Hem referandum hem de turist bekleyen şehir
Turizm ve tarım Antalya'nın geçim kaynakları. Rusya bu iki sektör için de ana damar. Bu damar şu an kopmuş vaziyette. Herkes bir an önce bu damara can gelmesini bekliyor. Şehir böyle bir vaziyette referandumu karşılıyor.
ANTALYA - Antalya Türkiye'nin beşinci büyük şehri. Turizmin ise başkenti. Ancak özellikle geçen yıl Rusya ile yaşanan krizin ardından şehirde neredeyse yaprak kımıldamıyor. Son 3 yıldır istikrarlı bir şekilde azalan turist sayısı 2016 yazında ise dibe vurmuş.
Antalya'nın simgelerinden Yivli Minare'nin tarihi çarşı kısmında esnaflık yapan Levent Bey bu durum için şöyle diyor: “Antalya'da her şey turizme bağlı. Üç yıldır gidişat kötüydü. Ama geçen yıl 400 bin insan işsiz kaldı. Şehirdeki iki evden biri doğrudan etkilendi. Geçen yıl Beldibi tarafındaki dükkânımı kapattım, bir senedir buradayım. Siftahsız öylece bekleyip duruyoruz.”
Esnaf, Godot'yu bekler gibi turist yolu gözlüyor. Bar sahibinden reçelcisine, taksicisinden lüks otellere hepsi. Tarihi Bakırcılar Çarşısı'nda rastladığımız bıçak satıcısı Mevlüt Bey de bunlardan biri: “Bizim işimiz otellerle. Otelde müşteri olacak ki bize de bıçaklarını bileyletsinler. Onlardan toplu iş alırdık. Yoksa burada günlük yaptığımız iş bizi kurtarmaz.”
Otellerin kapasitesini yıllarca şef aşçılık yapmış Kadir Bey'den aktaralım: “Çalıştığım dönemde sezonluk anlaşmalar yapardık. Mesela, sadece 50 ton tavuk eti alırdık. Bazen bu miktar bile ihtiyacı karşılamazdı. Bunun daha kırmızı eti, balığı, sebzesi, meyvesi, içeceği var.”
Turizm ve tarım Antalya'nın geçim kaynakları. Rusya bu iki sektör için de ana damar. Bu damar şu an kopmuş vaziyette. Herkes bir an önce bu damara can gelmesini bekliyor. Şehir böyle bir vaziyette referandumu karşılıyor.
'BURASI BİR VERGİ DEVLETİ'
“Kapalı yol” denilen yere insanlarla referandum hakkında konuşmak üzere vardığımda Ferhat Gündoğdu'ya rastlıyorum. “Hayır” diyeceğini söyleyen iş makinesi operatörü Gündoğdu şöyle anlatıyor: “Burası bir vergi devleti. Yurt dışında 30 bin lira eden bir arabaya burada 140 bin lira ödüyoruz. Depremden sonra getirilen geçici vergiler bir türlü kaldırılmadı. İktidar tüm bunlardan faydalanıyor. Bizden toplanan bu paralarla 'evet' kampanyası yürütüyorlar. Yetmiyor, camilerde bile siyaset yaptırıyorlar. Ben bu yapılan hiçbir şeyi onaylamıyorum, hiçbirinden yana değilim. O yüzden 'hayır' diyeceğim.”
VATAN İÇİN EVET, VATAN İÇİN HAYIR
Gündoğdu'nun yanına gittiğimde sohbet ettiği Hilmi Bilgiz ise “Evet” oyu vereceğini söylüyor. Bilgiz, Kaş-Kalkan doğumlu ve şu an emekli. “Neden evet oyu vereceksiniz?” diye sorduğumda kısa bir yanıt veriyor: “Vatan için, memleket için 'evet' diyorum.”
O esnada yanımıza “Hayır” bildirileri dağıtan Hülya Ökten geliyor. Ökten 20 yıldır Antalya'da yaşıyor ve öğretmenlik yapıyor. “MHP'li olduğunu” söyleyen Ökten, Meral Akşener'i destekliyor. Elindeki broşürler de Akşener'in. Broşürün üzerinde, Meral Akşener avucunun içindeki ay-yıldızlı kınasıyla görünüyor. Aynı desenli kınayı Hülya Hanım da yapmış. Beni kendi grubundaki arkadaşlarının yanına götürüyor. “Ben Cumhuriyet çocuğuyum. Eşime bile bu kadar yetki tanımadım,” diyen Ökten şöyle devam ediyor: “Vatan için, Cumhuriyet için 'hayır' diyeceğim. Ülkemde kurulacak diktatörlüğe izin vermeyeceğiz.”
