AKPM'de Türkiyeli vekiller ne oy kullandı?
AKPM'de Türkiye'yi temsilen bulunan milletvekillerinden ikisi denetim kararı doğrultusunda oy verdi. 2 üye oylamaya katılmazken, AK Parti, CHP ve MHP'li milletvekilleri 'hayır' dedi.
DUVAR - Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde (AKPM) bugün düzenlenen “Türkiye’de demokratik kurumların işleyişi” konulu oturumda, Türkiye'nin yeniden denetim sürecine alınması yönündeki karar, 45'e karşı, 113 oyla kabul edildi. Karşı oyların 19'unu "görüş belirtmekten kaçınanlar" oluşturdu.
AKPM'deki oylamada HDP'li iki milletvekili tasarının denetim kararının kabul edilmesi yönünde oy kullandı. CHP, MHP ve Ak Partili milletvekilleri ise karara karşı oy kullandı.
Karara sadece HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu 'evet' oyu kullandı.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici ve AKP İstanbul Milletvekili Markar Esayan ise kararın reddedilmesi yönünde oy kullandı
AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar, AKP Osmaniye Milletvekili Suat Önal, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, AKP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Heyeti Başkanı ve AKP Adana Milletvekili Talip Küçükcan, AKP İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir, AKP Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, AKP İstanbul Milletvekili Serap Yaşar, AKP Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal da karara karşı oy kullandı.
KERESTECİOĞLU: KARALAMA KAMPANYASINA HEDEF OLABİLİRLER
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu oturumda söz aldı. Konuşmasına Türkiye raporunu hazırlayan raportörlere teşekkür ederek başlayan Kerestecioğlu, "Sanıyorum, diğer raportörlerden çok daha zor bir görev üstlendiler. Sonuçta, bugün Türk hükümetini eleştiren bir görüş bildirmek, Türk hükümet yetkililerinin hedefi olmak ve kendinize karşı bir karalama kampanyasının başlatılması anlamına geliyor. Aynı şey, bizimle bugün burada olan birçok meslektaşımızın başına geldi" dedi.
Kerestecioğlu, şöyle devam etti: "Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olduğu günden bugüne hiç bu kadar çok Meclisin gündeminde olmamıştı. Türkiye, uzun süredir Batı demokrasisini yerleştirmeye çalışan bir ülkeydi. Fakat özellikle son iki yıldır Türkiye artık o bildiğimiz ülke değil. Türkiye, en çok sayıda gazeteciyi hapishanede tutan ülke. Dahası, bütün medya araçlarını elinde bulunduran hükümet bu durumu bile haklı çıkmanın yollarını bulmaya çalışıyor."
'BARIŞ YERİNE SAVAŞI TERCİH ETTİLER'
7 Haziran seçimlerinden sonra yaşananlara değinen Filiz Kerestecioğlu, şöyle dedi: "Her şey seçim kazanmak ve Başkanlığa giden yolu açmak için 'savaşı' seçmeleriyle başladı. Yöneticiler, 7 Haziran'da seçimlerini kaybettikleri için 'barış yerine savaşı' tercih ettiler.
O günden sonra yöneticiler, 6 milyon oyu görmezden gelerek seçilmiş temsilcilerimizi tutukladılar. Bugüne kadar askeri darbeler tarafından defalarca gerçekleştirilen muhalefeti yok etme politikası, sivil ellerinde, olağanüstü hal altına, KHK’larla uygulamaya kondu."
Bugün Türkiye'de çoğunluk egemenliği demokrasi olarak dayatılıyor. Ancak demokrasilerde yargı ele geçirilemez, güçler ayrılığı göz ardı edilemez, ifade özgürlüğü terk edilemez, özgür medya imha edilemez, sivil toplum fethedilemez, demokratik değerlere dokunulamaz."
AGİT'İN REFERANDUM RAPORU
HDP'li Kerestecioğlu refernadum sürecine de değindi ve şöyle dedi: "Dahası, bugün Türkiye’de Erdoğan'ı destekleyen bir çoğunluğun olduğunu iddia etmek de mümkün değil! Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Raporunda da belirtildiği gibi, hiç adil olmayan bir kampanya sürecinden ve çok ciddi biçimde şaibeli bir referandumdan sonra bile, Anayasa değişikliği Türkiye’de yalnızca yüzde 51 destek bulabildi.
Aslında, bugüne kadar Avrupa'nın askeri ve ticari konulardaki endişeleri ve mülteci antlaşmaları nedeniyle kendi sorumluluğunu yerine getirmemesi de, Türkiye vatandaşlarının daha ciddi insan hakları ihlallerine maruz kalmalarına ve yalnız hissetmelerine neden faktörlerden biridir.
Raporda da belirtildiği gibi, Türkiye vatandaşlarının haklarını despotik yönetime karşı korumak ve askeri darbelerin Türkiye'de bir daha yaşanmamasını sağlamak için Türkiye'deki gelişmelerin izlenmesi yoğunlaştırılmalı ve genişletilmelidir. İzleme prosedürünün Türkiye açısından yeniden açılması, Avrupa Konseyi'nin sevgili ülkemizin geleceğini korumak için görevini yerine getirmesinin tek yoludur.” (HABER MERKEZİ)