Ankara Katliamı'nda devlet soruşturulacak

10 Ekim davasında mahkeme ara kararını açıkladı. Mahkeme, sanıkların tutukluluk halinin devamına ve firari sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi. Mahkeme ayrıca önemli bir karar vererek, "ihmali olabilecek kamu görevlilerinin soruşturulmasına" karar verdi. Duruşma 2-3-4 Mayıs günlerine ertelendi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Ankara Katliamı müştekiler dinlendi. Müştekilerin ve avukatların savunmalarının ardından verilen ara kararda devletin sorumluluğunun araştırılması yönünde ilk adım atıldı.

Ankara’da 101 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim Katliamı’na ilişkin davanın 2. duruşmasının son oturumunda, mahkeme, istihbarat raporlarına rağmen önlem alınmadığını tespit eden mülkiye müfettişleri raporlarının, polislerin kullandığı biber gazının ölümlere yol açıp açmadığına ilişkin müşteki beyanlarının çözümü ve avukatların mahkemeye sunduğu belgelerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosuna gönderilmesine karar verdi.

KATLİAMI YAŞAYANLAR ANLATTI

Dava öncesinde katliamın gerçekleştiği yerde hayatını kaybedenler anıldı. Katliamın 16. ayında gerçekleşen anmada aileler 'adalet' talebini yeniledi. Katliamda hayatını kaybedenleri anmak için bir araya gelen ailelere CHP ve HDP milletvekilleri de destek verdi.

Bazı müştekilerin ifadesi ise şöyle;

Müşteki Adem Kızılçay: Sevgi seli kan olarak döküldü. Yüzlerce insan fiziksel olarak mağdur edildi. Kardeşimizin kaybı ailemizi de çok kötü etkiledi. İsmail Kızılçay'ı hastanelerde sabaha kadar aradık. En sonunda parçalanmış kanlı elbiseleriyle teşhis edebildik. Çok acı bedeller ödedik. Ben bu salondakilere barış ailesi diyorum.

Müşteki Öznur Kanlıoğlu: Elif Kanlıoğlu'nun annesiyim. Yaşananlardan sonra burada konuşmak zor. Aynı şeyleri yaşıyoruz. Kan kardeşi olduk biz. Bizi korkutamazlar, yıldıramazlar, büyük bir aile olduk biz. Mersin'den Ankara'ya arkadaşlarıyla barış için gitmişti Elif. Kardeşçe gittiler. Ben Lazım, biz de kardeş kalmaya devam edeceğiz. Oradaki sanıklar bizi yıldıramaz. Herkesten, başta devletten şikayetçiyim. Ağlattıkları annelerin kanlarında boğulsunlar...

Müşteki Mustafa Özdağ: Aylardır bu katliamın aydınlatılması için acılarımızı içimize bastırarak bekledik. Ancak ne yazık ki karşımıza bir kaç piyon dışında kimse getirilmedi. Bizler bu katliamın planlayıcıları, siyasi sorumluları getirilmeden aydınlatılacağını düşünmüyoruz. Bunlar sadece tetik çekti, tetiği çektirenler ve siyasi sorumluları salonda olmalıdır. Bizler Ankara'ya canlı bomba yelekleriyle gelmedik. Bizler yaşamını yitiren herkesin kanı artık akmasın diye geldik. Ellerimizde barış talepleri içeren dövizler vardı. Bu katliamı Kürt'lere karşı bir katliammış gibi göstermek istiyorlar. Bizler buraya ülkenin dört bir yanından geldik.Bu katliamda barış isteyen herkes hedeftir. Etnik ve inanç ayrımı yapmadan barış için bir araya geldik biz. Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Bu katliamın emrini verenler ve katledenler çocuklarına bu yaşananları biz yaptık diye anlatabilecekler mi?

TANIKLAR HAKKINDA ZORLA GETİRME KARARI

Mahkeme heyeti, talimata rağmen tanıklık yapmayan Mustafa Şahin, Özlem Büyük, Mustafa Yılmaz ve Cahit Çalışkan hakkında zorla getirme kararı verdi.

'ARAPÇA GÖRÜŞMELER TESPİT EDİLDİ'

Mahkeme, sanıklardan  Mehmedin Baraç'ın, Whatsapp uygulaması üzerinden Arapça konuşmalar yaptığının tespit edildiğini açıkladı. Baraç'a ait MP3 oynatıcısı içerisinde bulunan, ses ve resim dosyalarının incelenerek buna ilişkin tutanakların dosyaya eklendiği belirtildi.

Mahkeme heyeti ayrıca, saldırganların kullandığı belirtilen iki aracın, 10.10 2015-15.10.2015 tarihleri arasında hangi güzergahlarda kullanıldığına ilişkin kayıtların temini için Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazılan müzekkereye cevapların; PTS, Lock kayıtları, Polnet bilgi sistemi, plaka tanıma sistemi, uygulama tanıma işleminin çıkarılarak mahkeme dosyasına gönderildiğini açıkladı.

