Boğaz'a takılan 'Lokma': Kadir Topbaş ne yapmaya çalışıyor?
İstanbul Rumelihisarı'nda bulunan Lokma Restoran'a kaçak kat çıkıldığı iddiaları tekrar gündeme geldi. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında restoranın İBB Başkanı Kadir Topbaş'ın oğlu Mustafa Ömer Topbaş, Emre Kocadağ ve futbolcu Emre Belözoğlu'nun babası Mehmet Belözoğlu bulunuyor.
DUVAR - Özel kanunla korunan, İstanbul Rumelihisarı'ndaki önce küçük bir çay bahçesiyken daha sonra restoranta çevrilen Lokma Restoran-Kafe kaçak kat iddiaları ile yeniden gündeme geldi. Eski CHP İstanbul milletvekili Çetin Soysal'ın kaçak kat iddialarını daha önce mahkeme ve meclis gündemine taşıdığı Lokma Restoran, İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadir Topbaş'ın oğlu Mustafa Ömer Topbaş, akrabası olduğu belirtilen Sütiş lokantalar zinciri sahibi Emre Kocadağ ve futbolcu Emre Belözoğlu'nun babası Mehmet Belözoğlu'na ait olarak görünüyor.
Konuya ilişkin iki gün önce görüştüğümüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü Bürosu konuyla ilgili olarak 'daha sonra geri dönüş yapacaklarını' belirtti ancak bu sürede bir geri dönüş yapmadı. Lokantanın bağlı bulunduğu Sarıyer Belediyesi ise konuya ilişkin herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını söyledi. CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) İstanbul eski milletvekili Çetin Soysal, buranın kime ait olup olmadığının önemli olmadığını söyleyerek; “İstanbul Boğaziçi İmar Müdürlüğü buna göz yumamaz. Kim olursa olsun Boğaziçi öngörünümüne aykırı bir şey yapma hakkına sahip değil” dedi.
ÇAY BAHÇESİNDEN RESTORANA...
'Lokma' 2007 yılına kadar genellikle üniversite öğrencilerinin uğradığı Ali Baba Çay Bahçesi adında küçük bir mekan olarak biliniyordu. Çay bahçesi AK Parti iktidarı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın yakınları tarafından satın alındı. 2011'den sonra Lokma'nın üzerine kaçak kat yapıldı. CHP İstanbul eski milletvekili Çetin Soysal'ın o dönem konuyu yargıya taşıması ile birlikte mahkeme, bilirkişi raporunu dikkate alıp “kaçak kat değil basit onarım” kararını verdi ve onayladı. Ancak geçen hafta Lokma Restoran'da yeniden bir inşaat faaliyeti başladı. Yeni bir kaçak kat daha yapıldığı iddiaları üzerine Lokma Restoran'a gittik.
'MEKAN SU ALDIĞI İÇİN TENTELER DEĞİŞTİRİLİYOR'
Restoranın ikinci katı siyah perdelerle kapanmış, birkaç işçi kurdukları merdivenlerle çalışma yapıyordu. Restoranın giriş katında ise kahvaltı yapan müşteriler vardı. İnşaat çalışmasının fotoğrafını çekmek istediğimizde kapıda bulunan görevli, “Mekanın fotoğraflarını neden çekiyorsunuz?” dedi. Kendisine gazeteci olduğumuzu, buradaki çalışmaların hangi amaçla yapıldığını merak ettiğimizi ve kaçak kat iddialarını sorduk. Bunun üzerine içeriden gelen bir yetkili sorularımıza şöyle cevap verdi: “Burada yenileme işlemleri yapılıyor. İkinci katta tenteneler değişiyor çünkü yağmur yağdığı zaman mekanın içi su doluyordu. Eskiyen bir şeyin yenilenmesi gerekir. Ayrıca biz burada insan hayatını da düşünüyoruz. Bunun için de önlemler alıyoruz.”
'BURASI NE KADAR İYİ OLURSA ÜLKE EKONOMİSİ DE İYİ OLUR...'
Bu açıklamalar üzerine içeriyi gezip gezemeyeceğimizi sorduk. Buna imkan olmadığını söyleyen yetkili: “Buraya kendi gazeteci arkadaşlarımızı bile alamıyoruz” yanıtını verdi. Bunun üzerine duvarlara monte edilen demirleri göstererek kaçak kat iddiasını tekrar sorduk: “Buraya bir çivi bile çakılsa şikayet ediliyor. Kattan ziyade jeneratörleri güvene alıyoruz. Burada yüzlerce insan ekmek yiyor. Burası ne kadar iyi olursa ülke ekonomisi de o kadar iyi olur. Böylece buraya daha çok misafir gelecek. Kısacası burada sadece yenileme işlemleri yapılıyor, ekstra bir şey yapılmıyor.”
