Seçim yolunda İran 3 - Molla geleneği iktidarda

Emir büyük yerden gelmişti ve Hamenei, İmam Humeyni tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilmişti; artık söz mollalarındı.

Google Haberlere Abone ol

İran'ın üçüncü Cumhurbaşkanı Ali Hamenei ile birlikte artık mollaların aktif olarak siyasi eylemlerde bulunduğu dönem de başlamış oldu veya perde arkasından sahne önünde başlayan siyasi eksenli toplumsal bir faaliyet devreye girdi dersek yerinde ve açıklayıcı bir durum olacak. Bu dönem çok iyi okunmalı.

Cumhurbaşkanı Recayi, görev süresi bir ay bile dolmamışken bir suikast sonucu hayatını kaybetmiş ve bu da içte ciddi sarsıntılara yol açmıştı. İnkılaptan sonra birçok devlet adamı suikasta uğramış ve bazıları da hayatını kaybetmişti. İçte ve dışta bir savaş vardı ve halk adeta bir şok içindeydi. İnkılabın temel taşları sanki sarsılıyordu, ama her şeye rağmen yapılan inkılap devam ettirilmeliydi ve nitekim öyle de oldu. İmam Humeyni’nin bir sözüyle binlerce kişi Irak’a karşı savaşmak için orduya katılmıştı. Bu arada patlak veren İran-Irak Savaşı adeta devrim için bir kurtarıcı olmuştu.

Siyasi ve içtimai bir buhran içinde olan İran’ı geçici olarak Haşimi Refsencani ve Musevi Erdebili yönetiyordu ve bu sırada da yeni bir seçim çalışması başlamıştı. Bu sefer kimler aday olacaktı? Kim kimi destekleyecekti? Ülke yönetiminde kimler söz sahibi olacaktı? Halk ne kadar etkili olacaktı bu seçimde? Elbette bu soruların hepsi merak ediliyordu, ama bunlardan öte merak edilen bir şey daha vardı ki o da mollalardan biri artık aday olacak mıydı?

ARTIK SÖZ MOLLALARIN

hamanei Üçüncü Cumhurbaşkanı Hamenei

Bu sorunun cevabı için düğmeye basılmıştı bile. Emir büyük yerden gelmişti ve Hamenei, İmam Humeyni tarafından cumhurbaşkanlığına aday gösterilmişti; artık söz mollalarındı. Daha sonra her ne kadar Haşimi Refsencani’nin arası Hamenei ile bozulsa da o, mollalığın vazgeçilmez kaide-i bila - istisnası (istisnasız kuralı) olan isar ruhuyla (İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi) kendisinden vazgeçerek Hamenei’yi önermişti. İmam Humeyni de bu öneriyi hoş görmüş olacak ki hemen kabul etmiş ve artık resmi olarak molla geleneğinden gelen biri seçimlerde aday olarak yer almıştı.

Ali Hamenei, İslam Cumhuriyeti Partisi’nin kurucularındandı ve başarılı siyasi bir geçmişe sahipti. Yol arkadaşlarının suikastlara uğramasına rağmen hiç yılmamış ve hep yoluna devam etmişti. Kendisi de inkılabın ilk yıllarında bir suikasta uğramış, ama yaralı olarak kurtulmuştu ve bu başarısız suikast girişiminden dolayı da hâlâ bir kolunu kullanamamaktadır. İran İslam İnkılabı’nda hiç şüphesiz rolü büyüktü ve Pehlevi Hanedanlığı döneminde birçok kez konuşmalarından dolayı Savak (Şah Dönemi’nin istihbarat örgütü) tarafından tutuklanmıştı. İnkılap olduktan sonra Savunma Bakanı, Humeyni’nin vekili, İnkılap Pasdaranı (Devrim Muhafızları) gibi etkin görevlerde bulunmaya devam etti.