FİRARİ SANIKLAR İÇİN KIRMIZI BÜLTEN TALEBİ

Dosyanın firari sanıkları hakkında kırmızı bültenle arama yapılması için Adalet Bakanlığı'na talepte bulunuldu. Haklarında kırmızı bülten istenen sanıklar ise şunlar:

Ahmet Güneş, Bayram Yıldız, Deniz Büyükçelebi, Edremit Türe, Hasan Hüseyin Uğur, İlhami Balı, Kasım Dere, Muhammet Zana Alkan, Mustafa Delibaşlar, Nusret Yılmaz, Ömer Deniz Dündar, Savaş Yıldız, Yakup Selağzı, Kenan Kutval, Walentina Slobodjanjuk ve Cebrail Kaya.

Müşteki avukatlarının beyanlarından sonra, sanıklar ve avukatları söz aldı.

Sanık Hacı Ali Durmaz'ın avukatı Hatice Aydın, suçlamaları reddetti. Durmaz hakkında sadece asansörden inme görüntüsü olduğunu söyleyen avukat Aydın, "Durmaz'ın diğer sanıklarla organik bir bağı yoktur. Müvekkil uzun zamandır farazi suçlamalarla tutukludur. Bu nedenle tahliyesine ya da adli kontrol uygulamasına karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.

Sanık Mehmedin Baraç ise, "Bana isnad edilen bir mektup var. Bu mektup bana ait değil. 11 aydır hapisteyim mağdur oldum" şeklinde konuştu. Hakimim telefonundaki Arapça görüşmeleri sorması üzerine Baraç, Arapça bilmediğini, MP3 oynatıcının da kendisine ait olmadığını iddia etti.

'AVUKATLAR İÇİN YALAN MAKİNESİ İSTİYORUM'

Patlamada kullanılan aracı tahsis etmekle suçladığını dile getiren sanık İbrahim Halil Alçay, "Ancak aracı devrettiğim tarih belli ve bir daha hiç o aracı kullanmadığım ortada ve kullandığıma ilişkin delil yok" ifadelerini kullandı. Alçay, "Ebu Huzeyfe" kod adını kulladığı iddiasını ise reddetti.

Savunma yapan bir diğer sanık Abdülmubtalip Demir, "Cumhurbaşkanına hakaret ettiler, tutanak tutmadınız. Bana şerefsiz, dedimdiye tutanak tuttunuz. O zaman benim hakkımda tutulan tutanağı da yırtın. Bu arada buradaki avukatların tümü yalan söylüyor. Buradaki avukatlar için yalan makinesi istiyorum" dedi.

Nakliyecilik yaptığını aktaran sanık Hüseyin Tunç, "Yakup Şahin beni aradı ve gübre taşıdım onun için. Ben gübrenin bombada kullanldığını bile bilmiyorum. Benim taşıdığım gübre de patlamada kullanılmamış, zaten emniyet yakalamış onu" diye konuştu.

Savunma yapan diğer sanıklarda suçlamaları reddetti.

'BURADA IŞİD Mİ YARGILANIYOR İSLAMİYET Mİ?'

Sanık avukatlarından Orhan Şahin’in açıklamaları duruşma salonunda gerginliğe neden oldu. “Burada IŞİD mi, İslamiyet mi yoksa müvekkiler mi yargılanıyor? Burada kimse kimsenin Müslümanlığını sorgulayamaz” diyen Şahin, “Anayasa’nın 138’inci maddesinden bahsetmiştim size. Siz kanunlara uygun olarak karar vermeyi seçiyorsunuz. Hâlbuki Anayasa’nın 138’inci maddesi kanunlara ve hukuka uygun karar verir hâkimler diyor. Hukuka uygun karar vermek demek din kurallarından faydalanmak demek” sözlerinin ardından Kuran-ı Kerim’den ayetler okudu.

Katliamda yakınlarını kaybedenler ve katliam yaralıları, “Şeri mahkeme mi burası” diyerek tepki gösterdiler.

10 Ekim katliamı sanıklarının avukatı Orhan Şahin, Kasım ayındaki ilk duruşmada da “Müvekkillerime katil dedirtmem” sözleriyle duruşma salonunda gerginliğe sebep olmuştu.

ARA KARAR AÇIKLANDI

Savcının mütalaasında sonra hakim Selfet Giray, mahkemenin ara kararını açıkladı. Mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, yurtdışında olduğu tespit edilen firari sanıklar hakkında kırmızı bülten çıkarılması için Adalet Bakanlığı'na başvurulmasına, sanıkların yargılandıkları diğer dava ve soruşturmalara ilişkin ilgili başsavcılıklardan talep edilmesine karar verdi.

Giray, ihmali olabilecek kamu görevlileri hakkında savcılık mütaalası ve müştekilerin beyanlarının çözülerek talepleri doğrultusunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verdi.

Mülkiye Müfettiş Raporunun, dosyaya eklenmesi talebi ve tüm kurumların müdahillik talebi kabul edildi.

Duruşma 2-3-4 Mayıs günlerine ertelendi.