Almanya demokrasisi gurbetçinin nesi oluyor?

Merkel seçim sonuçlarını bekleyecek, Erdoğan AB'ne katılmayı referanduma götürecek vs. Referandum sonrası bakılacak, Erdoğan uyumlu bir partner mi değil mi, ona göre siyasi bir pozisyon belirlenecek. Ne acıklı bir durum ki bizler kendi muhalefetimizi ve politikalarımızı uzun vadeli, sürekliliği olan projeler dahilinde belirlemiyoruz.

Google Haberlere Abone ol

27 Mart yurtdışı seçmeninin oy kullanmaya başlayacağı tarih. İki hafta boyunca, hafta sonları da dahil olmak üzere, oy verme işlemleri sabah dokuzda başlayıp, akşam dokuzda bitecek. Haftalardır Avrupa medyası AKP'li politikacıların ve Erdoğan'ın seçim mitingleri yapması veya yapamaması üzerinden çıkan krizi konuşuyor. Erdoğan'ın söylediği her sert açıklama o gün akşama kadar gündemi belirliyor. Arada tabi Almanya'da yaşayan seçmenin 'Evet' mi yoksa 'Hayır' mı diyeceği, bunu neye göre belirledikleri de konu oluyor.

Bu tartışmalarda en çok öne çıkan soru, "Avrupa’da yaşayıp, buranın demokrasinin her şeyinden faydalanıp, sonra da Türkiye'deki referandumda antidemokratik, tek adam yönetimine nasıl destek verebiliyorlar?" oluyor. Hem Avrupalı politikacılar ve basın hem de Avrupa’daki Türkiye kökenli politikacılar, aydınlar ve muhalif olan tüm gruplar bu sorgulamayı yapıyorlar.

Durum gerçekten öyle mi? Mesela Türkiye kökenliler Almanya'daki demokrasiden faydalanabiliyorlar mı? Sistem gerçekten böyle mi işliyor, yoksa gözden kaçan dile getirilmeyen konular da var mı?

GURBETÇİLER ALMAN DEMOKRASİSİNİN NERESİNDE?

Doğrusu ister kabul edelim ister etmeyelim hepimiz kendimize demokratız. Bu durum Avrupa'da yaşayınca çok ta değişmiyor. Genel olarak eşitlik, demokrasi, hak ve adalet anlayışımızda ciddi sorunlar var. Almanya'da yaşayan herkes, ister muhalif ister muhafazakar olsun aslında ikincil olduğundan, Almanya'nın sisteminin yabancılara çok yer açmadığından şikayet eder. Örneğin çocukları okulda problem yaşarsa Alman öğretmenler hemen ırkçılıkla suçlanırlar, meslek stajı yapmak için kurumlara başvurduklarında kolay yer bulamadıklarından, iş başvurularında göçmen kökenlilerin ilk tercih edilenler olmadıklarından, ev kiralamak istediklerinde yabancı oldukları için Alman ev sahiplerinin Türkiyelileri tercih etmediklerinden veya buna benzer daha birçok konudan yakınırlar. Yani belli zorluklarla karşılaşınca her fırsatta AKP taraftarları da, muhalif kesim de Almanları ırkçılıkla suçlar. Şimdi bu konuda muhalif kesimin bakış açısı mı değişti?

Almanya'nın güya 'Erdoğan karşıtı' olduğuna kanaat getirerek, onun istediği başkanlık seçimine destek verenler de buranın demokrasisinden faydalanan, ama oradaki otoriter sistemi destekleyen insanlar mı oldular? Almanya’da yaşayan Türkiyeli muhafazakar kesim için bu yeni bir şey mi! Burada yaşayan Türkiyeliler her zaman Almanya seçimlerinde sosyal demokratları desteklemişlerdir. Erdoğan'dan ve AKP'den önce de oy kullanabiliyor olsalardı yine Türkiye'deki merkez sağ partilerden birine oy vereceklerdi. Yani onlarda herkes kadar pragmatist bu kadar dert edecek bir konu değil.