YÜZDE 95 İLE CUMHURBAŞKANI

Seçimler yaklaşıyordu ve genel itibarıyla halk Hamenei’den yanaydı hatta bazı adaylar Hamenei hakkında müspet demeçlerde de bulunuyordu. Böyle bir seçim ortamı hâkimdi demokrasi ülkesinde. Seçimler yapıldı ve seçilen İran'ın şimdiki dini lideri ve Azeri kökenli Hamenei oldu. Hüccetul-İslam vel-Müslimin Seyyit Ali Hamenei, bizzat kendisinin de kuruculuğunda yer aldığı İslami Cumhuriyet Partisi liderliğinde seçime girmiş ve oyların yüzde 95’ini alarak İran İslam İnkılabı’nın üçüncü yılında üçüncü cumhurbaşkanı olmuştu. Birinci dönemi 3 Kasım 1985'e kadar süren Hamenei, bu bu oy oranıyla İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en çok oy alan kişi olarak tarihte yerini aldı.

Diğer adaylar sırasıyla Ekber Pervereş ikinci, Rıza Zevarei üçüncü ve Hasan Gafuriferd de dördüncü olmuştu seçimlerde. Hamenei’in, oyların yüzde 95’ini alması İran için ikinci bir devrim niteliği taşıyordu. Asıl kanunlar da bundan sonra devreye girecekti.

İRAN DÖRDÜNCÜ KEZ SANDIK BAŞINDA 

secim-kuyruk İranlı kadınlar sandık kuyruğunda

Hamenei döneminde inkılabın temel taşlarının hem yurt içinde hem de yurt dışında muvazî bir sistemle sağlamlaştırıldığı hepimizce malumdur. Bundan dolayı Hamenei için zor bir süreç olmuştu ve böyle bir siyasi politikanın yanında ülke içinde demokratik haklar yönünde yapılan itirazlar da kendisinin en önemli gündem maddelerini oluşturmuştur. “Biz, Şah rejimini demokratik haklarımız için yıktık, ama şimdi daha beter olduk” düşüncesi hâkimdi ülkede. Fakat yapacak bir şey de yoktu.

Hamenei’in ilk dönemi sağ-sol çatışmalarının çokça yaşandığı bir dönem olmuş ve muhalifler sert bir şekilde bastırılmıştı. Halkın düşüncesi “elde edilen haklar tekrardan elimizden geri alındı” idi ve böyle psikolojik bir ortamda İran dördüncü kez sandığa gidiyordu.

Adaylık için 50 kişi başvuruda bulunmuş ama bunların arasından seçim için üç kişi seçilmişti ve artık seçim propagandası başlamıştı. Seyyit Ali Hamenei, Seyyit Mahmut Kaşani ve Habibullah Askerevladi. Bu üç aday arasında hiç şüphesiz Hamenei en güçlü olanıydı. Adaylar arasında Askerevladi, bir nevi formalite icabı aday olmuştu. Seçim Hamenei ve Kaşani arasında yapılıyordu. Acaba kim kazanacaktı? Bu sorunum cevabı belliydi ve bu seçim Refsencani, Hatemi, Ahmedinejad ve Ruhani'nin de cumhurbaşkanlığını belirleyecekti.

Kaşani, seçim çalışmalarına başlamıştı. Ama yine de rüzgar Hamenei’den yana esiyordu. Kaşani’nin de formaliteden aday olduğunu söylersek herhalde abartmış olmayız. Kaşani de Hamenei ve Refsencani gibi İslam Cumhuriyeti Partisi’nin bir mensubuydu. Bu bile onun şeklen aday olduğunu anlamak için yeterliydi. Fakat şu ince detay da gözden kaçmamalı: Kaşani, bir zamanlar CIA için mezkur partiye nüfuz eden biri olarak da suçlanmıştı. Bu husus önemli bir detaydır.

