Fehmi Koru'dan 'Sözcü' açıklaması
Gazeteci Fehmi Koru, Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay'ın "yurtdışında cemaate ait bir evde yetiştiği"ne dair iddiasını 2010'da yazdığını belirtti. O zaman Akbay'dan kendisine bir açıklama gelmediğini belirten Koru, "Sözcü ile ilgili tanıklığıma Başsavcılık geçen yılın Ağustos ayında başvurmuştu. Kusura bakılmasın, ama dünyanın her yerinde benim yaptığıma ‘gazetecilik’ deniliyor" dedi.
DUVAR - Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay'la ilgili 2010 yılında yazdığı yazı nedeniyle ifadesi alınan gazeteci Fehmi Koru'dan savunma: "Kusura bakılmasın, ama dünyanın her yerinde benim yaptığıma 'gazetecilik' deniliyor."
Gazeteci Fehmi Koru, Sözcü Gazetesi'ne yönelik FETÖ soruşturmasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na tanık sıfatıyla ifade verdi. Koru'nun ''Burak Akbay’ın babası Ertuğrul Akbay bana 'Burak İsviçre'de cemaate ait bir evde yetişti' dedi'' ifadelerini kullandığı belirtildi. Fehmi Koru, kendi internet sitesinden iddiaları doğruladı .
Koru'nun 'Sözcü gazetesi ve ben' başlıklı yazısı şöyle: "Okurlarım bilir: Düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü konusunda hassas bir gazeteciyim.
Muhalif tavrıyla bilinen ‘Sözcü’ gazetesiyle ilgili haberleri muhtemelen okuyorsunuz ve dolayısıyla konuyla ilgili tartışmalarda adımın geçtiğinden de haberdarsınızdır.
Benimle ilgili neredeyse her konuda olduğu gibi gerçeklerin ters yüz edildiği pek çok haber yayımlanıyor şu sıralarda.
Evet, ‘Sözcü’ gazetesi sahibinin yurtdışında (İsviçre’de) eğitim görürken yolunun o zamanlar Cemaat olarak adlandırılan yapıyla kesiştiğini yazan benim. Bunu da bir tanığın bana anlatımına dayandırmıştım. İtiraz gelince, gazete sahibinin göndereceği açıklamayı memnuniyetle sütunumda yayınlayacağımı da ikinci bir yazımda bildirmiştim.
O açıklama hiç gelmedi.
İyi de, benim o iddiam 2010 yılında Yeni Şafak’ta yazdığım sırada yayımlanmıştı; hatta biraz eskisi de var: 28 Temmuz 2008’de de konu etmiştim. Henüz ortada FETÖ yok ve o yapıya her kesimden olumlu bakıldığı sırada… Nitekim, yalnız şimdi kaçak olanlar değil, sonradan itirafçı olacak kalemler de iddiayı dile getirdiğimde o yapıya ait gazetelerde beni hayli eleştirmişlerdi.
Konunun ayrıntısı geçen yılın Nisan ayında çıkan ‘Ben Böyle Gördüm – Cemaat’in Siyasetle Sınavı’ adını taşıyan kitabımda da (s. 155-156) yer alıyor zaten. Gizlisi saklısı yok yazdıklarımın…
Burak Akbay kendisinden beklediğim üzere “Hayır öyle bir şey hiç olmadı, benim onlarla yolum hiç kesişmedi” diye bir açıklama gönderseydi, konu daha o günlerde (2010’da) kapanırdı.
Geçen yılın Ağustos ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili tanıklığıma başvurduğunda da, bütün bildiğimin 2010 yılında yazdıklarım ve 15 Temmuz’dan aylar önce çıkan kitabımda yer verdiklerim olduğunu söylemiştim.
2010’da, yani henüz ortada fol yok yumurta yok iken, ilginç bulduğum bir bilgiyi paylaştığım için bugün suçlanmam tuhaf.
Hiçbir gazetenin yayınlarından dolayı kapatılma tehdidi altına düşmesine, gazetecilerin görüşleri yüzünden tutuklanmasına taraftar olmadım, bunlara her zaman karşı çıktım.
Basın içi sorunlar basının kendisi tarafından çözülmelidir. Geçmişte bizlerin sütunlarımızda yaptığımız gibi.
Ergenekon’la ilgili belgeyi de, sahihliğinden kuşku duyan ifadelerle, taa 2001 yılında yayımlamıştım; ‘Ergenekon’un Silivri Mahkemeleri‘nde yargı konusu olmasından yaklaşık 7 yıl önce…
Sözcü ile ilgili tanıklığıma Başsavcılık geçen yılın Ağustos ayında başvurmuştu.
Tekrarlayayım: Sözcü konusunu 2008’de, Ergenekon belgesini 2001’de yazdım.
Kusura bakılmasın, ama dünyanın her yerinde benim yaptığıma ‘gazetecilik’ deniliyor.
Bilin istedim."
Burak Akbay sosyal medyadan yanıt vermişti
Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay ise Koru’nun kendisi ile ilgili iddialarına sosyal medyada şu yanıtı vermişti:
"FETÖ'yle ilişkisi yıllardır bilinen ve bu ilişkiyi gizleme gereği bile duymayan Fehmi Koru, yıllar önce Taha Kıvanç takma adıyla yazdığı köşe yazısında bana iftiralarda bulundu. Öğreniyoruz ki, bugün de o iftiralarına devam ediyor. Ve yine öğreniyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin savcıları, geçmişi FETÖ'nün kirli ilişkileriyle dolu ve FETÖ elebaşısı Gülen'in Türkiye'deki bir numaralı temsilcisi olan bu adamı ciddiye alıp, Sözcü ve benim hakkımda bir algı operasyonu başlatıyor. Buradan kendisine gazeteci diyen ama kim olduğu herkes tarafından bilinen Koru'ya sesleniyorum: Sen tescilli bir kripto FETÖ'cüsün. Bunu herkes biliyor. Benim merak ettiğim şey, buna rağmen nasıl elini kolunu sallayarak rahatça dolaşabiliyor ve insanlara iftira atmaya devam edebiliyorsun.
Buradan kamuoyuna, iktidara ve yargı mensuplarına da sesleniyorum. Sözcü'ye ve şahsıma yapılan bu iftira hareketi, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına döndü. Orada da, iftiracı PKK'lılar ve FETÖ elemanları gizli veya açık tanık yapılarak, masum insanlar hapse atıldı. PKK'lı tanıkların sözleri gerçekmiş gibi kabul edilerek, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ‘teröristbaşı' denilerek cezaevine kondu. Yıllar sonra gerçek anlaşıldığında, siyasetçiler çıkarak' Pardon, kandırılmışız' dediler.
Uyarıyorum… Eğer Türkiye Cumhuriyeti savcıları, bu kripto FETÖ'cülerin iftiralarına inanarak Sözcü ve benim hakkımda algı operasyonuna devam ederlerse, gerçekler ortaya çıktığında ‘pardon bu paralelciler yine bizi kandırmış' diyecekler.
Bu sözde gazeteci Koru'nun yıllar önce attığı iftiralara, daha ilk günden hukukla karşılık vermek ve yalanlarını kanıtlamak istesem de, yargıyı ele geçiren FETÖ'cü savcı ve hakimler buna izin vermedi. Ama artık gerçek yüzleri ortaya çıkan bu FETÖ'cü hainlere, Türkiye'nin gerçek cumhuriyet savcıları ve hakimlerinin izin vermeyeceğine inanıyorum…"