Hülya Hanım'ın arkadaşlarının arasında Hür Medya Haber'in sahibi Vehbi Kaya da var. Kaya neden “Hayır” diyeceğini sahibi olduğu yayın organında uzun uzun anlatmış. “Oradan okuyabilirsin,” diyor. Onların yanından ayrıldıktan sonra üniversite arifesindeki genç kadınların fikrini alıyorum. “Bu düzene muhalif olduklarını” söyleyen gençler, “Hayır” oyu için bu kadarının yeterli olduğu görüşündeler.
'BURASI DEMOKRAT BİR ŞEHİR'
Doğma büyüme Antalyalı Erdoğan Gönül ise emekli. Erdoğan Bey, “Bu referandum neden yapılıyor? Niye başkan seçiyoruz? Zaten kendisi şu anda cumhurbaşkanı değil mi?” diyerek başlıyor sözlerine. “Maalesef bilinçli bir toplum yapımız yok,” diyen Gönül şöyle devam ediyor: “Olayların kökenine inmiyor, 'neden' diye sormuyoruz. Her şey bu yüzden geliyor başımıza. Antalya'da Antalyalı çok az kaldı ama burası demokrat bir şehir. Ben 'hayır' diyeceğim ve buradan da 'hayır' oylarının yüksek oranda önde çıkacağını düşünüyorum.”
Sadece bir kişi hariç, konuştuğum herkesin “hayır” oyu vereceğini söylemesi üzerine etrafta “evet” diyenleri aramaya başlıyorum. Elinde çok sayıda “evet” broşürü gördüğüm bir teyzenin yanına gidiyorum. “Broşürleri dağıtmadığını” söyleyen teyze hızla yanımdan uzaklaşıyor. Fakat birkaç metre ilerlediğinde görüyorum ki, broşürleri dağıtıyor.
Sokakta “evet” oyu vereceğini söyleyenlere rastlamayınca AK Parti çadırına doğru gidiyorum. AK Parti Muratpaşa ilçe teşkilatının organize ettiği çadırda ilçe başkanına rastlıyorum. Fakat ısrarla görüşlerini partisi adına değil, bireysel olarak bildirdiğini söylüyor ve çadır önünde görüntü vermeyeceğini iletiyor. “Yüzde 65 ile 70 oranında bir sonuç bekliyorum,” diyor; “Ne yönde bir sonuç?” diye soruyorum, “Benim gördüğüm, beklentim bu” diyor. Israr etsem de “evet galip gelecek” demekten kaçınıyor.
600 MİLLETVEKİLİ İLE DAHA ÇOK DEMOKRASİ
Aynı çadırda Fatih Yılmaz ve Mirsat Yüce ile daha açık konuşma şansım oluyor. Fatih, “Ben 'evet' diyeceğim. Çünkü koalisyon istemiyorum. Çok partili sisteme geçtiğimizden beri bu durum bir türlü dikiş tutmadı. İnsanımız da buna alışamadı. Bu sistemde kendi başbakanımı bile seçemiyorum. Yeni sistemde sorumlu kimse onu bileceğim, tek kişi olacak,” diyor. “Şu anda 80 milyon kişiyi 550 milletvekili temsil ediyor. Yeni sistemde bu sayı 600'e çıkacak. Yani temsiliyet artacak, dolaysıyla daha demokratik bir durum oluşacak,” diyen Fatih “Aslında ben de 'hayır' diyorum. Önerdiğimiz maddelerle şimdiki sisteme 'hayır' diyorum” şeklinde bitiriyor sözlerini.
'GÜÇLER AYRILIĞI İÇİN GERÇEK ANLAMDA BİR ADIM'
Mirsat da Fatih gibi düşünüyor ve ekliyor: “Çift başlılık geçmişte Türkiye'ye büyük ekonomik krizler yaşattı. Bunun yükünü uzun süre çektik. Son dönemde ise bir darbe girişimi yaşadık, Avrupa'nın şu anda aldığı bir tutumla yüz yüzeyiz, Suriye konusunda yaşanan bir kriz var. Bu krizlere karşı Türkiye'nin güçlü bir ülke olarak devam edebilmesi gerekiyor. Bunun içinse halk iradesinin önündeki yargı bürokrasisi gibi engellerin ortadan kalkması gerek. Demokrasi konusunda en radikal değişiklikleri AK Parti yaptı. Bu referandum da onun bir parçası. İlk kez yasama ve yürütme organını ayrı olarak seçebileceğiz. Bu güçler ayrılığı için gerçek anlamda bir adımdır.”
