Neden hiçbir anayasa hukukçusu 'evet' kitabı yazmadı?
Prof. Dr. Kemal Gözler: "Türkiye’de, benim görebildiğim kadarıyla, sadece son bir ayda, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”ni savunan sekiz kitap yayınlandı. Bu kitapların yazarlarından sadece üçü hukuk fakültesi mezunu. Onların da anayasa hukuku alanında yaptıkları bir yüksek lisans veya doktora yok."
DUVAR - Türkiye'nin önde gelen Anayasa Hukuku profesörlerinden Kemal Gözler, www.anayasa.gen.tr internet sitesinde yazdığı "Referandumdan Önce Son Gözlemler" başlıklı yazısında 16 Nisan referandumuna ilişkin değerlendirmeler yaptı. Referandum mu, Plebisit mi?, Serbest ve Adil Bir Tartışma Ortamı Var mı?, Kaliteli Bir Tartışma Ortamı Var mı? Tartışma Kimler Arasında Dönüyor?, “Dürüst” Bir Tartışma Var mı?, Serbest Bir Tartışma Ortamı Neden Gerekli?, Ne Tartışılıyor?, Sistem Nedir?, “Oy” Ne Anlama Gelir? ve Sonuç başlıklı dokuz bölümden oluşan uzun değerlendirmesini, "Her şey aslına dönermiş. Türkiye’nin aslı nedir? Türk devlet zihniyetinde kuvvetler birliği mi, yoksa kuvvetler ayrılığı mı vardır? Türk hukuk kültürü otoriter bir kültür müdür, yoksa demokratik bir kültür müdür? 16 Nisan’da bunu hep birlikte göreceğiz" diyerek bitiren Prof. Dr. Gözler'in yazısından bir bölüm şöyle:
3. Kaliteli Bir Tartışma Ortamı Var mı? Tartışma Kimler Arasında Dönüyor?
Ben 11 Mart 2017 günü yayınlanan Elveda Anayasa isimli kitabımda, Anayasa Değişikliği Kanunu hakkındaki tartışmanın yanlış kişiler arasında döndüğünü, hatta topçuların ve popçuların konuşturulduğunu ama anayasacıların özellikle susturulduğunu yazıp bunu eleştirmiştim. Anayasa Değişikliği Kanunuyla ilgili olarak konuşan, sayıları yetersiz de olsa, pek çok anayasa hukukçusu meslektaşımız oldu ve olmaya da devam ediyor. Ancak sesleri çok cılız çıkıyor. Anayasa hukukçularının bir kısmı ise hiç konuşmuyor. Önemli bir kısmı da sadece sempozyum gibi bilimsel çevrelerde konuşmayı tercih ediyorlar. Anayasacılar arasındaki bir tartışmanın kamuoyunda ses getirdiğine ben şahit olmadım. Bunun pek çok sebebi vardır. Ama muhtemelen birinci sebebi, ana akım medyanın ses getirme ihtimali olan muhalif anayasacılara konuşma imkânı tanımamasıdır.
Şüphesiz ki, hükûmet sistemi konusunda yapılan bir Anayasa değişikliği konusundaki tartışmaya, sadece anayasa hukukçuları değil, herkes katılabilir. Bu konuda tekel olamaz. Ama bu tartışmaya katılması gereken birinci kişiler hâliyle anayasa hukukçularıdır. Anayasa hukukçularının susturulduğu bir yerde alakasız kişilerin konuşturulması eleştiriye açıktır.
Ana akım medyada, Anayasa değişikliği tartışmalarına, anayasa hukukçularının değil, çoğunlukla gazetecilerin, milletvekillerinin ve avukatların katıldıklarını görüyoruz. Bunların çok büyük bir kısmının ortak özelliği anayasa hukuku alanında en küçük bir uzmanlıklarının olmamasıdır. Kendilerine bolca “Evet” oyu lehine konuşma imkânı tanınan bu kişilerin, benim görebildiğim kadarıyla, –içlerinde bir hocamız hariç–, anayasa hukuku alanında yüksek lisans veya doktoraları dahi yoktur. Bırakınız doktorayı, yüksek lisans dahi yapmamış avukatların, kerameti kendinden menkul bir şekilde, hükûmet sistemi uzmanı kesilmeleri ve halkın bu kişileri dinlemek zorunda kalması ne kadar da üzücüdür.
Herkes anayasa hukukuyla ilgilenebilir. Ancak bu ilgileri samimi bir ilgi ise, bu kişilerin, daha önceki yıllarda da anayasa hukukuyla ilgileniyor olmaları gerekmez miydi? Bugün bu kadar çok konuşan bu kişilerin, bu kadar bilgili idiyseler, daha önce anayasa hukuku alanında kitap veya makaleler yazmış olmaları gerekmez miydi? Ben otuz yıldır, anayasa hukuku alanında çalışıyorum. Şimdiye kadar bu kişilerin anayasa hukukunda tek bir makalesini okumadım. İsimlerini literatürde duymadım. Bu hükûmet sistemi uzmanlarını hayatımda ilk defa şimdi televizyonlarda gördüm.
İşin ehlini değil, amatörleri konuşturan bir toplumun kendisi için doğru bir hükûmet sistemini bulabileceğini sanmıyorum.
Türkiye’de sadece serbest ve adil bir tartışma ortamı değil, aynı zamanda kaliteli bir tartışma ortamı da yok. Televizyonlardan çoğunlukla duyduğumuz şey, “Evet” oyu lehine ehliyetsiz kişiler tarafından yapılan, içinde yanlış bilgilerin de bulunduğu, tek taraflı bir “Evet” oyu propagandasından ibaret.
Bu durum sadece televizyonlar için değil, bu alanda yazılmış kitaplar için de geçerli. Türkiye’de, benim görebildiğim kadarıyla, sadece son bir ayda, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”ni savunan sekiz kitap yayınlandı. Bu kitapların yazarlarından sadece üçü hukuk fakültesi mezunu. Onların da anayasa hukuku alanında yaptıkları bir yüksek lisans veya doktora yok. Bunlar akademisyen değil avukat. Diğer kitapların yazarları ise hukukçu bile değil. Bu sekiz kitabın yazarlarından sadece ikisinin akademik unvanı var (bunlar da siyaset bilimi alanında). Geri kalan altı kitabın yazarı içinde doktora yapmış olan yoktur. Bunlar lisans mezunu kişilerdir. Bu sekiz kitabın sekizi de pırıl pırıl bir baskıyla, grafik olarak oldukça alımlı kapaklarla çıkmışlardır. Ne var ki, içeriklerinin kalitesi hakkında aynı şeyi söylemek zor. Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi eğiliminde ve keza geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi ile işbirliği yapmış pek çok anayasa hukuku olmak üzere var. Neden bunlardan birisi çıkıp da referandumda oylayacağımız hükûmet sistemini savunan bir kitap yazmıyor?
Not: Bu makale ilk defa http://www.anayasa.gen.tr/son-gozlemler.html adresinde yayınlanmıştır.