'GERİ DÖNÜŞ YAPILACAK'
Bu ziyaretin ardından konuyla ilgili olarak aradığımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi bizi Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne yönlendirdi. İmar müdürlüğü ise konuya ilişkin geri dönüş yapacaklarını belirtti. Sarıyer Belediyesi ise konuyla ilgili bilgilerinin olmadığını belirterek bizi tekrar İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönlendirdi.
'İMAR MÜDÜRLÜĞÜ GÖZ YUMMAMALI'
Daha önce yine Lokma'daki kaçak kat iddialarını mahkemeye taşıyan CHP eski milletvekili Çetin Soysal, restoranın olduğu yerin Boğaziçi öngörünümünde olduğunu belirterek, buraya sadece basit bir onarım ruhsatının verilebileceğini söyledi. Soysal, buranın kime ait olup olmadığının önemli olmadığını, böyle bir duruma İstanbul Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün göz yummaması gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Lokma'nın bulunduğu yer Boğaziçi öngörünümüdür. Sadece basit onarım ruhsatı verilir. Böylece burada yağlı boya, badana gibi işlemler yapılabilir. Boğaziçi öngörünüm yasasına uygun olmayan yerlerin bu şekilde yapılması doğru değil. Orada yaşayan diğer vatandaşlara da haksızlık yapılmış oluyor. Onlar da yerlerini büyütmek, geliştirmek isteyebilirler. Böylece onlara da haksızlık yapılmış olur. Dolayısıyla bu kabul edilemez. Burasının kime ait olduğu da önemli değil. İstanbul Boğaziçi İmar Müdürlüğü buna göz yumamaz. Başkası da olsa böyle Boğaziçi öngörümüne aykırı bir şey yapma hakkına sahip değil.”
'ŞEHR-İ EMİN'E YAKIŞMAZ...'
“Bir kentin Şehr-i Emini'nin göz göre göre basit onarım ruhsatıyla orada bir tadilat ve yenileme işlemi yapması kendisine yakışmaz” diyen Soysal, “Şehr-i Emin demek bir kentin belediye başkanı, kentin emanet edildiği kişi demek” diyerek şöyle devam etti: “Belediye başkanının kendisine veya yakınlarına dönük bir ayrıcalığın içerisine girmesi doğru değil. Bugün baktığımızda İstanbul'u plan tadilleriyle bir beton yığınına çevirdiler. Şehre dönük bir ihanetin yaşandığını görüyoruz. Plan tadili ne yazık ki bir rant kapısı olmuş. Yeşil alanlar imara açılarak, kente dikey bir yoğunluk verilerek yoğunlaşması ileri düzeyde görülüyor. Bu noktada kent öyle bir hale geldi ki tarihi, kültürel mirasın etrafında bile ciddi bir yoğunluk olduğunu görebiliyoruz. Bu yoğunluğun olumsuz sonucuyla ilgili cumhurbaşkanı ve bir önceki başbakanın dahi yapmış oldukları açıklamalar var. Kentin bu şekilde büyümesinden rahatsız olduklarını belirtiyorlar. Oysa kentin bu şekilde büyümesini sağlayan yine onların kent meclisi ve onların Şehircilik Bakanlığı. Onların inisiyatifinde kent bu hale geldi. Bugün kentin bu şekilde yoğunlaşmasından kaynaklanan trafik İstanbullulara yılda 2 milyar dolara mal oluyor. Oysa biz enerjiyi ithal eden bir ülkeyiz. Dolayısıyla kente ihanet edilmesinin sonucudur bu."
'AVANTAJ TANINMASI DOĞRU DEĞİL'
"Yasa gereği bir kentin belediye başkanının kentle ilgili ihalelere yakınları üzerinden de olsa üzere giremeyeceğini" belirten Soysal son olarak şunları söyledi: “İstanbul 9 bin yıllık bir kent. Osmanlı'ya, Doğu Roma İmparatorluğu'na, Bizans'a başkentlik yapmış ve tarihi kültürel mirası ileri düzeyde olan bir kent. İstanbul Şehr-i Emini'nin kente yoğunluk sağlaması doğru olmadığı gibi kendine, yakınlarına ve çevrelerine dönük bazı avantajlar tanıması da doğru değil. İstanbul bir beton yığınına dönüşmüş durumda. İstanbul böyle bir talihsizlik yaşıyor, bu talihsizlik de asla kabul edilemez. Artık bunu yapanlar da dahil rahatsız olduklarını söylüyor. Bir önceki başbakan, şimdiki başbakan da aynı şeyi söylüyor. Maalesef böylece İstanbul bir rant kapısı haline gelmiş oldu. Böylece İstanbul yaşanılabilir kentler sıralamasında da son sıralarda yer alıyor.”