Dink davasında beddua krizi

Dink davasında Yılmazer savunma yaparken 'beddua' krizi yaşandı. Duruşma ertelendi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 35 kişinin yargılandığı davada tutuklu sanık Yılmazer, savunma yaparken 'beddua' krizi yaşandı. Mahkeme heyetine tepki gösteren Yılmazer, savunmasını yarıda kesti.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 39. duruşmada tutuklu sanıklar dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, tutuksuz sanıklar Trabzon Eski Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Duruşmada, müdahil Hrant Dink ailesinin avukatları hazır bulundu.

'ÇETE FAALİYETLERİNE ÇOMAK SOKTUM'

Duruşmanın 107uncu günde savunma yapmaya devam eden tutuklu sanık Yılmazer, "Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum" dedi.

Ali Fuat Yılmazer savunmasında, "Suçu İstanbul Emniyeti'ne attığı beyanlarında bulunduğu" iddialarına karşılık, "Hrant Dink'e koruma verilmeliydi. Yanlış mı söylemişim? Yönetmelikte yazılmıştır, yetkili birim il koruma komisyonudur. Bilginin intikali zorunludur. Bunu Trabzon İstanbul'a bildirecek. İstanbul'un da komisyona bildirmesi gerekiyordu. Yalan mı konuşmuşum, iftira suçu mu işlemişim? Beyanlarım bunlar" dedi.

'CERRAH'IN BASKISIYLA İMZA ATTIM'

Soruşturma savcısının bu anlatımlarına bağlı olarak suçu İstanbul'a yıkmaya çalıştığını iddia ettiğini ve beyanlarındaki hususların kovuşturmanın bu noktasında kimsenin inkar etmediği gerçekler olduğunu belirten Yılmazer, İstanbul'da müfettiş Akif İkbal'in hazırladığı raporun sahte olduğunu, teknik bilirkişi incelemesinin kendi odasında yapıldığını, müfettişin, 'belgenin sonradan oluşturup oluşturulmadığının tespit edilmesine imkan yok' dediğini ve devreye giren Celalettin Cerrah'ın baskısıyla belgeye imza atmaya mecbur bırakıldığını öne sürdü.

'YASİN HAYAL DOĞRUYU KONUŞMUŞ'

"Bunlar tezgahın dik alasıdır. Logların imha edildiğine dair hiç bir tespit yoktur İstihbarat Daire Başkanlığı'nda. İddianamede bunlar hiç yok. Savcının şüphe etmesi gerekirdi" diyen Yılmazer, şöyle devam etti:

"İstanbul'la ilgili söylediklerimden hiç birisi iftira değildir. Doğruyu söylediğim, yasalara uygun bir tavır içinde olduğum için, ama sırf birilerinin derin çete angajmanı faaliyetlerine o dönemde çomak soktuğum için ben cezalandırılıyorum. Hrant Dink'in ölümündeki sorumlulukla ilgili değil, o katliamı tezgahlayan derin çetelerin derin tezgahlarına çomak soktuğum için ben burada cezalandırılıyorum. Ogün Samast'ın cinayetten 8 yıl sonra ifadesi doğrultusunda tutuklandım. Beni tutuklamak için bir şey bulamayanlar, 8 yıl sonra, cezaevinde dara düşmüş bir insanı kim bilir ne vaatlerle kandırdı. Samast'ın, 'Yasin Hayal ile Erhan Tuncel'in evine gittik, (arkamız sağlam, Ali Fuat müdür var, Ramazan müdür var, bir de İstanbul'dan bir emniyet müdürü var) dedi' ifadesini kullanmış. Halbuki en medyatik olan İstanbul'dur. Engin Dinç'i konuşmamışlar. Ankara'da kimse tanımaz beni ama benim ismimi kullanıyorlar. Yasin Hayal olduğu gibi reddetmiş bu beyanları. Ne doğru biliyorsa onu konuşmuş. Çok önemli beyanları var. Sorulara karşılık, 'sırtımız sağlam dediğim doğrudur ancak isim vermedim' demiş. Emniyet personeliyle ilişkisi olan Erhan Tuncel'dir, organize eden Erhan Tuncel'dir. Hayal de, 'ayarlama olduysa Erhan Tuncel üzerinden yapılmıştır, Ogün'ün beyanlarını kabul etmiyorum' demiş. Yasin Hayal'e sorulmuş ama Erhan Tuncel'e sorulmamış Samast'ın beyanları. Tuncel'in herhangi bir ifadesini bulamadım. Erhan Tuncel'in bir basın açıklaması var, 10 Aralık 2014 tarihli. 'Samast'a dava açacağını ve tanıklık yapmaktan uzak duracağını' açıklamış. Alsalardı lehime beyan verecekti ama lehe delil olmasın diye Tuncel'in beyanını almamış savcı. Buna rağmen tutuklanmama gerekçe oldu Ogün Samast'ın beyanları. Asıl baş rolde olan kişinin Erhan Tuncel olduğu anlaşılıyor. 'Sırtımız sağlam' dediği doğrulanıyor. Yasin Hayal, 'Erhan Tuncel'in polisle olan ilişkilerine dayanarak ben bunu söyledim' diyor ifadesinde."