ASIL DERT EDİLMESİ GEREKEN

Asıl dert olması gereken konu; sol, demokrat, sosyalist muhalefetin bir türlü doğru bir politika belirleyemiyor olması. Burada sol, demokrat, sosyalist partilerde Türkiyeli milletvekilleri var. Hangisi şimdiye kadar Türkiye’de bitmeyen demokratikleşememe sorununu gerçekten kendisine dert edinip ciddi bir politika üretti. Kaç seçilmiş Türkiye kökenli politikacı, halkın arasına karışıp bu anayasa teklifinin gerçekte nasıl riskler taşıdığını, sorunun Erdoğan değil, insanların elinden demokratik haklarının alındığını, Erdoğan'dan sonra onlara da uymayan birinin seçilmesi halinde diktatör olabileceğini, kahve kahve, pazar pazar dolaşarak insanlara anlatmayı denedi.

'MERKEL'İ BAŞBAKAN OLARAK GÖRMEMEK' TARTIŞMASI

Televizyon kanallarındaki talk showlarda, gazetelerde Almanya'da yaşayan Türkiyelilerin "Angela Merkel'i başbakanları olarak görmediklerini" ifade ettikleri anket sonuçları yayınlanıyor, bu sonuçlar yorumlanıyor. Sanki Angela Merkel'i başbakan olarak içselleştirmeyen, Almanya politikasıyla ilgilenmeyen sadece AKP seçmeni.. Burada yaşayan hiçbir Türkiyeli grup kendisini buraya ait ve entegre olmuş görmüyor ki, neden sadece AKP seçmeni böyleymiş gibi konuşuluyor, buradan yola çıkarak hangi derin çözümlere ulaşmak hedefleniyor anlamak güç.

Ayrıca Alman politikacılar dönüp şimdiye kadar bu insanların neden burayı bir türlü kendi ülkeleri olarak görmediklerini sorgulayıp, bu sorunu çözecek politikalar üretmek yerine sabah akşam Erdoğan'ı suçluyorlar. Bu yine Erdoğan'ın işine geliyor, bunu gerçekten fark etmiyorlar mı? Hatta insanların burada elde ettikleri veya etmek üzere oldukları kimi hakları da geri almak için bahane mi üretiyorlar?

ACIKLI OLAN DURUM

Almanya 11 defa Türkiye'ye silah satışını engellediklerini duyururken 2,5 ay içinde 54 defa da silah sattıklarını göz ardı ediyor. Erdoğan'ın 'Nazi' söylemine kadar çokta sert tepkiler verilmiyordu Federal Almanya hükümeti tarafından Türkiye’de yaşananlara. Kürt politikacı Mehmet Tunç canlı yayında göz göre göre Cizre'de bir bodrum katında öldürülürken Alman basını da politikacıları da sustu. Aynı şekilde akademisyenler işten atılırken, üniversitelerde coplanırken, hapislere atılırken, tüm muhalefet bertaraf edilirken yine Almanya politikacılardan cılız tepkiler yükseldi. Daha yeni Newroz kutlamalarında Diyarbakır'da polisler tarafından göz göre göre katledilen Kemal Kurkut Almanya'da veya diğer Avrupa ülkelerinde gündem oldu mu? Elbette hayır!

Merkel seçim sonuçlarını bekleyecek, Erdoğan AB'ne katılmayı referanduma götürecek vs. referandum sonrası bakılacak, Erdoğan uyumlu bir partner mi değil mi, ona göre siyasi bir pozisyon belirlenecek.

Ne acıklı bir durum ki bizler kendi muhalefetimizi ve politikalarımızı uzun vadeli, sürekliliği olan projeler dahilinde belirlemiyoruz. Ya kısa vadede birileri biraz AKP ve Erdoğan karşıtı cümleler kuruyor diye kendimizi onlarla konumlandırıyoruz ya da Erdoğan'ın gündelik gelgitlerine göre demokrasi geliştirmeye çalışıyoruz. Bu böyle olduğu sürece referandumdan ne çıkarsa çıksın uzun vadede kayıptır.