'Hayır kazanırsa yargı üzerinden kazanacak'
Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, halkın belki de son gündem maddesi olan yargının şimdi ekonomiyi de geçip ilk sıraya yerleştiğini belirterek, "Hayır kazanırsa yargı üzerinden kazanacak. Göreceksiniz" diyor.
ANKARA - Avukat görüşlerine getirilen kısıtlamalar, dosyalardaki gizlilik kararları, müvekillerle yapılan görüşmelerin kayda alınması, üst arama zorlaması, FETÖ’cü avukat suçlamaları...
5 Nisan Avukatlar Günü bütün bu başlıkları gündeme taşıyan OHAL uygulamalarının gölgesinde kutlanıyor.
Hukuk metinlerinde “kutsallık” atfedilen savunma cephesinde avukatlar bir yandan bu uygulamaları tartışıyor; kısıtlamalara, engellemelere tepki gösteriyor, bir yandan da üst yargı organlarını yeniden yapılandıracak anayasa değişikliğini tartışıyor.
Türkiye’nin en büyük 2. barosu olan Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran’a göre kuvvetler birliği getiren bir sistemde tarafsız yargıdan bahsedilemez. Bugüne kadar halkın belki de son gündem maddesi olan yargının şimdi ekonomiyi de geçip ilk sıraya yerleştiğini söyleyen Canduran, “Hayır kazanırsa yargı üzerinden kazanacak. Göreceksiniz” diyor.
SAVUNMA HAKKINA GETİRİLEN SINIRLAMALAR
5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla görüştüğümüz Canduran, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası avukatların büyük bir baskı yaşadığını söyledi. Canduran’ın anlatımına göre, gözaltı sırasında emniyette, tutuklama sonrası cezaevlerinde avukatların üstünün aranmak istenmesi, görüşe giden avukatlara “FETÖ’cülerin avukatı” diyerek yaklaşılması, avukat görüşleri sırasında not tutmak için kağıt dahi verilmemesi, FETÖ soruşturmalarında getirilen 3 avukat sınırlaması, müvekille görüşme sırasında infaz koruma memurlarına verilen görüşmeyi bitirme hakkı savunmaya getirilen kısıtlamalardan bir kısmı.
HIRSIZ İSTEDİĞİ KADAR AVUKAT TUTABİLİYOR
Canduran, üst aramaları karşısında “Avukatlar arandığı sürece CMK avukatı göndermeyeceğiz” diyerek buna izin vermediklerini, “Fetöcülerin avukatı” sözlerine karşı, her ortamda ve her yerde, “Avukatın düşüncesi savunacağı kişiyle özdeşleştirilemez. Savunma herkes için geçerlidir. Nasıl Öcalan savunulduysa Gülen de savunulmalıdır” diyerek karşı durduklarını anlattı. Avukat sınırlamasına da tepki gösteren Canduran, hırsızlık suçunda sınırsız avukat varken ömür boyu hapis cezasıyla yüz yüze olan insanlara sınır getirmenin doğru olmadığını söyledi.
TUTUKLU HÂKİME HUKUK KİTABI VERİLMİYOR
Bütün bunlar gözaltı ve tutuklama sürecinde yaşananlar. Asıl savunma süreci şimdi başlıyor. Çünkü iddianameler arka arkaya yayınlanmaya başladı. Ancak Canduran’a göre savunma hazırlığı sürecinde de sıkıntılar sürüyor. İddianamalerin sanıkla paylaşılmasında yine sorunlar yaşandığına dikkat çeken Canduran, cezaevindeki hakim ve savcıların istediği hukuk kitaplarının girişine dahi izin verilmediğini anlatıyor. Canduran, tanık dinlemeyle ilgili takdir hakkının tamamen hakime bırakılması, daha davalar başlamadan infaz sürecinde sanıkla avukat görüşünü düzenleyen KHK’lara da dikkat çekerek “Demek ki OHAL’i devam ettirecekler” yorumu yapıyor.
RUHSAT İPTALİ KORKUSU
Savunma cephesinde yaşanan sıkıntılar bunlarla sınırlı değil. Canduran, yaratılan korku ortamında “Ruhsatlar iptal edilebilir”, “Dava alırsanız sonrasında zorluk yaşarsınız” gibi çok sayıda şayia dolaştığını zamanla bunun azaldığını anlattı.