'BÖYLE AJANLIK OLMAZ'

Yardımcı istihbarat elemanının polisle ilişkilerini gizlemek zorunda olduğunu ve asla istihbarat şubeye sokulmadığını da belirten Yılmazer, "Yardımcı istihbarat elemanı bir şekilde görüşecekse bile emniyet binası dışında görüşülür. Adı üzerinde, böyle ajanlık olmaz. Bir ajan Yasin Hayal'i alıp oralara buralara, toplantılara götürmez. Bunun adı yardımcı istihbarat elemanı olmaz. Böyle bir elemanlık sistematiğimiz yok bizim. Erhan Tuncel bu anlamda bir yardımcı istihbarat elemanı değildir. Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Ogün Samast'ı cinayete azmettirmiştir. 'Arkamız sağlam' lafı cinayet için sağlam bir motivasyon olmuştur. Erhan Tuncel boşuna İstihbarat daire başkanlığı makamında ağırlanmamıştır. Buna kafa yormayacak mıyız? Bunlar soruşturma konusu edilmeyecek mi? Ogün Samast, Hrant Dink'i öldürdüğünde gerçekten kahraman olacağına inandırılmıştır. Erhan Tuncel'in emniyetteki en güçlü, büyük ilişkisi Engin Dinç'tir. Erhan Tuncel'in Engin Dinç ile olan ama aslında olmaması gereken, teamüllere aykırı, yakın ilişkisi, Erhan Tuncel'in tetikçi Ogün Samast'ı cinayete azmettirmesindeki en belirleyici etken olmuştur. Trabzon'a hiç gitmedim. Orada çalışanları bilmiyorum. Trabzon'a hiç gitmeden Erhan Tuncel'i cinayete angaje etmiş olmamın mümkünü yok. Davanın sanıklarından Muhittin Zenit'in savcılıkça alınan ifadesi kumpas delilidir" dedi.

'ALLAH BAŞINIZA GETİRSİN'

Tutuklanmasına karar verilmeden bir süre önce davanın sanıklarından polis memuru Muhittin Zenit'in de, Ogün Samast gibi savcılıkça aleyhine olacak şekilde ifadesinin alındığını iddia eden Yılmazer, şöyle dedi:

"Zenit, benim aleyhime algıya sebebiyet verecek suçlamalarda bulunmuş yazılı olarak verdiği ifadede. Daha sonra duruşmada savcının baskı altına alan soruları karşılığında, 'Sakladığım hiç bir şey yok, her şeyim net' dedi. Duruşmada üye hakim Cem Karaca da, 'Senin yazdığın dilekçeyi okuyoruz' demiş. Benimle ilgili iddialarını reddeden Zenit, 'cezaevinde zulüm gördüğünü, şeker hastası olduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu' belirtiyor. 'Zor durumdaydım, savcı baskı altında beni sorguladı, sonra jandarmaları başıma dikerek ayrı bir odada bekletti' diye söylüyor. Hakim Karaca da, 'niye imzaladın madem' diye sormuş. Allah başınıza getirsin. Niye imzalayıp imzalamadığımızı anlarsınız o zaman."

'HAKİME BEDDUA ETMEYİN'

Mahkeme heyeti başkanı Ali İhsan Horasan'ın, "Görev yapan hakimlere beddua etmeyin. Duruşma tutanağı okuyorsunuz. O zaman itiraz etseydiniz, saygı sınırını aşmayın" diye uyardığı Yılmazer, "Baskı ve tehditten bahsediyoruz. Niye görmezden geliyorsunuz, size anlatıyorum. Bu tavırlar bedduayı hak eden tavırlar. İnşallah bunların hakkını gözettiğiniz kadar bizim de hakkımızı gözettiğinizin bilinci içerisindesinizdir" dedi.

Başkan Horasan, "Bizde hak ihlali olmaz. Sizinle alakalı konuya gelelim, çarpıtmayalım" dedi.

Yılmazer ise, "Muhittin Zenit geldi hepsini, anlatımlarımı doğrulayacak şekilde anlattı. Belli ki dinlemeye isteğiniz yok. Okumayacağım. Mahkemedeki tehditleri dikkatinize sunuyorum rahatsız oluyorsunuz bundan. Hakkımı arayamayayım diye tutuklanıyorum zaten ben" diye karşılık verdi.

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı "Mahkeme salonunda beddua edip durmayın insanların hakkında" dedi.

'SAVUNMA HAKKIM KISITLANDI'

Duruşmaya verilen aranın ardından devem edilirken Ali Fuat Yılmazer, duruşmada savunma hakkının kısıtlandığını iddia etti.

Mahkeme heyeti başkanı Horasan'ın kızına, "sen" diye hitap ettiğini savunan Yılmazer, bir proje mahkemesi olduğunu iddia ettiği mahkemeden adalet beklemediğini söyledi. Adalet beklemediği halde savunmasını tamamlamaya çalıştığını kaydeden Yılmazer, aynı zamanda kızı olan avukatı Fatma Saadet Yılmazer'in duruşmadan ayrılmasını istediğini dile getirdi.

Yılmazer, "Duruşmada kimseye saygısızlık ve hakaret etmedim. Avukatım benim kızım, saygı göstermelisiniz. 'Sen' diye hitap edemezsiniz. Benim savunmama müdahale edemezsiniz" dedi.

'BEDDUA ETTİĞİNİZ İÇİN MÜDAHELE ETTİM'

Başkan Horasan'ın, "Hakime beddua ettiğiniz için müdahale ettim" demesi üzerine Yılmazer de bu durumu baskı olarak algıladığını kaydederek, "Ben bu şartlarda savunma yapmayacağım. Barodan tayin edilecek avukatla sorulara yanıt vereceğim." şeklinde konuştu.

Dink ailesinin avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu ise, savunmasını önemsediklerini belirterek, Yılmazer'in savunmasına devam etmesini dilediklerini söyledi. Yılmazer'in savunma yapmayı reddetmesi ve yeni avukat istemesi üzerine mahkeme heyeti duruşmayı 16 Mart Perşembe gününe erteledi. (İSTANBUL/DHA)