AK Parti çadırı değil, “Referandum durağı” olduğu ısrarla belirtilen yerden ayrılırken Fatih ve Mirsat'ın bir gerçeği ıskaladıklarını fark ediyorum: Ülkeyi 15 yıldır AK Parti'nin tek başına yönettiği gerçeği.
“Evet” gerekçelerini dinledikten sonra karşıma HDP standı çıkyor. Burada Nigar Hanım'la konuştum. Nigar Hanım “Başta, tek adamlığa ve bu şekilde bir anayasa hazırlanmasına 'hayır' diyoruz. Demokrasinin gereği olan üç erk; yasama, yürütme, yargı tek elde toplanacak. Güçler ayrılığı ilkesi ortadan kalkmış olacak. Tam yetkiyle donatılmış bir başkanlığa 'hayır' diyoruz,” diye başlıyor sözlerine.
'KÜRTLERİN İRADESİ, HALK İRADESİ DEĞİL Mİ?'
“Ben Antalyalıyım ve HDP PM üyesiyim. Antalya il yönetiminden 6 isim tutuklu. İlçe ve gençlik teşkilatlarından da çok sayıda üyemiz aynı şekilde. Eş başkanlarımızın durumu ortada. Yaklaşık 5000 kişi var bu şekilde. 7 Haziran sonrası yaşanan katliamlar, Kürt illerindeki savaş ortamını da gördük. Bizim sesimizi kısmak, bizi sindirmek istiyorlar. Kürtlerin iradesi, halk iradesi değil mi? Biz buradayız; sinmedik, korkmadık ve devam ediyoruz mücadelemize. Parlamenter rejimde bunları yaşatan birisi, tüm yetkilere sahip olduğunda neler yapar, kim bilir?” diye konuşmasını sürdüren Nigar Hanım “Sadece kapitalist sisteme, sadece ezilmişliğe değil, erkek egemen sisteme de başkaldırıyoruz,” diye noktalıyor sözlerini.
HDP standına “hayırlı çalışmalar” diledikten sonra, tüm sesleri dinlemiş olma adına bir de CHP standı aramaya başlıyorum. Standdaki “hayır” gerekçelerini dinliyorum:
'2019'DA OLACAK DEĞİŞİKLİK NEDEN ŞİMDİ OYLANIR?'
“Demokrasinin ancak parlamenter sistemle gerçekleşebileceğine inanıyorum. Bu yüzden parlamenter sistem devam etmeli. Meclis ne kadar güçlü olursa ülke yönetimi de o kadar güçlü olur.”
“Mevcut sistemde bence de sıkıntılar var. En büyük sıkıntı seçim barajı. Sadece CHP ile muhalefet yapılamayacağını düşünüyorum. Başka muhalif seslerin de mecliste bulunması gerektiğine inanıyorum. Kürtler de, diğer sınıflar da mecliste fazlasıyla temsil edilmeli. Çok sesliliğe inanan bir insanım.”
“2019'da hayata geçecek değişiklik, neden şimdi oylanıyor? Partili cumhurbaşkanı istemiyorum. Bugün bile bu yüzden eşit şartlarda kampanya yürütemiyoruz. Benim paramın bu şekilde çarçur edilmesini istemiyorum. Bugün bile hesap verilebilen bir yapı yokken, yarın neler olacaktır. Ömür boyu dokunulmazlık zırhı giyecekler. Buna 'hayır' diyorum.”
SON SÖZ
Antalya'da görüşler böyle. “Hayır” diyenler yüzde 60-65 gibi lehte sonuç beklerken, “Evet” cephesi de bunun tam tersi olacağı görüşünde. Türkiye'nin beşinci kalabalık şehri Antalya'dan gelen sonuçlar seçimin kaderini önemli ölçüde etkileyecek. Tahmin isterseniz, ben de “hayır” oylarının Antalya'da önde olacağını düşünüyorum. Fakat önemli olan, çıkacak sonucun memleket için "hayırlı olması."