'KAOS KAOSLA ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILIYOR'
Ülke genelinde 1000’in üzerinde FETÖ soruşturması ve bu soruşturmalarda yargılanan onbinlerce kişi var. Bir de hakkında soruşturma açılmamış ama ihraç edilmiş, açığa alınmış olanlar var. Bunların itirazları için de OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu. Komisyon henüz çalışmaya başlamadı ama Canduran’a göre bu çok sorunlu bir alan ve Komisyon’u öneren de aslında Avrupa kurumları:
“Türkiye yargı bağımsızlığını ortaya koyamadığı için uluslararası arenada hep ligin en dibinde. FETÖ ile mücadele adı altında daha da düşüyoruz. OHAL Komisyonu kurma kararı aldılar. Bunun bağlantısı ne yazık ki Avrupa Komisyonu ve AİHM’e gidiyor. Her iki yapı da binlerce davanın akacağını fark etti. Avrupa yargı kurumları önüne bunların gelmesini istemiyor, bunun için de yol öneriyor. Trajedi de burada. Onların isteği de hak, adalet yerini bulsun değil, iş yükleri azalsın. “Eskiden AİHM’de yargıçlar var” denirdi. Korkuyorum ki bunu da diyemeyeceğiz. Bu Komisyon ile doğal yargıç ilkesinden tamamen uzaklaşılacak. Başvurunuzu reddettiğinde sizi -temel ilke suç nerede işlendiyse orada yargılanır- istediği bir idare mahkemesine yönlendirecek. Daha Komisyon’un nasıl kurulacağı, kimlerin görev alacağı belli değil. Kaosu kaosla örtmeye çalışıyorlar. Burdan çıkış ancak yargılamanın önünün açılmasıyla mümkün. Savunma hakkını kısıtlayarak suçu ispatlayamazsınız.”
BARONUN İLANINI YAYINLAMADILAR
Hukuk ihlali tartışmalarının bu kadar arttığı bir dönemde Baro’lar sorumluluklarını ne kadar yerine getirebiliyor? Küçük illerde bunun zor olduğunu söyleyen Canduran, İstanbul, Ankara gibi büyük baroların kesinlikle sessiz kalmadığını ama çalışmalarının, açıklamalarının medyada görünmediğini söyledi. Canduran, savunmaya getirilen kısıtlamalarla ilgili, ücret karşılığı büyük bir gazeteye vermek istedikleri ilanın dahi, “Hukuka sizin de ihtiyacınız olacak” sözü nedeniyle yayınlanmadığına dikkat çekti.
NORMALLEŞME İÇİN OHAL HEMEN KALKMALI
15 Temmuz’un hemen ardından yaşanan gerilimin bir nebzede olsa azaldığını söyleyen Canduran, “Savunma hiçbir şekilde kısıtlanamaz. Avukat istediği kişinin davasına bakmakta veya bakmamakta serbesttir. Ama hür iradesiyle, başkasının baskısıyla değil” dedi. Canduran’a göre gerçek bir normalleşme için OHAL’in hemen kalkması, kutuplaştırıcı söylemden uzaklaşılması, Meclis’in de yasa yapma çalışmalarına dönmesi gerekiyor.
'ŞU 18 MADDEYİ KİMİN YAZDIĞINI BULSAK'
Tabii normalleşme sürecinde referandum sonucu da önemli bir başlık. Referandum sürecindeki kutuplaştırıcı söylemi eleştiren Canduran’ın özellikle yargıyla ilgili düzenlemelere dair çok sayıda itirazı var. Toplumsal mutabakat sağlanmadan hazırlandığı için anayasanın yüzde 51 evet veya hayır ile sonuçlanması durumunda sıkıntıların süreceğini anlatan Canduran, “Şu 18 maddeyi kimin yazdığını bulsak da bir tartışsak” diyor. Fesih tartışmasını örnek göstererek “Cumhurbaşkanı da biliyor mu emin değilim” diyen Canduran yargı düzenlemelerini şöyle eleştiriyor:
'GÜLMEMEK ELDE DEĞİL'
“Anayasa değişikliğinin ilk maddesi yargıya tarafsızlık ifadesinin eklenmesi. Bağımsız olmayan bir şeye “tarafsız” deseniz ne olur? Kelime oyunlarıyla kimse kimseyi kandırmasın. Kuvvetler birliği yaratıp hangi tarafsız yargıdan bahsedeceksiniz. Sizin atadığınız HSYK, tarafsız yargıç atayacak. Sizin atadığınız AYM üyeleri sizi yargılayacak. Buna gülmemek elde değil. Yargının birleşmesi kuvvetler birliği oluşması anayasasız bir topluma götürür. Bir kişinin iki dudağı arasına kalır her şey.
Sami Selçuk’un dediği gibi, “Evet, çıkarsa 80 milyonluk ülkede bir kişi özgür olacak kalanı bağımlıdır. Halk inanmıyor buna. Yargı halkın en son gündem konusuydu. Ama inanın, ekonomiyi de geçti en önemli taş haline geldi. Hayır kazanırsa yargı üzerinden kazanacak. Göreceksiniz.”