Avrupa Konseyi'nden Türkiye'ye: AİHM kararlarını uygula
Avrupa Konseyi, Türkiye'ye "AİHM'de alınan din dersinin zorunlu tutulamayacağı yönündeki kararını uygula" dedi. Ankara ise 'özgürlüklerin güvence altına alınacağı' cevabını verdi.
DUVAR - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14 Türk vatandaşının “zorunlu din dersi” ile yaptığı başvuru kararlarının uygulanmaması gerekçesi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu'na gönderdi. Türkiye kararların uygulanacağını ve güvence altına alınacağını söyledi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Alevilerin başvurusu üzerine Türkiye’deki din dersinin bu haliyle okutulamayacağını belirtmiş, Türkiye’yi gerek müfredatı gerekse muafiyet koşullarını değiştirmeye çağırmıştı.
AİHM, 14 Türk vatandaşının “zorunlu din dersi” ile ilgili 2011 yılında Türkiye aleyhinde yaptıkları başvuruyu, 16 Eylül 2014 tarihinde karara bağladı. AİHM, “Mansur Yalçın ve Diğerleri Türkiye” davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) eğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal edildiğine ve “Türkiye’de orta öğretimde verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin, ailelerin inançlarına saygılı olacak şekilde, revize edilmesi gerektiğine” hükmetti.
Ancak alınan AİHM kararları yerine getirilmedi. Kararın yerine getirilmemesinin ardından, AİHM 'din dersleri' ile alınan kararların uygulanmadığı için dosyayı Avrupa Konseyi Bakanlar Kuruluna gönderdi. Türkiye "Türk Hükümeti, söz konusu 1448/04 nolu kararın uygulanması, benzer ihlallerin önlenmesi ve genel tedbirlerin uygulanması için önlem alacak" dedi.
AİHM'İN ZORUNLU DİN DERSLERİ İLE İLGİLİ KARARI
Türkiye’de “zorunlu ders olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi uygulamasına son verilmesi gerektiği” yönünde yorumlanan ve AİHM 2’inci Dairesi tarafından oybirliği ile alınan bu karara karşı, bir üst mahkeme olan Büyük Daire’ye 3 ay içinde itiraz edilmezse, karar kesinleşecek. Taraflardan birinin Büyük Daire’ye başvurması halinde, nihai kararın alınmasının 1 yıl sürmesi bekleniyor. Kararın kesinleşmesinin ardından, AİHM tarafından alınan kararın uygulanmasının denetimi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK) tarafından yapılacak.
AİHS’nin 46’ıncı maddesi uyarınca, Türkiye AİHM tarafından alınan bu kararı uygulamakla yükümlü. AİHM kararı doğrultusunda zorunlu din dersinin uygulanmasında değişikliğe gidilmezse, AKBK’nin Türk Hükümeti’ne mektup yazarak, kararın uygulanmasını talep etme yetkisi bulunuyor.
'SADECE SÜNNİ DEĞERLER TEMELİNDE VERİLİYOR'
AİHM’de açılan“Mansur Yalçın ve Diğerleri Türkiye” davasının konusunu, Alevi inancına mensup 14 Türk vatandaşının, okullardaki zorunlu din derslerinin “sadece Sünni değerler temelinde verildiği” gerekçesiyle Türkiye aleyhine açtıkları başvuru oluşturuyor. Davacılar, 20112012 yılında Türkiye’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde yapılan değişikliklere rağmen, zorunlu din derslerinin “Alevi inancına mensup çocukların kafasında karışıklık yaratacağı” ve bu durumun AİHS’nin eğitim hakkını düzenleyen 1 No’lu Protokolü’nün 2’inci maddesi ; AİHS’nin ayrımcılık yasağını düzenleyen 14’üncü maddesi ve düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 9’uncu maddesinin ihlal niteliği taşıdığını iddia etmişlerdi.
Davacıların iddialarına karşı Türkiye, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin “İslami eğitim amaçlı olmadığını”, “objektif ve çoğulcu biçimde hazırlandığını”, yapılan son değişiklikler ile bu dersin “belirli bir inanca öncelik taşıyan bir ders olmaktan çıkarak inançlar üstü ders” haline geldiğini ve “ailelerin çocuklarını diledikleri dini ve felsefi inanca göre eğitmelerinin önünde bir engel teşkil etmediğini” savundu.
'İNANCA SAYGILI DEĞİL'
AİHM dava sonunda aldığı kararda, Türkiye’de yürürlükte olan eğitim sisteminin "çocuklar ve velilerin inançlarına yeterince saygılı olmadığından”, orta eğitimde verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin AİHS’nin eğitim hakkını düzenleyen 1 No’lu Protokolü’nün 2’inci maddesini ihlal ettiğine hükmetti. AİHM, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında Türkiye'de çoğunluğun ait olduğu “Sünni İslam'a daha fazla yer verilmesinin "beyin yıkamak" anlamına gelmediğini teslim ediyor. Bununla birlikte, Alevi inancının özellikleri dikkate alındığında, bu inanca mensup ailelerin çocuklarında “okul ile kendilerine has değerler arasında bir bağlılık çatışması yaratabileceğini düşünmekte haksız olmadıkları” sonucuna varıyor. AİHM ayrıca, 1982 Anayasası’ndaki laiklik ilkesine atıfta bulunarak, devletin din alanında yaptığı düzenlemelerin “tarafsız ve adil olması gerektiğine” işaret ediyor.
2007 yılında alınan “Hasan ve Eylem Zengin Türkiye” davasına atıfta bulunan AİHM, söz konusu davada da “eğitim hakkının ihlal edildiğine” ve ihlalin sebebinin Türkiye’deki eğitim sisteminden kaynaklandığına hükmetmişti. Bu karar doğrultusunda Türkiye, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında bazı değişiklikler yapmıştı. “Mansur Yalçın ve Diğerleri Türkiye” davasında aldığı kararda AİHM, Türkiye tarafından yapılan söz konusu değişiklikleri yetersiz buluyor ve Avrupa ülkelerinin çoğunluğunun öğrencilere “din derslerine girmeme veya bu ders yerine başka bir derse girme hakkı” tanıdığını hatırlatarak, “Türk eğitim sisteminin ailelerin inançlarına saygı konusunda hâlâ Avrupa standartlarına ulaşamadığı” tespitini yapıyor. AİHM, davacıların AİHS’nin ayrımcılık yasağını düzenleyen 14’üncü maddesi ile düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 9’uncu maddesinin ihlal edildiği iddialarını incelemeye gerek bulmadı. Davacıların maddi veya manevi tazminat talepleri bulunmadığından, kararda buna ilişkin bir hüküm yer almıyor. (HABER MERKEZİ)