Kaşani’nin seçim vaatleri şunlardı: Anayasa maddelerinin tam uygulanması, özgür bir ortam, üniversitelerin iyileştirilmesi ve üniversite sayısının artırılması, özgür bir basın neşriyatı vb. Kaşani, Hamenei’in politikaları için sert eleştirilerde bulunuyor ve seçim propagandasını da “özgür ve müreffeh bir hayat” üzerinden yapıyordu. Hamenei de farklı bir stratejiyle seçim faaliyetlerini yürütüyordu. Gerçi imkanat açısından avantajlı aday kendisiydi ve Hamenei’in seçim propagandası ise “İslam düzeninde yüzde 100 İslami ticaret” idi. Bu bir önceki seçime göre nispeten farklı bir slogandı. Neredeyse bütün güçlü devlet adamları Hamenei’yi destekliyordu ve bu çok ciddi bir konuydu. Ama aksi bir durumun da imkanı yoktu.

İSTİKRAR İÇİN BİR KERE DAHA HAMENEİ

Seçimler geldi çattı ve Hamenei yüzde 85,7 gibi yüksek bir oranla ikinci kez İran’ın cumhurbaşkanı olmaya muvaffak olmuştu. Kaşani ve Askerevladi’nin oyları 1 milyon 700 bine bile ulaşmış değildi. En başında dahi kimin kazanacağı belli olan bir seçimdi. Bu seçim, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı'nın yaşandığı yıllarda yapılmıştı ve tek istenen şey ise bir iç istikrar elde etmek ve Saddam'a yenilmemekti.

Kazananı olmayan bu savaşta; savaş yıllarında olduğu gibi İran'ın hâlâ savaşı kazanan taraf olarak kendisini öne çıkarıyor olması akli bir cünuniyet olsa gerek. Böyle bir delilik hiç şüphesiz devrimin devam ettirilmesi için bel bağlanılan bir düşünce sistemini ifade eder. Bundan dolayı 1979 yılında devrim olduktan sonra birçok sokak ve cadde ismi değiştirilmiş ve yerlerine İran-Irak Savaşı’nda ölen kişilerin isimleri ya da İslam'la ilgili ibareler konulmuştur. İran’da özellikle bina duvarlarına ölenlerin çizilen resimleri inkılabi (inkılapçı) olma düşüncesini gençlerde yaşatmak için çok iyi kullanılan bir yöntemdir.

HUMEYNİ ÖLDÜ MÜNTEZİRİ AZLEDİLDİ

humeyni-cenaze Humeyni'nin cenaze töreni

Hamenei’in bu döneminde hiç şüphesiz en önemli olay 1989'da İran İslam İnkılabı’nın kurucusu Humeyni’nin ölmesiydi. Humeyni ölmeden önce Haşimi Refsencani’nin gayretleriyle İran-Irak Savaşı’nın bitirilmesine izin vermişti. Bu İran’ın geleceğini belirleyen bir adım olmuştu. Humeyni’nin ölmeden önce kendisine vekil olarak tayin ettiği Münteziri’yi azletmesi de İran’ın geleceğini belirleyen diğer bir adımdı. Birkaç yıl önce ölen Münteziri eğer azledilmemiş olsaydı şu anki İran dini lideri ne cumhurbaşkanlıkla birlikte dini lider görevini yapacaktı ne de şu anki konumunda olacaktı.

3 Ağustos 1989'a kadar cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Hamenei bu tarihten sonra da ülkenin tek hesap vermeyen makamı olan rehberlik koltuğuna oturdu ve 28 yıldır İran’ın tek mercii konumundadır.

Bu seçimde en çok eleştiri getiren konu şüphesiz geçici hükümette başbakanlık görevini yapan Mühendis Bazergan’ın adaylığının Şuray-i Negahban (Anayasa Koruyucular Konseyi) tarafından veto edilmesiydi. Her ne kadar İmam Humeyni bu konuya el atmış olsa da bir şey değişmemiş ve Mühendis Bazergan aday olamamıştı. Bu seçim kendinden sonraki bütün seçimleri etkileyen bir seçimdi ve reformistlerin babası Hatemi'nin doğumuna vesile olan bir seçimdi...