikçe bir zorunluluk halini aldı, bizler de edinmek zorunda kaldık. Oysa ki çekiyor olduğumuz şeyler aslında her vatandaşın çekmeye hakkı olduğu şeyler. Her yurttaş, başka bir kişiye veya kendisine gösterilen şiddeti kaydetme hakkına sahiptir.”
'1980'DE DOĞDU, 1984'TE SİLAHLA YAKALANDI!'
Eylemleri belgelemek ve kamuoyunun bilgisine sunmak için çabalayan aktivistler, gözaltı sonrasında hukuksuzluğa maruz kaldıklarını belirtiyorlar. Eylemin kaydını yapan aktivistlere, eylem sırasında pankartta yazanlardan dolayı veya Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılabiliyor. Polisin hazırladığı fezlekelerdeki suç unsurlarına "Seyri Sokak" gönüllüsü yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Gözaltına alma inisiyatifi haklı ya da haksız tamamen kolluk kuvvetlerinde ve denetimsiz. Bu özensizlik ve denetimsizliğe örnek olarak şunu gösterebiliriz. Bir liseli eylemini çekerken gözaltına alınan arkadaşımıza ayrı ayrı 2911’den ve Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açıldı (pankartta yazan nedeniyle). Polis fezlekesinde 1980 doğumlu bu arkadaşımızın 1984’te ruhsatsız silahla yakalanıp 1987’de terör örgütü üyeliğinden tutuklandığı yazıyordu. Dosyadaki başka birisi ile GBT’leri karıştırmışlar. Gözaltında şiddete uğrama durumu olabiliyor. Bu konuda sabit bir tavrı yok ekibimizin. Slogan atarak gitmek, götürülmeye direnmek veya sadece peki o zaman hadi gidelim demek kişinin kendi seçeneği. Bunun doğrultusunda tavır da ona göre değişebiliyor. Ama genel olarak polislerin kibar kişiler olmadığını söyleyebiliriz sanıyorum. Dünyanın en sakin insanı da olsanız sizi itip kakmayı kendilerine hak gördükleri bir gerçek.”
Video aktivistlerine merak edilenleri sorduk. İşte yanıtları…
Video aktivizmi’nde nasıl bir örgütlenme yapısı mevcut?
İnadına Haber: Örgütlenme yapısı diye bir şeyden söz edebileceğimizden emin değilim. Tamamen yatay bir yapımız var. Birbiriyle iletişim halinde bireylerden kurulu bir topluluğuz. Her insanın farklı yetenekleri, yeterlilikleri, boş zamanları, katılım motivasyonu var, ortadaki işler bu bireysel özelliklere göre yapılabiliyor ya da yapılamıyor. Kimi yazı yazıyor, kimi fotoğraf-video çekiyor, kimi tweet atıyor. Katı bir kadro sürekliliğinden de söz etmek zor, duruma göre birileri dahil olabiliyor veya dışarıda kalmayı tercih edebiliyor.
'GÖNÜLLÜLÜK ESASINA GÖRE HAREKET EDEN BİR KOLEKTİFİZ'
Video aktivizmi ana akım medyanın yerini doldurabilir mi?
Kamera Sokak: Bizim ana akım medyanın yerini doldurmak veya ona alternatif olmak gibi büyük bir iddiamız yok açıkçası. Bu çok daha büyük finans kaynakları ve işgücü gerektiren bir durum. Oysa biz tamamen gönüllülük esası ile hareket eden, hiçbir ticari kaygı gütmeyen, herhangi bir geliri olmayan, fon kullanmayan bir kolektifiz. Halihazırda gittiğimiz yerlere; yani direnişlere, eylemlere ve protesto gösterilerine ekstra olarak kameramız ve telefonlarımız ile gidiyoruz.
Örnek vermek gerekirse hangi toplumsal olayları belgelediniz?
Seyri Sokak: Büyük çoğunluğu Ankara’da yaşayan bir ekibiz. Ankara’daki sosyal hareketlerin, mücadelelerin neredeyse tamamını çekiyoruz. Haziran Direnişi sonrası, 2013 yılının devamında Ankara’da yaşadığımız ODTÜ-100'üncü Yıl Otoyol eylemlerini, Tuzluçayır Cami-Cemevi protestolarını bütün süreçleri takip ederek çektik. Ülke genelinde yaşadığımız olayların, katliamların Ankara’daki etkilerini, onlar için yapılan eylemleri kaydettik.
'ÖNCELİĞİMİZ HABER DEĞİL, GÖRSEL KAYIT TUTMAK'
Size göre yurttaş haberciliği ile video aktivizminin kesiştiği noktalar nelerdir?
Seyri Sokak: Bizim önceliğimiz eylemin, direnişin görsel kayıtlarını tutmak. Haber yapıyoruz demiyoruz. Klasik haber kurallarına, kuramlarına göre de habercilik yapmıyoruz zaten. Bizim yaptığımız daha çok sokaktan geri çekilmeyen insanların, eylem çağrılarını etkinliklerini paylaşmak ve bizzat gördüğümüz ya da o sırada orada eylemde olan arkadaşlarımızdan aldığımız haberler doğrultusunda anlık bilgiler girmek. Onun dışında videolarımız direnişin görsel kaydını tutmaktır. Yalnız şimdi için değil, bir anlamda gelecek içindir.
Haberci değiliz diyoruz ama bir yandan da acil olanı haber olarak paylaşmak, burjuva medya tarafından görülmeyeni göstermek, çarpıtılanı doğrulaştırmak, gösterileni direnişin bakış açısından göstermek gerekliliğini göz ardı etmiyoruz. Bu amaçla kayda girdiğinde doğal olarak direnişin görsel kaydını da tutmuş oluyoruz.
Etik, mahremiyet ve güvenlik konusundaki tutumu nasıl?
Kamera Sokak: Hem kendi özgün içeriklerimizde; yani fotoğraf, video veya haber üretimlerimizde, hem de diğer kaynaklar aracılığı ile yaptığımız paylaşımlarda, kullandığımız dile, fotoğraf veya videolara çok dikkat ediyoruz.
Irkçı, cinsiyetçi, türcü, ötekileştirici veya kutuplaştırıcı bir dil kesinlikle kullanmıyoruz. Çocuklar, kadınlar, LGBTİ’ler, mülteciler gibi “hassas” konulardaki içeriklerimizde bu tavrımıza daha çok dikkat ediyoruz. Bu tavrımızı sadece son aşamadaki içerik paylaşımında değil, üretim aşamasında da devam ettiriyoruz. Bu bakımdan “hak odaklı” çalışan bir kolektif olduğumuzu söyleyebiliriz.” (DUVAR)